ne seattle ne cenova ne latin amerika da, ne hindistan da bir arayışta, özgürlük içinde özgürlük kafanda özgürlük, özgürlük sen nerdeysen orada, ne sokakta ne meydanda ne kampüste ne yolda, ne mahpusta ne torna tezgâhında, özgürlük içinde özgürlük kafanda özgürlük, özgürlük sen nerdeysen orada, hem seattle hem cenova hem latin amerika da, hem hindistan da bir arayışta, özgürlük elinde özgürlük seninle özgürlük, özgürlük sen ordaysan orada, hem sokakta hem meydanda hem kampüste hem yolda, hem mapusta hem torna tezgâhında, özgürlük elinde özgürlük seninle özgürlük, özgürlük sen ordaysan orada!
bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbulun
seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde..
ikinci mısra, bir insanın şarkı sözü yazma konusunda ulaşabileceği en uç noktayı geride bırakma durumuna örnektir.
bunu dinlerken; insan olmanın sıradan bir şey olarak kabul ettirdiği, işitilen sözlere tasvir geliştirme özelliğinden ötürü kafamda beliren o kadar çok şey oluyor ki; yok canım, bir insan bunların tamamını düşünerek yazmış olamaz, bu sadece tesadüftür diyebiliyorum.
sevgilisini kadehlerdeki dudak izlerinde arayan insanın içinde bulunduğu halet i ruhiye çift uçlu bir sıkıntı ikilliğidir. hem sevgilisini dudak izinden tanıyacak kadar bilen biridir, hem de sevgilisinin hayatını meyhaneye, alkole hapsedecek kadar anasını ağlatmış durumdadır. ama yine de kendinden geçme arzusuna pezevenklik edecek güzellikte bir şarkı sözüdür bu..
ben insan degilmişim mutlu edemezmişim seni..
zamansız gidermişim yarım bırakırmışım, sonları hiç sevmezmişiim
ama ben çok çook çoook aşıgım ,aşıgım sanaa..
önce fikrin düşer bogar gecemi sorulara..
hiç mi gelmez içinden huzur? ne gerek var bu kavgalara.