iktidar ve halk çatışması diyebilirim. bir ülkenin refah seviyesini ülkenin gençlerine sormak gerektiği açık. ve iktidarda olan hükümet oyların büyük çoğunluğunu orta ve ileri yaş kesimden alıyor.
siyasetten zerre kadar anlamayan insanların takım tutar gibi parti tutmasıdır. kahvehaneler, parklar sokak ağzıyla siyaset tartışması yaptığını sanan insanlarla doldu.
bir sorun mu bilemiyorum ama türk insanı olarak fazla insancıl olmamız(dinci-sapık yobazları bu genellemeden ayrı tutuyorum).
öyle ki; dünyada en fazla mülteci-sığınmacı barındıran ülkeyiz mesela.
savaşırken bile aman siviller ölmesin diye kendimizi kasıyoruz, halbuki israil olsa öyle mi yapar, atar bombayı siker anasını, arkasına bile bakmaz. vs bu örnekler çoğaltılabilir. cidden fazla merhametli, insancıl milletiz.
ülkemizin en büyük sorunu elimi öpen cennete gidiyor diyebilen, ateşe dayanıklı kefen satabilen din tüccarları ve onları bugüne dek görmezden gelen zihniyettir.
Şu aralar pek önemsenmese de çok yakın bir gelecekte mülteciler olacak.
Suriyelilerin sayısı 4 milyonu aşmış. Hadi artık bunu kanıksadık diyelim; taa Eritre Somali Afganistan gibi kel alaka diyarlardan günde en az 300 400 kişi ülke sınırlarına giriyor. Eskiden Avrupa'ya gitmek için transit ülke olarak belledikleri Türkiye'yi artık kurtuluş olarak görüyorlar.
Sınırları kontrol edemiyoruz. iran'dan akın akın Afgan Erzurum'da koloni olmuş durumdalar. 500 kmlik bir duvar inşa ediliyormuş. Bunu duyan daha çok koşturarak gelmeye başlıyor. Gelenlerin dörtte biri sınırdışı edilebiliyormuş, onlar da inada bindirip tekrar gerisin geri geliyorlarmış. Adamlar yoyo gibi.
Taa Somali'den adam buraya kaçıyor. Nüfusun %5'i göçmen şu anda. Bu kayıt altına alınabilen kısmı. Suriyeliler günde 300 çocuk doğuruyorlarmış. Göç edenlerin %90'ı da 20 li yaşlarda genç (ve abaza ve yabani) erkekler.
Ülkeye çivinin alasını biz kemalistler çaktık siz hala yol yapın. Evet malum sorunu açıklamak isterdim ama düşünce özgürlüğü bol olan bir ülke değiliz o yüzden susuyorum, siz anlarsınız.
Eğitim. Güzel bir eğitim göremediğimizden ayarsız olan fıtratımız hale yola girmiyor bir türlü. Hoyratça davranışlarımız, bilgiyle öğretimle teknolijiyle dolu hayatımızın, mecburi sorumluluk görev ve yükümlülüklerini üzerimize yükleyip bir nebze olsa ciddiyet katsa da, yine de yaşanan ekonomik ve sosyal problemlerin içinde boğulanlar harici geri kalan kısımca hiç umursanmadığını gözler önüne seriyor. Gemisini yüzdüren kaptan ve düşenin dostu yok. Acı olan tarafı şu, hiç kimse düşmeden bunun bilincinde de değil. Halbuki Hayat acı sürprizlerle dolu.
Hosgoru. Sokakta yururken ne bakiyon lan der mi biri diye korkarak yurur hale geldik.
Sagduyu. Zor gunler hayatin bir parcasi el birligiyle herseyim ustesinden gelebiliriz. Biz gunesli gunleri goremesek bile cocuklarimiza gunesli yarinlar birakabiliriz.
Din. Herkesin dini veya dinsizligi kendine arkadasim sanane banane kime ne?
Ekonomi. Ingilterede yasiyorum ve TLnin hali beni gercekten uzuyor. Memlekette asgari ucretle yasamak imkansiz. Yoksulluk sinirina ulasabilmek icin kac asgari ucret gerekiyor?
Egitim. Dunya standartlarinda kac universitemiz var? Hadi var bu okullara girebilmek icin gecmeniz gereken yollar hic adil kosullarda degil.
Dil. Adam Kurt ise evinde konustugu dili sokakta da konusur ana dilini heryerde konusabilir. Arnavutta konussun Bulgaristan gocmeni de konussun. Gurcu de konussun. Sadece bati avrupa dili konusanlar el ustunde tutulmasin.
Siyaset. Bu konu hakkinda bilgim yok ve siyasilerin de pek bisey bilmedigi asikar.
Cok fazla sorun var en buyugu hepimizin kardes oldugunu unutmamiz.