güzel bir başlık öncelikle. türkiye de bence insanlar farklılığa olan tahammülsüzlüklerini çok iyi koruyorlar. bunu en aykırı insanın diğerlerine karşı takındığı tavırdan bile sezebiliriz.
toplum olarak bahsedersek bile celiskideyiz simdi vatan yazacagim ulkenin dogu tarafiyla baglantimiz yok bence bu devirde tek birsey var herkes kendi cikarlarini koruyor.
bastırılmış seks ihtiyacıdır. gerçektir. otostop la gezen birini yollu, yardim isteyen birini aranıyor, ayrılmış eşine tecavüz, gece 3 te bağdat caddesinde gezen kıza tecavüz, özgecanin minübüste tek kalması, din kültürü öğretmeninin lise öğrencisine attığı taciz mesajları* durumunun açık açık göstergesidir. şunu da söylemeliyim sadece bayana da yapılmamakta sadece erkekte yapmamaktadır (bkz: kayseride üvey anne dehşeti)
Çok ciddi bir “haksız rekabet" vardı Türkiye’de. Osmanlı’nın kapılanma kurumu, kapılanma kültürü Cumhuriyetin içinde devam etmişti. Enderun, Harbiye ve Mülkiye'de yetiştirildikten sonra Padişah kapısında kapılananlar, sosyolojik statüsü köle, uşak ve aristokrat melezi olan bir “yönetici sınıf”ı oluşturmuşlardı. Kendilerine ulufe gibi verilen mansıplarla ve makamlarla Padişah'a şahsi itaat yemini ile hizmet edenler devletin kendilerine emanet edilmiş olduğunu vehmederlerdi. Arkaik bir dünya tasarımı içinde kendi meşruiyetlerine inanırlardı. Bu sınıfa Cumhuriyetin, başlangıçta mütevazı kökenli olsalar da hızla kendini rejimin sahibi ve bekçisi sanma kuruntusu ile yaşayan yeni aile kadroları eklenmişti.