zeki demirkunuz, nuri bilge ceylan gibi sanat filmi çeken yönetmenlerin filmlerinde sık rastlanan bir tema. karakterler oturup sessiz sessiz, varoluşsal sancı çeker bir halde otururken birden sikişmeye başlarlar. ve bu karakterlerin arasında bir ilişki falan yoktur normal şartlarda, ilk sikişleridir bu.
bu gibi filmlerde seks herhangi bir arka plana, bir flörte, duygusal bir yakınlaşmaya dayanmaz. birbirine karşı hissettikleri duyguları dışavuramayan karakterler havadan sudan konuşurlarken birden birisi diğerinin üzerine atlar ve sikişirler.
en son bugün demirkubuz'un kor'unu izlerken rastladım. tekstil atölyesinin sahibi durduk yere eski çalışanının karısını sikti. ortada hiçbişey yokken. yani öylecene sikti. sırf bi enstantane olsun diye.
nbc'nin iklimler'inde de nbc kısa saçlı, arkadaşının karısına benzer şekilde atlamıştı. önce ırzına geçercesine başlayan sahne sonra wild sexe dönüşüp bitmişti. kader'de nuri bilge ceylan'ı birinin ırzına geçerken izlemek de varmış.
yine benzer şekilde engin akkoyun'du galiba oyuncu, o da kader filminde uğur'un anasını alakasız bir şekilde bahsettiğim biçimde bafiliyodu. sıfır duygu, sıfır arka plan yine.
iletişim sorunlarına, kadın-erkek arasındaki ontolojik farklılıklara ve uzlaşmazlıklara, hayatın sıradanlığına ve anlamsızlığına dikkat çekmek üzere yaptığınız açık, bu anlamda albert camus'vari bir eda takınmanız da hoş filmlerinizde reisler, ama ben bu tarz sikişi başka hiç bir sanat sinemasında görmüyorum. kore sinemasında yok, rus'ta yok, iskandinav'da yok, bela tarr'da yok, ingmar bergman'da yok, fransız sanat filmlerinde bile yok. bi bizde var.
yabancılar da izliyo bu filmleri. adamlar bu duruma inanıp, demek türkler'de böyle oluyor deyip 5 saniye sessizlik yakaladıkları erasmus'taki türk kızlarının üzerine atlayıp kündeliyorlar sonra. milli repütasyonumuz zedeleniyor.
