artık Tuzun koktuğu noktadayız, toplumsal çürümenin en önemli nedeni siyasetçilerin halka sürü muamelesi yapmasıdır, bir yerden sonra herkes ektiğini biçer. Siyasetin tıkandığı yerde, ahlaki çürüme olağanlaşır, ikiyüzlülük ve liyakatsizlik alır başını gider, değerlerin hiçbir kıymeti kalmaz, yapılan her şeyin mubah olduğu anlayışı yaygınlaşır.
ülke on yıllardır pompalanan cehalet dolayısıyla, zaten içten içe çürüyordu. Sadece bu çürümüşlüğün atık malzemeleri artık tamamen dışarıdan görülür hale geldi ve güncel olarak herkes bunun sıkıntılarını yaşıyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın kültüründe koca koca anakondalar geziyor.
Bu da ayrı bir ata sporumuzdur zaten, bir şey çözülemez duruma gelene kadar yokmuş gibi uyuşuk bir bilinçle yaşamaya zorlanıyor insanlar. Bu da öğrenilmiş umursamazlığa ve bencilliğe dönüşüyor. Bu arada alttakiler üsttekilerin hem aynısıdır hem de aynasıdır. Alttaki rezilliklerin sebebi üstteki rezilliklerdir.
Türkiye'deki çürümenin esas nedeni Türk halkının önüne serilen dünya nimetleri karşısında kendini bozması. kimliğinden kişiliğinden ahlakından taviz vermesi. bu işin sebepsel nedenleri olan siyasi ekonomik sosyolojik medyatik kültürel toplumsal diğer vesaire etkenleri ise katalizörleri. ama asıl mevzu dünyayı görünce apışıp kalmamız ve aslımızı kendimizi kaybetmemiz. onun ele geçirebilme hırsı ve iştahı ile kendimizi ve bizi biz olan tüm değerleri buna milli ve dini değerler de dahil satmamız. evet..
Çürümenin kökü yasadışılıkta değil, kanunların adaletsizliğinde. Ve halkın iradesinin değil, devleti kutsayan anlayışın bu ülkeye biçtiği rolde.
Türkiye'nin yeniden inşası, halkı yeniden tanımakla başlayacaktır. Onu inkâr ederek değil; olduğu gibi, özgürce, eşitçe kabul ederek. Ve devleti halkın hizmetine indirgeyerek, tanrılaştırmaktan vazgeçerek.