Türkiye'de burjuvazi sınıfı vardır; hatta AKP, kendi muhafazakar burjuvazisini yaratmıştır.
Sorun o burjuvazi rönesans yaşamadı; daha doğrusu Türkiye Rönesans benzeri bir gelişim yaşamadı. Atatürk'ün yapmak istedikleri o kadar kısa sürede o kadar sert bir yumruk olarak indi ki tabana yayılamadı. Ama böylesine geri kalmış ve geri kalmaya müsait bir coğrafyada daha iyisi beklenemezdi.
Ha bir de Türkiye hiç iç savaş deneyimlemedi. Bakmayın, Kürt isyanına şuna buna. Bu ülke halkı Osmanlı'nın kuruluşundan beri iç savaş görmediği için "iç savaşsız uzlaşmanın" ne kadar harikulade bir şey olduğunu, nasıl bir nimet olduğunu bilmez. Ortadoğu ülkeleri de bilmiyordu birer birer öğreniyorlar. Biz de muhtemelen öğreneceğiz ve ondan sonra birlikte huzur için yaşamanın ne demek olduğunu iyice anlayıp yolumuza devam edeceğiz.
Ha yolda kaza olabilir kamyon ters de dönebilir tabi.
bir ülkede modayı, giyimi kuşamı, siyasal parametreleri, sanatsal yaşamı, sosyal yaşamı, sosyal yaşamın taban ve tavan sınırlarını burjuvazi belirler...
türkiye'nin en büyük sorunu bir burjuvazi sınıfının olmamasıdır.
şimdi hemen beni sistem yanlısı bir kişilik olarak algılamayın.nedenlerini açıklayacağım. 1789 yılından bu yana yeni bir dünya düzenine uyandık.
burjuva sınıfının yaptığı daha doğrusu arkasında olduğu bir devrim, tarihin en büyük devrimi oldu ve çağ açıp kapattı...bu ailelerden bazıları; rothschild, rockefeller ve warburg'dur. kitlesel harekatlarda burjuvazinin parası gücü ve bağlantıları esas olan başarıyı çok daha kolay getirmektedir...
burjuva sınıfının köklü, sanata ve bilime ilgili olması gerekir.
zaten böyledir avrupa'da... mesela amerika'da vanderbilt ailesi vardır.
kökleri 1700'lere dayanır. kendi soyadlarını taşıyan saygın bir üniversiteleri vardır.
onun haricinde aktif olarak senatoya katılırlar...
yani burjuvazi halkla devlet arasındaki yumuşak geçiş köprüsüdür. dengeyi sağlayan asıl unsurdur...türkiye'de burjuvazi sınıfı yoktur...
bizim en zengin ve köklü ailelerimiz bile 50 60 senelik ailelerdir.
koç-sabancı...bunlar devasa paralarına karşın burjuvazi değillerdir.
cumhuriyetten sonra devlet eliyle zenginleştirilmişlerdir.
Eğitimdir. Çünkü para kazanmak amacıyla ders çalışırsın ama para hakkında hiçbirşey öğrenmezsin. Sonra da ne kadar çalışırsan çalış senden daha az okumuş biri patronun olur. Çünkü o parayı öğrenmiştir sen de iç açıların toplamını.
Suçu onda bunda değilde kişi kendinde aramalıdır. Türkiye'nin en büyük sorunu da budur, kendini haklı çıkarmak çabasıyla diğerlerini ötekileştirmek, kendi rahatı için birçok şeyi gözden çıkarmak, eğitim,siyaset,doğa katliamı ve en önemlisi insanlığından her şeyi teker teker kaybetmek .
Büyük çaplı hırsızlıklar, bütün ihalelerin fesatlı olması, kadın-erkek eşitsizliği, ırkçılık, ötekileştirme, din sömürüsü, işsizlik, rant ve koltuk sevdası, bozuk aile yapısı, saygısızlık, sevgisizlik.. Bütün bu sorunların temelinde yatan sebep ekonomik yetersizliklerdir. Sınırlarımız içerisindeki yer altı ve yer üstü kaynaklarını en verimli şekilde kullanabilen bir Türkiye bütün bu sorunlardan birer birer kurtulacaktır. Kömür madenini işletemeyen, bor madenine dokunamayan, altın madenini özelleştiren, petrol ve doğal gazda sadece belirli noktalara odaklanan, tarımı desteklediği görüntüsünü vererek aslında köstekleyen, rüzgarından akar suyundan yeterince yararlanamayan bir ülkede yaşıyoruz.
Çözüm odaklı olmalıyız çözüm..