nüfusa oranla belkide en çok cami bizim ülkemizdedir(birkaç şehir dışında). devlet tarafından yapılan camileri düşünmessek bir çogu hayır işlemek amacıyla yapılmıştır, fakat camilerin dini günler ve cuma namazları dışında neredeyse bomboş olması sevaptan çok günah işlettirmiştir yapana. nedendir bilinmez bu camilerde birbirine çok çok yakındırlar. bu yakınlık nedeni insanların caminin uzaklıgı dolayısıyla rahat gelememesinden dolayı oldugu söylenir ama bilinmezki ibadetin zor ve meşakatli olanı güzeldir.
türkiyede hangi cami günün her vakti namaz kılmaya gelenlerle dolup taşıyorki. şu camiler yapılırken ah birde nüfus oranına göre yapılsa bu ülkenin milyarları boşa gitmeyecek.
stadyumlarda haftada bir defa doluyor ama kimse fazla demiyor. eğer bir ibadethane haftada bir doluyorsa orada fazlalık değil eksiklik vardır. diğer taraftan halk bu camileri kendileri yaptırıyor, ihtiyaçlarını her mahalleli kendisi karşılıyor. cumaya gitmeyenden de para almıyorlar merak etmeyin. diyanet sadece imam atıyor ki o imam herkese lazım olur bir gün. diyeceğim saçma sapan gerekçelerle din düşmanlığı yapmayın. camilerin çokluğu değil mimarisi tartışılmalı bence. mimar sinan'ın o eşsiz eserlerinin zevksiz kopyaları değil yeni çağa uygun mimariler olmalı. cami projeleri halka bırakılmamalı, mimarlar odası diyanetle ortak çalışmalı bu konuda. onun dışında vatandaş istediği yere istediği camiyi yapar kardeşim. giden gider, gitmeyen gitmez.
şimdiye kadar neden hiç değinilmediğini sorguladığım ince konu.
bu fazlalığı kimine göre kurcalamak veya dile getirmek antipatik gelebilir. konunun açılmış olması bile rahatsız ediyorsa bassın eksiye gerisini okumasın, zaten bu saatten sonra daha ne anlatmaya çalışayım ki sana? sonuçta herkesin kendi tercihi...
şimdi efendim türkiye'de köy veya mahalle başına kaç tane cami düşüyor açıkcası bilmiyorum. fakat gözlemlediğim kadarıyla bence gereksiz bir fazlalık var. çünkü en azından 1'er taneden fazla olduğunu ülkenin her yerinde gözlemleyebiliyorum.
şimdi inançlı insanlar açısından bakacak olursak öncelikle yaşlıları ele almalıyız. ülkemizde yaşayan müslüman bireylerin çoğu "tövbekâr müslümanlar" oldukları için haliyle belli bir yaştan sonraki yaşlılık günlerini camilerde geçirmekteler. fakat yaşlılığın getirdiği bazı sıkıntılarla birlikte ev-cami yolu gidip gelinemeyecek mesafe olmuş olabilir. dedem çok istese de camiye gidemeyebilir, üzülebilir. camilerin yetmemesi, cemaatin dışarda kalması gibi bir durum gözlemlemiyorum yani daha da fazla yapmaya gerek yok diye düşünüyorum.
fakat başka bir yandan bakacak olursak eğer dedem "tövbekâr" değil de "özde" müslüman olsaydı, ergenliğe girdiğinden itibaren namazını kılsaydı, olmadı daha erken tövbe etseydi, o yol yürünemeyecek mesafeye ulaşana kadar yeterince o yolu yürümüş olurdu. yürüyemediği zamandan itibaren de evinde ibadetine devam ederek ölümünü bekleyebilirdi. eğer çalışmaktan zaman bulamadığından gençken ibadet edemedi kısmına değinecek olursak bence yanlış yapmış olurdu. çünkü insan her işi yapabilir fakat ibadetini de devam ettirmek zorundadır. bu sonuçta maneviyattır ama ben o konuyu zaten irdelemiyorum, sen sadece ibadetini yapsaydın elbet allah sana bir yol gösterirdi diye düşünüyorum. kuran'da sana şartlar sunmuş; islamın ve imanın şartları diye. "sadece bunları yerine getir öbür dünyada mükâfatlandırılacaksın" diyor. ayrıca "burası hiç bir şey değil asıl dünya öbür taraf" mesajını da açık açık sunmuyor mu? belki de ben öyle algılamışındır bilemeyeceğim...
ben de o zaman dedem kusura bakma ama sen de bu dünyaya çok bağlanmışsın, bu saatten sonra da gitmeyiver camiye demek zorunda kalacağım...
şimdi olaya bir de diğer yüzünden bakarsak cami'nin sağladığı istihdam sadece 1 olacaktır. belki 2 en fazla 3 olur bu rakam. devletin yaptırdıkları dışında hayırsever amcalarım, siz bu cami binası yerine okul binası yaptırsaydınız, minarelerin yerine tahta masa sıra boya kitap kalem alsaydınız daha mı çok yoksa daha mı az hayır işlemiş olurdunuz bunun muhakemesini yaptınız mı hiç? bence daha fazla sevap işlerdiniz. neden mi?
şu ülkenin sadece doğusunda değil, batısında da kuzeyinde de güneyinde de öyle yerler var ki okula gitmek için saatlerini harcamak zorundasın. orada kaç tane çocuk okuma hasreti içerisinde bunu biliyor musun? o çocukları görmek için eğitim gönüllüleri vakfına sadece bir göz atabilirsin. ben üyesi falan da değilim, reklam yapmıyorum. çoğu üniversite öğrencisi olan gençler, okuma hasretindeki çocuklara nasıl yardımcı oluyorlar diyorum bak sadece 1 gün göz at. ayrıca bu ülkede kaç tane öğretmen atama bekliyor haberin yok. kpss sınavında 1. olan adam atama alamıyor bundan haberin var mı? camiden daha fazla istihdam da sağlayacaksın. bunun öğretmeni var, müdür yardımcısı var, müdürü var, hademesi var, çaycısı var... kaç ailenin karnının doymasını sağladın görüyor musun? ayrıca çocukları sevindirdin. zaten biz çocuklarımız için yaşamaz mıyız ki? üstüne üstlük ilmi getirmiş oluyorsun, ilim en büyük sevaplardan değil mi?
yurt, devlet binası, sağlık ocağı yapmaya yer mi yok? cami de yapılsın okul da.camiye giden cemaatin cebinden verdiği parayla yapılan cami neden zorunuza gidiyor.
cübbeli ahmet hoca'dan geliyor
(bkz: minare bir yerinize mi battı)
Ulke yasayanlarinin cogunlugunun memnun oldugu taktirde kimsenin hicbirsey demeye hakki olmadigi husustur.
Senin mulkunden mi caliniyor kardesim. Tonla gazino,bar varken cami mi rahatsizlik verecek mekan oldu? 5 vakit namazli bi insan degilim lakin adama o minareler biyerine mi batiyor derler. *
cami'ye hayatı boyunca yanında ya da uzaktan gelip geçerken bakış atmış bünyenin uydurmasıdır. cami'ler ibadet yerleridir. fakat normal namazlar ev ya da iş yerinde de kılınabilmektedir. zaten bu yüzden normal vakitlerde camiler boş olur. ancak unutulan bir şey var. cami'de yapılması gereken farz ibadet, cuma namazı'dır. iş bu sebeple, her hangi bir cuma günü cami'ye gittiğinizde göreceksinizki bir sürü insan dışarıda beton üzerinde halı ya da hasırlar üzerinde namaz kılmaktadır. bunun yağmuru var karı var soğuğu var güneşi var sıcağı var. iş bu sebepten, türkiye'deki cami sayısı değil fazla aksine azdır fakat gerekli fizibilite yapılamadığı için büyük sorunlar doğurmaktadır.
istanbul'a gelindiginde, ucak, inis icin alcaldigi zaman, eger gunduzse her mahalleye bir cami dustugunu gormek icinize sevinc verir. gercekten de fazla cami vardir. iclerini dolduran cemaatin de fazla olmasini dilersiniz...
(bkz: namazla dirilis)
eğer osmanlı döneminde olduğu gibi sadece ibadethane olarak değil bir sosyal yaşam alanı olarak kullanılabilseydi toplum hayatında çok işe yarayacaklarına kesinlikle inandığım yapılardır camiler. ne yazık ki cumhuriyetin ilanından sonra dini kurumlara gösterilen mesafeli duruş camileri de etkilemiş ve bu güzelim mekanların çoğu örümcek kafalı tarikatçı denyoların ''lokali'' haline gelmiştir. ha elbette bazı yerlerde ihtiyacın çok üzerinde cami olduğu da bir gerçek. (bkz: adapazarı) bu konuda halkın eğitilmesi gerekli, tabi dinsizlikle suçlanmayı göze alacak birkaç adam gibi müslüman tarafından... çünkü fazladan yapılan bu camiler genelde çok iyi niyetli ama saf ve cahil insanlar tarafından, ya da etrafında sıkıntı çeken onca insan varken ''kutsal topraklara doyamadığı için'' her yıl sülalesini toplayıp umreye giden elemanlar tarafından yaptırılır. Allah korusun, okul ya da öğrenci yurdu falan yaptırırlarsa günaha girerler....