bugün

nereden bakarsan bak hapı yutmuş görünüyor. şimdiki cemaat akp kavgasıyla bu hapı yutmuşluğun nereye varacağı da iyice meçhul. dış politikası resmen sıçmış durumda. neden iflas bayrağını çekmediğini anlayamıyorum. başbakan kendi fevri tavrıyla israil'le köprüleri attığından beri sürekli alan kaybettik. arap baharı dalgasında abd'nin gazı ve davutoğlu'nun hayalleri sebebiyle alan kapacağız derken türkiye'nin bütün imajı yerle bir oldu. alman basını davutoğlu için "o bir aptal ve bütün dünya bunu biliyor" diyecek kadar oldu rezilliğimizin boyutu.

siyasal islam işte bu. atatürk'ün yüz yıl önce görüp savunma sistemi oluşturduğu zaafın tüm direncini kırıp koskoca imparatorluğu parçalayan yapıyı biz tekrar inşa ettik ve uçuruma doğru sürükleniyoruz sanırım. dini, imanı, ruhu para olmuş coğrafyada sen iyi niyetle, dostluk, kardeşlik üzerine iş kurmaya çalışırken herkes tarafından göt gibi bırakılmaya karşı o kadar savunmasızsın ki, 3-4 yıl içinde bütün durum tersine dönüp tepe taklak bir hal aldı. bi ara ben de lan noluyo osmanlı mı olduk derken gelinen nokta selahattin demirtaş'ın yüzümüze çarptığı gibi sıfır sorun derken sıfır komşu ve türkiye'yle iyi ilişkileri olan tek cephe kürt bölgesel yönetimi kalmış. en son ırak merkezi yönetimi de hava sahasını bize kapatmış barzani'yle imzalanan petrol anlaşması yüzünden.

içerdeki durum da iyice karışık. gezi olaylarında insanlar terörist muamelesi gördüler, aşırı şiddete maruz kaldılar ve bence bu pek çok kesimde şaşkınlık yarattı. eylemler ölü doğmuş bebek etkisi yapmış olabilir ama ilerleyen yıllarda tekrar yaşam belirtileri gösterebilir. çünkü bence gittiğimiz nokta milletin tekrar kendi kaderini çizmesini gerektirecek bir noktaymış gibi görünüyor.

cemmat akp savaşı zaten tam pandoranın kutusu. nereye gideceği, nerede biteceği , nasıl biteceği kimse tarafından öngörülemiyor sanırım. bu ülkenin kaderini belirleyecek zaten göreceğiz.

bir de kürt olaylarının geldiği nokta var ki bence en sakatı da bu. ben hayatımda hiçbir zaman kürt düşmanı olmadım. hatta askeri vesayetin yoğun yaşandığı yıllarda dahi kürtlere karşı anlayışlı olmalıyız diyordum. 5-6 sene önce kürt kökenli vatandaşlarla oturup konuştuğumuzda "keşke herkes senin gibi düşünse diye tepki veriyorlardı". bugün aynı konuşmaları olurken "masal anlatmayın abi geçiceksin o işleri" tepkisi geliyor. sanki 5 yıl içinde savaş kaybetmişiz de barış anlaşmasının şartlarına boyun eğmek zorundaymışız gibi bir durum sezinliyorum geldiğimiz noktada ben ama hayırlısı bakalım. * *
ve işin ilginci tüm bunlar türkiye tarihinin en güçlü iktidarı döneminde oluyor.

asker, türkiye'nin alanını çok daraltıyordu. kalın duvarla çevrelemiş gibiydi. dışarı çıkacağız diye o duvarlar yıkıldı. dışarı çıkamadığımız gibi içeri girmelerine de engel olamadık. hedef 2023 falan derken 2023'te yeni bir kurtarıcı arıyor olarak bulabiliriz kendimizi. milletimiz kendi kaderini kendi eline almak zorunda sanırım artık. yoksa boku yiyeceğiz. tayyib'e biat et, fethullah'a biat et, baykal'a et, kılıçdaroğlu'na et, bahçeli'ye et, askere et derken iyice göte getirildik haberimiz yok. bir de şimdi cemaat akp savaşı derken istikrarsızlaşırsak iyice lime lime ederler bizi gibime geliyor.
yarın 12:00'da Okmeydanı Cemevi'nde düzenlenecek cenaze törenine tüm yurttaşlar davetlidir.
daha fazla demokrasiye ihtiyaç duyan devlettir. kürt sorununun da, toplumun ayrıştırılması probleminin de, alevilerin sorunlarının da ve daha başka nice sorunun da yegane çözümü, daha güçlü bir demokrasi ortamı tesis etmekten geçer.

demokrasi, çoğunluğun azınlığı ezmesi demek değildir. demokrasi, iktidarın muhalefeti ezmesi de değildir. demokrasi, çok sesliliktir; farklı renklere, farklı seslere tahammüldür.

yıllarca "pkklıları meclise mi alacağız?" diyerek yüzde 10 gibi gerçek bir demokrasi ile bağdaşmayacak bir seçim barajı uyguladık, halen uyguluyoruz. o "pkklılar" yine bir yolunu bulup girdiler meclise. ve bence hiç de fena olmadı. hem kürt hareketi kendi derdini siyasi yollardan anlatma fırsatı buldu, hem de kürt sorununu sadece devletin ağzından dinleyen türkler, yeni bir bakış açısı geliştirebildi. şu 10 yıllık sürecin sonunda rahatlıkla söyleyebiliriz ki; şimdi çözüme çok daha yakınız.

yıllarca başörtülüleri almadık meclise. sadece meclise mi? "kamusal alanda türban takamazlar" diyordu kemalistler. "evlerinde istediklerini yapsınlar" diye de ekliyorlardı. cahil olduğunu ileri sürdükleri insanları, aileleri tarafından okutulmadığını iddia ettikleri kızları okullardan ve kamusal hayattan soyutlamaya kalkıştılar. kendi başlarına koskoca ülkeyi, "dinci yobazlara" yar etmeden yönetebileceklerini sandılar. yanıldılar. o dindarlar, baş örtülüler bugün her yerdeler. ama şimdi gelinen noktada rahatlıkla söyleyebiliriz ki başörtülüler de başı açıklarla bir arada, gayet de güzel yaşayabiliyorlarmış. baş örtüsü sorununu çözmek de işte bu kadar kolaymış.

yıllarca askerin silahı, siyasilerin sırtına dayalı durdu bu ülkede. asker kendisini atatürkün mirasının bekçisi olarak gösterdi hep. siyasi tarihimizde meşruiyetini halktan aldığını iddia eden ilk liderin ismini kullanarak, halkın seçtiklerine darbe yaptılar. askeri vesayet darbe dönemleri haricinde de kendini gösterdi sıklıkla. "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyordu anayasada ama eline silah almış bir kaç kabadayı, millete meydan okuyordu "şu şu şu adamları seçemezsiniz" diye adeta. çok şükür ki o da bitti sonunda.

böyle anlatınca ne kadar da güzel değil mi? akp döneminde ne kadar da çok şey gelişmiş, ilerlemiş? ama bıçağın bir de diğer yüzü var. maalesef, ülkede vesayetin şekli değişti ama kendisi değişmedi. "yeni türkiye" söylemleri, "ak-saraylar", hukuka müdahaleler, muhalefeti sindirmeler, basını susturmalar, yandaşlaştırmalar... tüm bunlar akp döneminde yapılanların vesayeti bitirmeye yönelik olmadığını, eski vesayeti yeni vesayetle ikame etme çabalarını gösteriyor. maalesef ki insanlar daha özgür, daha demokratik bir ülke için birleşemedikleri takdirde, türkiye cumhuriyeti pek çok farklı renge ev sahipliği yapmaktansa pek çok farklı fikre mezar olacak! pek çok farklı fikri mezara yollayan zihniyetlere neler olduğunu da ortaçağda görmüştük.
ali murat özdemir e göre, nuri yılmaz insanı ya da mustafa kutlu insanı demek kadar saçma olan ve dokuzuncu cumhurbaşkanı tarafından başımıza bela edilen mefhum. diyor ki: "cumhuriyet zaten devletin bir yönetim biçimidir, cumhuriyet olan şeyler zaten devlet olmak zorundadır, böyle saçma tabirler kullanmayalım."
dışarı çıkarken helallik alınacak kadar güvensizleşen devletimiz. ben devletimi canım kadar çok severim. dedelerimin bana mirasıdır. benim mustafa abim var oda benim kadar sever devletimizi ve gerekirse canını verir ama onun bana dediği bir sözü vardır;

"eğer devlet benim, sevdiklerimin canını koruyamıyacak kadar acizse mına koyim öyle devletin. devlet benim için var. ben devlet için değil."
görsel

Fetoyla sarmaş dolaş dolaşırken hiç öyle demiyordunuz swh.
dumanı üstünde cumhuriyettir. islam cumhuriyeti isteyen göt kapı güneyde
kurucusu atatürk'ün söylemiyle ilelebet payidar kalacak olan yüce devlet.
görsel
(bkz: kayıp aranıyor)
acizdir. vasıfsız yöneticilerle dolu olan bir meclisi vardır.

ordusunun bir zamanlar sahip olduğu yüksek potansiyel yönetici kadrolarında elinden alınmıştır. vatansever bütün komutanları ''birileri tarafından'' kandırılarak orduya küstürülmüştür.

iktidar için ortaklık ettiği virüs tarafından içi kurutulan kurumlarla doludur. vatandaşının can güvenliğini sağlamaktan acizdir. fakat kendine başkomutan diyen bir yöneticisi vardır. sikile sikile sikmeyi çok geç öğrenen bu yönetici şimdi etrafına baktığında eminim ki kendisini çok yalnız hissediyordur. bu sebeptendir ki başkanlık sistemi kafasındaki tek idealdir. yargılanmak istemiyordur çünkü. yalnızlıktan ve korkudan tir tir titreyen bu başkomutan, içine sokulduğu şu an ki konjonktürde bir karar vermeye mecburdur.

bu karar nedir?

bu karar savaşın kıyısında olan vatanı kurtarmak yada işleri iyice boka batırıp vatanın sevr'e gerilemesini izlemektir. ki olası bir durumda kendisi izleyemeyecektir. eminim bunun farkındadır.

zatı hallerininde sıklıkla tekrar ettiği gibi ülke kurtuluş savaşından sonraki en çetin mücadelesi ile karşı karşıyadır. bu doğrudur. lakin gerek ekonomi,gerek uluslar arası ilişkilerin elzem durumu, gerek içeriye sokulan mülteciler, gerek polisin gerek askerin emir komuta zincirindeki başka merkezler, gerek pkk, gerek ellerinde patlayan kürt siyaseti, gerek her yerde patlama ihtimali olan bombalar, gerek istihbaratının artık ptt'den bir farkının kalmamış olması ile ülke akıllı birinin 82,83,84. illeri isteyebileceği bir güçte değildir. yanlış yerde yanlış hamiliğe soyunmaktadır.

akıllı adamın unutmaması gereken tek bir şey var. içine çekildiğin kasırga senden kuvvetli demektir. içine çekilmeyip kendi kararın ile oradaysan ya herru ya merru demeyi bilmen gerekir.

elbet bu ülke ne badireler atlatmıştır. bu siyasi islamcıların soktuğu bataklıktanda alnının akıyla çıkacaktır.

içiniz ferah olsun.

hangi türk şehidinin kanı boşa akmış, hesabı sorulmamıştır?
Türk devletidir.
yıl 2001 di, ülke krizdeydi, sistem tamamen değişecekti.
ana oyun; solcular çok israf yapıyor, yolsuzluklar ile kaynaklarımız israf oluyor algısı hakimdi.
siyasi islam gelirse, çalma çırpma yolsuzluklar bitecek,
yolsuzluklara giden para halka hizmet olarak geri dönecek mottosuydu rüzgar.
2001 den bugüne geldiğimiz noktada durum nasıl acaba...
Güclü bir devletti. Ta ki corona krizi ile mücadelede dünya üzerinde en berbat mücadeleyi verdigi görülene kadar. Bundan sonrasi sadece sansa kalmistir.
Artik ülkelerin gücü, o ülkedeki ölü sayisi ile ölcülür hale geldi.

Kar elde etmek icin insan caninin hice sayildigi bir devlet haline dönüstü. Türkiye denilince durup düsünülürdü önceleri. Önlem almayan ülkelerdeki vakka sayisi türkiye'dekinden az iken; sözde önlem alinmasina ragmen ölüm trendinde türkiye dünya capinda ücüncülüge girmis duruma geldi.
Bu krizi hatalar üstüne hatalar zinciriyle yöneten bir hükümet, devletin gücünün tükenmesine sebep olmaktadir.
Bir kaç yıl içinde dünyanın süper gücü olacak devlettir.

(bkz: şaka mısın)
Sınırları böyle olmalıdır

görsel
güvenilir kişiler.
beynimi duyuyorlar elhamdülillah.
zihnimi okuyan devlet.
ilelebet payidar kalacaktır.
Mis gibi ülken var gidip çini övüyorsun. Zeka sıfır.
Orospu çocukluğunda sınır tanımayanlar ulkesini sevmez, çin hayranı olur.
Allah yokluğunu göstermesin, ona zeval getirmesin inşallah.
Kutlu devletimiz.

Eleştireceğimiz çok şey vardır belki.
Belki kimimiz pek çok sebeple yurtdışında yaşamak istiyor. Lakin her ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hiçbir şeye değişmem.
Çünkü burası benim, bizim!

Bu devletin daha da milliyetçilik, halkçılık, cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, inkılapçılık ile birlikte Atatürk ilkelerine bağlı bir ülke olduğunu, sürekli geliştiğini görmeyi nasip eder Allah inşallah bizlere.
Seküler yapısı ile Ortadoğu'nun en istikrarlı ülkesi,
Geçmişten bu yana köklü bir devlet geleneğine sahip az sayıdaki ülkelerden biri,
Türk ve islam dünyasının en kuvvetli devleti.

Allah korusun ve yüceltsin inşallah.