ne kadar çok eksilenmiş. aç kalmayı kuru fasülye pilav , ardından tatlı, ardından meyve, ardından çerez yiyememek olarak algılanıyorsa doğrudur. bahsedilen biyolojik anlamda açlıksa ben hiç açlıktan karnı şişen çocuk, açlıktan ölen insan haberleri okumadım. sadece bizim çöpe attığımız yiyeceklerle insanlar karnını doyurabilir.
ekonomimiz gelişti öyle gelişti ki ona buna borç veriyoruz suriyeli kardeşlerimizi besliyoruz yeaaa diyen andavalların görmezden geleceği gerçek.
zira bunların yanında milletvekilleri çalışırken ve emekliliğinde uçuk rakamlar alırken 700 800 lira gibi komik paralarla geçinmeye çalışan bunun biraz daha üstündeki paralarla çocuk bakmaya çalışan ailelerin olduğu gerçeğini gördükçe daha da küfrediyorum bu andavallara.
bir de burada bu durumla dalga geçen gavatlara ayrı bir sövüyorum.
saydinmi diye sorasi geliyor insanin. cevreme soyle bi baktigimda hicte inandirici gelmeyen hatta fazlasiyla abarti olan bi tespit. nerde lan bu kadar ac varda biz niye gormuyoz. en fakirin bile altinda 2000 modelden dusuk arac yok. 10-15 yil once olsa dogrudur derdim ama suan acik acik bi palavra bu.
çok iyimser bir yorum. ısrarla ve üzüntüyle belirtilmeli ki dünyanın da ülkemizin de en büyük sorunu açlıktır.
sırf bazı amına koduğumun amelsizleri daha fazla semirtsin kıçını diye.
bazı dünya-ülke nüfus oranı olduğu için yanlış bir hesabın kurbanı olmuş 16. bu derece aptal bir hesap yaparsak dünyanın en zengin ülkelerindeki oranlar bile yüksek çıkar.
Sadece aç yatmıyor..Açıkta da yatıyor..
Ülkemi istanbul'dan ibaret sayanların görmediği acı gerçektir bu..
Aç yatıyor,çıplak ayakla karda yürüyor ve biz hala televizyonda 'Bugün Ne Giysem' seyrettiriyoruz onlara..
Uyuşşsunlar diye..Öyle uyuşşsunlar ki açlıktan guruldayan midelerinin sesini bile duyamasınlar diye..
Asgari ücret ile geçinmeye çalışıyor..Geçinemiyor..O asgari ücret ki geçinebilmek şöyle dursun yaşayabimek mümkün değil kendisi ile..
Asgari ücret alabilen 'şanslı'..Alamayanı var..işsizlik çığ gibi..'Köylü bahçede sebze yetiştiriyor,süt ,peynir bedava' demişti seneler önce bir akl-ı evvel dershanede..
Heidi Alp dağlarında nasıl yaşıyorsa bizim köylümüz de öyle yAşıyor sanıyordu yavrucak herhalde..
Tarımın bittiği hayvancıığın yerlerde süründüğü şu günlerde acaba kendi peynirini dahi yapabiliyor mu..
Kaç kişi her hafta düzenli et tüketebiliyor,kaç kişi çocuğuna her gün televiyonlarda öğreten adam kılıklı dotorların çıkıp 'mutlaka günde en az bilmem kaç defa yenmeli' dediği gıdalardan verebiliyor..
Kaç anne 'çouğuma kalsın da ben yemesem de olur' diye artan peynirden bir parça bile alamıyor,kaç baba her gece yastığa başını koyduğunda 'bugün de yemek suyuna ekmek doğrayıp verebildim çok şükür' diyor..
Ve hala bilmem kaç bin liralık ayakkabılarla dolanırken devlet büyüklerimizin hanımları,takarlarken asgari ücret bedeli kadar eşarpları kaç hükümet yetkilisi 'bunda benim sorumlulğum vardır' diyor..
Zıvanadan çıkmış çılgın tüketici barbarca alışveriş merkezi tavaf ederken durup düşünüyor mu bir alışveriş seansında harcadığı para ile kaç aile et yiyebilir o gün mesela...
Her mahalleye alışveriş merkezi dikerken bu zalim kapitalist dünya o asgari ücretli mahalle sakini buraya girer de bir aylık maaşı kadar olan çantayı vitrinde görünce yine de adalate inanabileceğini düşünebilir mi o inanoğlunun..
Her gün kanalların yemek tarifi programlarında,sağlıklı beslenme kuşağında 'efendim ceviz,badem,pekmez,ille de kuzu eti,brokoli' bas bas bağrılırken kanal patronu o programı misal Ağrı'nın 2bin küsür metre yüksekliğinde kerpiç evde tezek kokusu içinde yaşayan çıplak ayaklı kızla anasının seyrettiğini hiç mi düşünmez..
Vahşice kendi karnını doyururken göbeği çıkmış adam komşusunda ne pişer bilir mi..
Türkiye'nin %16 sı aç yatıyor ancak %50den fazlası bencilce yaşamıyor mu..Ve bu açlığın çığ gibi büyümesinde her birimizin parmak izi yok mu...
