Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık, sadece sana görünen ve kimseleri inandıramadığın bir hayalet gibi yanı başında oturuyorsa yalnızlık, bu gece..
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni ve canına kastedecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende, unutabilmek için hepsini biraz uyu…
Bir çiviyi çakar gibi
Vura vura günlere
Dört nala gidiyoruz
Bizi bekleyen yere
Halimize şükran mı isyan mı etmeli
Bütün ömür bir rüyaysa uyanıp kalkmamalımı
işte geldik gidiyoruz
Bilinmez bir diyara
Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara
Bir ayvayı dişler gibi
Isır ısır ömrümüzü
Bir girdapta dönüyoruz
Yaşamadan günümüzü
Deli gibi kutluyoruz yılbaşı doğum günümüzü
Doğumada ölümede
Çiçekler yolluyoruz
Sevince de kedere de
Doğumada ölümede çiçekler yolluyoruz
işte geldik gidiyoruz
Bilinmez bir diyara
Eskiden karpuz idik
Şimdi döndük bir hıyara...
soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan
doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün
aydınlıkarı içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu
arasıra biliyorsun....
kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece dondurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi lanet olsun...
Sen yaz saati uyugulaması ben kış saati,
Ortak bir takvimimiz bile olmadı.
Seni bir saat ileri almışlar beni bir saat geri,
Bu zamanlar yoksa bize düşman mı?