yerlere balgam savurduğu yetmezmiş gibi bir de sümüğünü boşaltmak ve bunları yaparken çıkan seslerden taviz vermemek, bu sesleri sonuna kadar kullanmak.
(bkz: madem sıçıyorum neden sıvamıyorum)
-arabayla giderkene camı açtıktan sonra kolu dışarı çıkartmak.
-sokakta röportaj esnasında yoldan geçen vatandaşların cebinden telefonu çıkarıp anı ölümsüzleştirmek için kameranın karşısına geçip video kaydı yapması.
-yine röportaj esnasında arkalarda bir taraftan el sallayıp bir taraftan da telefon ile eşi dostu arayıp "televizonu açın lo iks kanalındayım" deyip artistlik yapmak.
-mercedes marka arabaya tüp taktırmak.
-bilek güreşi yapmadan önce "sen beni yenersin ki" ya da "bileğim ağrıyo olm lan kesin yenersin beni" deyip yenildiği taktirde "sana demiştim olm yenersin beni" demek. olayı farklı boyutlara taşımak.
-aşık olunan kişiyi ilahlaştırıp "olm ben onu sikmeye kıyamam la" demek. sonra kaşara aşık olunduğunu öğrenip "vay orospu, çok pis sikilir yanlız mal sağlammış" demek.
* lüx mağazalarda dahi pazarlık yapmaya çalışılır.
* eğlencede para sınırı yoktur ama gerekli ihtiyaçlarda; "bak şu kadar para veriyom sana, bu kadar harcayacan, paranın üstünü verecen" mantığı vardır.
* "yasak" kelimesi bizim lügatımızda yoktur.
*..
*..
ama en güzeli ne biliyormusunuz; milletçe "ne mutlu türküm" demeyi içten söylüyoruz.
türklüklerini dağa taşa yazarak mutlu olabilecek kadar hoş gönüllülerdir türkler. hoş gönüllü olmalarıdır. bir de sürekli avrupa'ya seslenirler. bu egoya bu eziklik yakışır.
kompresörle birbirinin kıçına hava basmak suretiyle şakalaştığını zannederek arkadaşının bağırsaklarını patlatıp hastanelik etmek, doğan görünümlü şahin araba imal edebilme yeteneği. çalan oyun havasının ritmine dayanamayıp otbanın kenarında arabayı durdurarak göbek atmaya kalkışarak araba çarpması sonucu ölmek ve daha yüzlercesi...
istanbul'un fethinde dünyayı hayran bırakan davranışlardır. yaşama özgürlüğü, inanç özgürlüğü, adalet ve rahat bir hayat sağlanmıştır vaktinde zulmeden insanlara. tarihte başka bir örneği yoktur.
ye yavrum ye diye insanın üzerine yürümek. birine aç olup olmadığını her saat başı sormak. yolculuğa çıkanın ardından su dökmek. biri size iltifat etmişse o senin güzelliğin demek (#ne münasebet). zamana bağlı işlerde son güne bırakmak. bu dünyada sadece kendi varmışcasına yaşamak. yolda yürümeyi bilmemek. kendi çok daha vahim durumdayken başka insanların zor durumlarını o insanlara hatırlatarak kendi acılarını hafiflettiğini sanmak.
herşeyin abartısı. süs seviyosa kokoş olması, küfür seviyorsa abartılı küfretmesi, sevinçliyse havalara uçması, ağlıyorsa hıçkırıklara boğulması, bir şey başardıysa yüz şey başarmış gibi davranması, dedikodu yapmaya başladıysa hiç sonlandıramaması, seviyorsa ya benimsin ya toprağın tribini alması, arabası varsa camı ve müziğin sesini açması, takımı şampiyon olduysa silah atması, 'ne bakıyorsun birader' diyene tekme tokat girişmesi.