kırk yılın başı bir tane içilmek istendiğinde, 100 derece civarında kaynayan ve köpüren kahvenin sol bacaktan aşağı gelecek şekilde dökülmesi suretiyle ciddi yanmaya ve acıya sebep olan kahve çeşididir. zaten sevmezdim, artık bi daha hayatta içmem.
iyi ki yanımda spor çantam vardı da üzerimi değiştirebildim.
tuhaf olan tarafı ise sabah ki siyah takım elbisemden sonra, pembe kapri spor taytımla ve fosforlu turuncu spor ayakkabılarımla uzaydan gelmiş gibi duruyor olmam. iyi ki kendi ofisim ayrı.
epeydir içemediğim için en çok özlediğim içeceklerden birisidir.
bir evden süzülen kahve kokusunu duyduğumu hatırlıyorum, hala burnumda.
nefse mecburen hakim olmaktır lamba olmak. çok az olan kötü yanlarından birisi de bu sanırım.
fincanda olanı, közde pişmiş olanı, soda ve su karışımı ile elde edilmiş olanı, şeker katılmamış onun yerine damla sakızlı olanı, köpüklü olanı, sigara eşliğinde olanı makbuldür.
en sert kahve olduğunun üstüne bahse gireceğim kahve çeşididir.
espresso falan türk kahvesinin yanında hikayedir. özellikle türk kahvesini 1 yemek kaşığından, şekersiz yaparsanız, o acı tadın harika tadını ve kokusunu elde edeceksiniz. ki şu an içmekteyim. içimdeki harareti alıyor anasını satim. böyle bir tat hiçbir kahvede yok!
sade, bol telveli ve bol köpüklü olanı makbuldür. özenerek yapılmalıdır ki hatrı 40 değil, 80 sene olsun.*
günde 8-9 tane tüketebilme yeteneğim yüzünden ısrarla ''kalp ve tansiyon hastası olacaksın' diyenlerden geçilmiyor çevrem. umrumda mı? elbette değil. *