1993'ten beri bulunduğumuz dünya 17.liğinden bu yıl 19.luğuna düşüyormuşuz inşallah maşallah hülloooghhhh!
--- alıntı ----
Kaç kere yazdım. Şöyle anlatayım; Ekonomik büyüklüğümüz, toplam milli gelire göre 1993 yılından beri değişmedi... 17'nci sıradayız. Diyordum ki; "Hadi her şey çok iyi giderse belki 16'ncı oluruz. Kuvvetle muhtemelen 18'e düşeriz... Olup olabileceği en fazla budur!" Ben de yanılmışım!
IMF, Türkiye'nin bu yıl Hollanda ve Suudi Arabistan'a geçilerek 19'unculuğa düşeceğini açıkladı.
Halbuki 2011 yılında tam Hollanda'yı geçerek 16'ncı sıraya çıkmanın mutluluğunu yaşıyorduk ki, Endonezya'nın yükselişi sonucu tekrar 17'nci sıraya döndük.
Son iki yılda Hollanda toparlandı ve bu yılsonuna kadar bizi tekrar geçecek.
Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi sonucu Suudi Arabistan da bizi yakaladı. Bu yıl bitmeden o da bizi geçecek.
Yani ne oldu şimdi? 1993 yılından beri değişmeyen, dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi sıralamasında bu yıl 19'unculuğa düşüyoruz.
Krizlerin yapamadığını, koalisyon hükümetlerinin başaramadığını, batan bankaların değiştiremediğini AKP başarıyor!
Büyümeye gelince Türkiye'nin son elli yılının ortalama büyümesi yüzde 5'te... AKP iktidarının son onbir yılın büyüme ortalaması da yüzde 4.8 oranında Kısaca Türkiye'nin borcunun dolar bazında 3'e katlanmasından başka değişen bir şey olmamış.
Diyeceğim o dur ki, Ekonomi Bakanı 2023 yılını hedef göstereceğine bize bugünkü durumu ve onbir yıldır satıp savdığı halde borcu artırmaktan başka ne yaptıklarını anlatsa ya!
edit: imf'nin sitesinde haberin orjinalini bulamadım.
imf world economic outlook 2014 e göre
türkiye nin (827 milyar usd) %2,3 hollanda'nın (800 milyar usd) %0,8 ve s.arabistan'ın (745 milyar usd) %4,1 büyümesi öngörülmüş.
ancak bu oranlarla sıralama değişmiyor! 2014'te de 17. yiz yani!
1993 yılında daha doğmamış olanların ekonomiden zerre anlamayan saçma basın haberlerine inanmalarına yol açmıştır.
ulan 1993 te dünya da değil 17 27 bile değildik.
ha ba bak yalana bak bir de; sıralamalr hiç değişmemiş. ulan 1993 te doğu paktı yıkılalı daha 2-3 yıl olmuştu. bir çok avrupa ülkesi daha yeni yeni bağımsızlığını ilan ediyordu. çin de ekonomi diye bir şey var mıydı bilmiyorduk bile.
her yazılana inanan saflar biraz ana babalarına sorsunlar.
tasarruf açığı ile kıvranandır.
ali babacan teşhisi doğru koymuş.
bakalım tedavi edebilecekler mi?
tasarruflarımız büyümemizi hatta bulunduğumuz refah seviyemizi sağlayacak düzeyde değil. tasarruflarımızı artırıp bu refah seviyesini destekleyecek noktaya çıkartmalıyız ki dış finansmana bağımlılığımız azalsın! http://www.gelecekteknolo...n-buyume-olmaz-44474.html
siz bakmayın "cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yoktur" diyenlere!
sorun var.
sorun en aptalın bi anlayacağı şekilde görünür olacak.
ve böyle giderse biz bunu acı acı tecrübe edeceğiz!
umarım geç kalmadan önlemler alınır.
bugün ülkenin ekonomi bakanı bile betona yatırımdan artık vazgeçmeliyiz minvalinde açıklama yapıyor.
bu işin sonu hiç iyi değil.
taş üretiyoruz sadece.
'Betona' yatırım yapmak yerine rekabetçiliği destekleyerek Sanayi üretiminin özendirilmesi gerekiyor. Tamam sonuçta inşaat sektörü de bi katkı sağlıyor, değer katıyor ama sürekliliği yok. Bina başkasının parasıyla yapılıyor, sonra bitiyor ve ev almak için çok hevesli olan, normal fiyatının yüzde yirmi fazlasını vermeye razı bir aileye satılıyor ve her şey burada bitiyor.
Oysa o yatırım, o devasa fonlarla sürdürülebilir, rekabetçi adımlar atılsa, gerekirse devlet desteği alınsa, sınai üretim yapılsa ve yine mümkünse bu üretilen Ürün Dış pazarda alıcı bulsa, rakiplere karşı hem fiyat hem maliyet avantajına sahip olsa, her geçen gün büyüyen ve maalesef ekonomimizin en büyük handikabı durumunda olan dış ticaret açığımızı azaltsa,ne bileyim bunların hiçbirini yapamıyorsa en azından gidip parasını halka açık bir Türk şirketinin hisse senetlerini Satıp onlara sermaye sağlayarak değerlendirse..
Daha iyi olmaz mı?
Biliyorum yeri değil Ama Dünkü inşaat faciasından sonra ilgili şirketin borsa istanbul'daki değeri % 2 kadar düşmüş. Keşke daha da düşse. Zaten bildiğim kadarıyla hükümet de Yapı sektörünün gereksiz ve aşırı çekim merkezi olmasından rahatsız ve yapılacak yeni düzenlemelerle hem sektöre yeni firmaların girmesi konusunda özendirici olunmayacak hem de kar marjları yeni Vergi ya da benzeri politikalarla düşürülecek.
Oyle de olması gerekiyor ama daha öncesinde Türk halkının gayrimenkul alışkanlığının, daha doğrusu bağımlılığının sona ermesi gerekiyor.
Keşke sermayeyi daha fazla tabana yayma ve halkı üretime ve yatırıma daha fazla çekme şansımız olsaydı.
Ülkemizde aylık karşılıksız çeklerin toplamı 1.5 milyar lirayı bulmuş.
Temmuz ayına kadar 367 bin 440 adet çek ödenmemiş. Toplamda 11 milyar lira batmış durumda.
Geçen yıl çeklerde karşılıksız oran yüzde 4 ile kapanmıştı. Bu yıl ise Temmuz ayında bu oran yakalanmış.
***
adamlar 3. köprüyü yapıyor bunlar kriz var diyor!
yuh ama yaaa!
yetmemiş adam marmaray yapmış, duble yol yapmış kriz çıkacak diyorlar!
haşmetlü hünkarımız o krizin üzerine duble yol yapar!
kaka geziciler nolacak!
***
hem finanse edildiği sürece cari açık sorun değil tamam mı!
(madem öyle amk niye tüketim harcamalarını kısmak ve döviz çıkışını engellemek için bir dizi önlem aldık?
neden kredi kartı taksitleri sınırlandırıldı, bankalar genelinde genel bir borç limiti getirmek için çalışmalar var. neden kredi kartı asgari ödeme oranları yükseltildi?
neden ali babacan tüketimle olmaz bu iş! üretim ve tasarrufu arttırmalıyız diye tutuştu?
neyse bunları sormayalım!)
ama bizimki biraz çakmadır; ingiltere'de, amerika'da insanlar asansörlerle yere çakılıp ölmezken, bizim hükûmetimiz buna yasalarla değil, okunan hatim-i şeriflerle mâni olmaya çalışır.
çok kötü çok çok kötü bir durumda olan ekonomidir. şimdi ak ibişler çıkacak g.t kılı ağızlarını açacak bik bik bik yok ekonomi iyiydi de yok ebenin damıydı da. arkadaşlar dövizin haline bakın siz uyurken bile yükseliyor. bu işler boş laflarla olmaz.
balıkesir üniversitesi'nde ahmet aydın'ın verdiği ders. okulun en kral hocalarından biri olan ahmet hocanın sıkmayan eğlenceli derslerinden biri olduğu için her hafta 80 kişiye oynar.
cevap: hayır değildir. ürettiğimiz ürünler bize yetmiyor. ihrac edebildiğimiz fındık, kayısı vs ürünler zaten temel tüketim maddesi değil. rusyaya, arap ülkelerine narenciye ve sebze mebze satılıyor ama pek bir kıymeti harbiyesi yok. üstüne üstük buğday, fasulye gibi temel besin maddeleri kanadadan, brezilyadan, ispanyadan bilmem nerelerden ithal ediliyor. mazot pahalı, teknoloji kullanımı düşük, fiyatlar istikrarsız... köylerde insanlar tarlayı ekip zarar etmektense boş bırakmayı tercih eder oldu. hasılı köylü kan ağlıyor.
soru: türkiye bir hayvancılık ülkesi midir?
cevap: hayır değildir. et fiyatlarındaki yükseklik malum. hayvancılığın büyük kısmı extantif yani demode yöntemlerle yapılan cinsten. modernizasyon yok. gelir düşük olduğu ve hayvan bakımı zor olduğu için hayvancılık gitgide geriliyor. karkas et ithal ediyoruz.
soru: türkiye bir turizm ülkesi midir?
cevap: gibi gibidir. avrupanın en fakir insanları bize geliyor. oteller boş kalmasın diye alles incloude yerlerde kalıp çekip gidiyorlar. para bırakmadıkları gibi ortamların kalitesini de düşürüp zengin turisti de kaçırıyorlar. kendi yağında kavrulan bir turizm sektörü var yani. ülkeyi kalkındırmaktan çok uzak.
soru: türkiye bir sanayi ülkesi midir?
cevap: haaaayyyıııııır. değiliz arkadaş. üç beş basit şey üretiyoruz. büyük sanayi kuruluşlarının çoğu yabancı firmalara ait üretim üsleri. kendimize ait katma değeri yüksek markalarımız yok. arçelik, vestel ayarında otomobil, bilgisayar, sanayi makinaları vb üretim yapmaktan çok uzağız. kendimizi kandırıyoruz.
soru: türkiye bir ne ülkesidir?
cevap: tüketim ülkesidir. araplar gibi sadece harcamaya kanalize olmuşuz. ama büyük bir farkımız var. adamlar petrolü satıp harcıyor. biz kredi çekip harcıyoruz. yani aslında bize ait olmayan bir parayı harcıyoruz. üstelik medya bizi maymuna çevirdiği için bu harcama çılgınlık seviyesinde. tabletler, telefonlar, kıyafetler, arabalar...
allah sonumuzu hayretsin. rahmetli özal ve erbakan ülkeyi sanayileştirmek için çok uğraştı. malesef başarılı olamadılar, yahut ömürleri vefa etmedi. şimdiki hükümetin zaten olayla yakından uzaktan ilgisi yok. hala ayakta durmamız ilginç gerçekten.
tarık tufanın dediği gibi, her şeye esirgeyen ve bağışlayan allahın adıyla başlayan birileri var diye batmadık daha galiba.
krizin eşiğindedir. an itibari ile $ 2.59 TL den işlem görmektedir. enflasyon saçmalamış vaziyettedir ve RTE den korkusuna merkez bankası faiz silahını kullanamamaktadır. alım gücü %50 den fazla düşmüş vaziyettedir. halk fakirleşmiş durumdadır kimse farkında değildir.
Don lastiği bile üretemeyip her haltı marifetmiş gibi yurt dışından $ ile ithal ederseniz, cari açığı sıcak parayla kapatırsanız sonuç buraya varır. Sonunda herhangi bir sebepten çıkan enflasyon (örneğin gıda fiyatlarındaki yükseliş fazla yağmur yağmasından kaynaklı) sebebi ile TL değer kaybeder. Doların yükselişe geçer ve ta daaa.... her şeyi dolarla ithal ediyorsunuz dolar bazlı ithal ürünlerin tamamı bir anda değerlenir paranız karşısında. Enflasyon daha da yükselir. baş şey yüzünden mb faiz lerlede oynayamazsa haydi bakalıım.. geçmiş olsun ekonominin içine ettiniz efem.
Bugün biz ekmek alıyoruz, aldığımız ekmeğin üretiminde kullanılan ithal olan herhangi üretim faktörü (ki aslında bu ekmeğin sofraya ulaşması için gereken yakıtta olabilir) dolar bazında satın alınıyorsa, ithalse; dolar artışından dolayı daha değerli hale geldi. Bu da ekmek fiyatına yansıyacaktır ve ekmek pahallanacaktır. Bu şu anlama gelir; temel ihtiyaçlarımız için bile artık daha fazla para ödeyeceğiz. Yani fakirleştik. Geçmiş olsun.
Mevcut durum iktidarın değil, iktidar edenin suçudur. Cezasını cebinden ödeyecektir ve ödüyor. Umarım akıllanmıştır.
O yüzden oy verirken dini söylemlerine, vatan millet sakarya deyip dememesine göre seçim yapmamalıyız. Sizi temsil edecek partiyi, sizi temsil edecek adamı tanımadan ve ne düşündüğünü bilmeden oy vermemeliyiz.