Türkiyede anarşizmi hep düşman ,öcü olarak görüyorlar
Gerçek anarşistlerin size bir zararı yok
Ama siz sırf insanlar sizin gibi düşünmüyor diye...
Ben bu düşüncelere karşıyım.
devlet ya da hükümeti olmayan bir toplumun hem mümkün hem de arzu edilebilir olduğunu savunan görüştür. bütün anarşistler dört ana iddiada bulunurlar: 1 insanların devletlerin emirlerine uyma gibi bir ödev ya da yükümlülükleri yoktur; 2 devletin yıkılması gerekir; 3 bir tür devletsiz toplum mümkün ve arzu edilebilirdir; 4 devletten anarşiye geçiş gerçekçi bir süreç oluşturur.
genel anarşist bakış açısında çok sayıda farklı konum bulunmasına rağmen, ana politik bölünmenin özel mülkiyeti reddetme veya sınırlama eğilimi gösteren klasik ya da sosyalist anarşizm ile özel mülkiyeti savunan ve serbest pazar mübadelesini arzulanan toplum için bir model olarak gören bireyci anarşizm arasında olduğu kabul edilir. bunlardan klasik anarşizm temelde doğal hukuk anlayışıyla insanın sınırsızca gelişebileceğini veya yetkinleşebileceğini savunan yetkinlikçi etik anlayışına dayanırken, bireyci anarşizm doğal haklar öğretisini ve egoist etik anlayışını temele alır. anarşizmi sınıflama yolunda bir diğer temel ayırım ise, söz konusu klasik ve bireyci anarşist anlayışlarını da ihtiva eden on dokuzuncu yüzyılın eski anarşizmi ile ikinci dünya savaşı sonrasında gelişen ve feminizm, ekoloji ve postmodemizm benzeri
akımların genel kavrayışları ve etik vukuflarından yararlanan yeni anarşizm arasındadır.
bütün anarşist görüşler, bir yandan insanların devlete itaat etme gibi bir yükümlülükleri bulunmadığını, böyle bir yükümlülüğün insanın moral özerkliğine zarar verdiğini savunurken, diğer yandan devletin insan üzerindeki olumsuz etkilerine işaret edip, devlet olmadan da bir sosyal düzenin tesis edebileceğine ve böyle bir devletsizlik ya da anarşi haline geçişin mümkün ve gerçekçi bir imkan olduğunu savunurlar.
iyi bir hayatın ancak sınırlayıcı, zorlayıcı, baskıcı yapılar olmadığı zaman mümkün olacağını savunan anarşizm, özgürce seçilmiş bir hayatla veya hayat tarzıyla uyuşmayan kurum ya da ahlaklara şiddetle karşı çıkar, onları sıkı bir eleştiri süzgecinden geçirir. bu açıdan bakıldığında, anarşizm, nispeten olumlu bir çerçevede, insan doğasının özü itibarıyla iyi olduğunu ve insan yaşamında karşılaşılan kötülüklerin, temelde insan üzerindeki kontrolden ve politik baskıdan kaynaklandığını savunan akıma; toplum içindeki politik kontrolün ve siyasi baskının ortadan kaldırılmasını isteyen, devletin insanın en büyük düşmanı olduğunu söyleyen ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak ve ideallerini gerçekleştirmek için, kendilerini bir toplum içinde diledikleri şekilde düzenlemeleri gerektiğini ileri süren siyasi öğretiye karşılık gelir. yüksek bir karmaşıklık düzeyine erişmiş faaliyetlerden uzaklaşılması gerektiğini savunan ve basit hazlarla geçirilecek bir yaşamı öngören anarşizm, bu olumlu boyutu içinde, hiççilikten ziyade politik liberalizme yaklaşır.
anarşizm, olumsuz boyutuyla, toplumsal ve ahlaki kötülüklerin kaynağının devlet
olduğunu, bundan dolayı bu kötülüklerin devlet tarafından ortadan kaldırılamayacağını; özü itibarıyla iyi olan ·insan doğasının devlet ve kurumlar tarafından bozulduğunu, tüm reformların değersiz olduğunu, yeni bir toplumun devrim yoluyla kurulacağını, söz konusu yeni devletsiz toplumun yol göstericisi akıl ve adalet olup, bilimsel deneyimden yardım gören insan ruhunun doğal eğilimlerinden türeyeceğini öne sürerken, bu kez yasaya ya da düzene en küçük bir saygı duymayan ve toplumun yıkılması yoluyla bir kaosa erişilmesi için etkin biçimde çaba gösteren inanç ya da akım olarak karşımıza çıkar.
her iki anarşizm de, insanın özgürlüğü ve eşitlik idealini hiçbir ödün vermeden, mutlak biçimde ve her tür hakimiyet ilişkilerini dışlayacak, devletin meşruiyetini tümüyle yadsıyacak şekilde yorumlar. anarşizme göre, yöneticileri ve yönetenleri barındıran bütün politik yapılar adaletsiz olup, kaba güce dayandığı ve son çözümlemede de, insanın özgürlüğü önündeki en büyük engel olduğu için reddedilir.
anarşizmin görüşünü desteklemek üzere geliştirdiği argümanların başında, klasik anarşist gelenek içinde goodwin tarafından öne sürülen yararcı argüman gelir. goodwin' e göre, devlet veya hükümet, toplumu eşitsiz ve düşman sınıflara bölmek suretiyle insanın mutluluğuna zarar veren "mülkiyetin yerleşik yönetimine" sağladığı destek dolayısıyla ve rekabetin sınırlarını zorlama eğilimiyle, zararlı kurumlardır. anarşizmi desteklemek üzere geliştirilen ikinci argüman da goodwin' den gelen bir argüman olup, devletin insanın özerk kişiliğinin sınırsızca gelişimini içeren bir süreçte yetkinleşebilmesine verdiği zarara işaret eder. argümana göre devlet, ya doğrudan müdahale yoluyla ya böylece itaat tavrının gelişmesini teşvik etmek suretiyle ya da bir sınıfı başka bir sınıfın kölesi haline getiren eşitsiz ilişkileri geliştirerek insanın özerkliğinde onulmaz yaralar açar. dolayısıyla devletin gerçek insanlığın önündeki bir engel olarak yıkılması gerekir.
devlete karşı çıkışın, klasik anarşistlerde görülen üçüncü bir gerekçesi de, doğaya içkin veya doğadan türetilebilir bir ahlak yasasının varoldtiğu kabulüne dayanır. doğal hukuk anlayışına yaslanan söz konusu anarşist düşünürler bununla birlikte doğal hukukun
formu ve içeriği konusunda farklılık gösterirler. hıristiyan tanrı'nın buyruğu olarak doğal hukuk geleneğine en yakın olan anarşist düşünür, anarşistler arasında dini bütün yegane şahsiyet olan lev tolstoy'dur. buna göre, evrensel kardeşlik düşüncesini ve kişinin komşusunu sevmesi gerektiğini bildiren buyruğu temele alan tolstoy, bu buyruk ve ideallerin, yanlış ulusal kimlikler ve sınıfsal ayrımlar yaratmak suretiyle insanlar arasına aşılmaz engeller koyan devletlerin varoluşuyla bağdaşmaz olduğuna işaret eder. doğal hukuku seküler biçimde yorumlayan kropotkin ise, darwinci evrimden yola çıkar ve spencer gibi "sosyal darwinistler"in tam tersine, evrimsel gelişmede başat faktörün,
tür içinde rekabet değil, fakat dayanışma olduğunu savunur. kropotkin'e göre devletin, insanoğlunun bu en temel doğa yasasına uymasını engellediği için yıkılması gerekir. daha bireyci gelenek ise, rothbard örneğinde olduğu gibi bireyin doğal haklarına, stirner örneğinde olduğu gibi kişisel çıkarına dayanan argümanlar geliştirmiştir.
anarşizm devletin niçin yıkılması gerektiğini bildiren argümanlarından sonra, her bakımdan istenir, arzu edilir bir alternatif olarak devletsiz toplumun neliğiyle ilgili açıklamalar ortaya koyar. söz konusu genel resimde de anarşistler arasında farklılıklar vardır. başka bir deyişle, devletsiz toplumun nasıl olacağı konusunda, anarşist düşünürler bir uçta kropotkin'in iradi karşılıklı yardımla belirlenen toplum görüşü, diğer uçta ise stirner'in "egoistler birliği" olarak toplum görüşü bulunacak şekilde ciddi farklılıklar gösterirler. bu çerçevede başka bir ayrılık konusu da, devletsiz toplumda refah ya da zenginliğin nasıl dağıhlacağıyla ilgili olarak ortaya çıkar. klasik anarşist gelenek bu bağlamda özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını savunur; oysa bireyci anarşizm, pazar mübadelesini toplumsal ilişkiler açısından en önemli model olarak görür ve özel mülkiyeti savunur. klasik anarşizmde hakim anlayış kropotkin'in herkesin ihtiyacına göre gerçekleşecek bir dağılımı öngören komünist anarşizmdir; oysa karşı uçta yer alan anarko-kapitalizm pazarın işleyişine yapılacak her tür müdahaleyi reddeder.
anarşist düşünürlerin farklılık gösterdikleri başka bir nokta da mevcut devlet düzeninden devletsiz düzene nasıl geçileceği noktasıdır. söz gelimi bakunin gibi anarşistler, marksist öncü parti ve bir geçiş dönemi idaresi benzeri anlayışları, söz konusu araç ve çözümlerin otoriter olduğu temeli üzerinde reddeder. şiddet içermeyen bir geçiş yöntemi üzerinde duran klasik anarşist düşünürler arasında goodwin çözüm olarak rasyonel aydınlanmayı, tolstoi dini uyanışı görür, bakunin ve kropotkin bilimin rolünü vurgular, buna mukabil tucker vergi ödemeyi veya askere gitmeyi reddetme benzeri sivil itaatsizlik eylemlerinin savunuculuğunu yapar. söz konusu ütopik ve hatta romantik eylem tarzları dışında, anarşistler arasında ihtilalci eylemin kaçınılmazlığına vurgu yapan düşünürler de vardır. ama bu son kategoriye giren düşünürler dahi anarşist devrimin kendiliğinden gerçekleşmesi veya aşağıdan yukarıya doğru olması gerektiğinde ısrar ederler.