--spoiler--
gelinliğimle geldim, kefenimle çıkarım diyen ölümüne bağlılıklarıdır. ki bunu hiç bir yabancı diyemez.
--spoiler--
evet gerçekten de böyle bir şeyi bir yabancı diyemez. çünkü mallıktır bu. seni döver o erkek, defalarca aldatır, çalışmak istediğinde izin vermez, akşam arkadaşlarınla dışarı çıkmak istediğinde izin vermez "evde kır dizini otur" der.
işte bunları hiç bir yabancı diyemez, mantıklı düşünmez türk kadını. "bir evleneyim anne-baba baskısından kurtulayım yeter" diye düşünüp "gelinliğimle geldim, kefenimle çıkarım" diyebilecek kadar mantıksızlaşır.
tüm dünya kadınlarını tanıyormuş gibi yapıp, kendilerini nimetten sayarlar bir de. biz erkekler laf ettiğimizde siz ne bilirsiniz embesiller oluruz. ne dayak yersin sen biliyor musun?
hiç bir milletin kadınına benzemeyen kadındır, ifettlidir her daim. koruma içgüdüsüyle iki el yerine dört kolla sarılır sevdiğine, evladı uğruna canını verir. mutfak tam takırken masayı olmazdan şeylerle donatıp kendi yutkunurken çocuğunu doyurandır. öyle bıyıklı, sakallı gezmez denlidiği gibi. dönüp bir ananıza bakmanız gerekir en iyi farkı o zaman anlarsınız efendiler.
Türk kızları büyük çoğunlukla sıfırdır yabancı karılar genellikle * 12-13ünden itibaren motor.. * 20sine gelmiş bir yabancı kadın belki can alıcı güzelliktedir ama maziye dair kalın bir albüm edinmiştir, Türk kızı ise hala sıfır *
türk kızları kadar sadık başka milletten kız göremiyorum aralarında yok mu sadakatsiz elbette var ancak geneli sadık eşine, sevgilisine.. kıskançlık var. bu şey, yani kıskançlık aslında bütün kadınlarda var ancak bizim kadınlarımıza daha fazla aşılanmış.. türk kadınlarının boyu genel olarak kısa değil, ancak minyon tipli oluşları onları daha tatlı ve sempatik ve daha geç yaşlanmaya iter..
spoiler--
gelinliğimle geldim, kefenimle çıkarım diyen ölümüne bağlılıklarıdır. ki bunu hiç bir yabancı diyemez.
--spoiler--
ben bunu yazdım ama tasvip ediyorum demedim. gelelim yazar kardeşimizin eleştirilerine;
--spoiler--
evet gerçekten de böyle bir şeyi bir yabancı diyemez. çünkü mallıktır bu. seni döver o erkek, defalarca aldatır, çalışmak istediğinde izin vermez, akşam arkadaşlarınla dışarı çıkmak istediğinde izin vermez "evde kır dizini otur" der.
işte bunları hiç bir yabancı diyemez, mantıklı düşünmez türk kadını. "bir evleneyim anne-baba baskısından kurtulayım yeter" diye düşünüp "gelinliğimle geldim, kefenimle çıkarım" diyebilecek kadar mantıksızlaşır.
tüm dünya kadınlarını tanıyormuş gibi yapıp, kendilerini nimetten sayarlar bir de. biz erkekler laf ettiğimizde siz ne bilirsiniz embesiller oluruz.
--spoiler--
evet bu mallıktır, mantıksızlıktır. ama kadının (işi/eğitimi) maddi gücü yoksa, arkasında duran bir ailesi yoksa, ya da çocuklarını bırak sadece sen gel diyorsa o kadın ne olursa olsun oturur her cefayı çeker. bir anne çocuklarını ardında bırakıp gidebilir mi?
arkadaşlarla gece dışarı çıkmak; yahu başkalarını bilmem ama bende var 3 çocuk. hepsi okullu. hafta sonu dershaneleri var. çocukları bırakıp nereye gideyim? kaldı ki dışarı çıkmayı sevmem. ne eşim ne de ben çocuklar yanımızda olmadan asla huzurlu olmayız. gittiğimizde de zevk almayız zaten. aklımız fikrimiz onlardadır. çocukların uyku saatlerine, çalışma programlarına uygun olursa yine onların istedikleri yere gideriz o kadar. öncelik her zaman onlarda yani.
"ne dayak yersin sen biliyor musun?" arkadaş muhteşem bir yorum yapmış burda.
ben şöyleyim böyleyim demiycem. ama şunu diyebilirim ki; dünyanın en merhametli insanıdır benim eşim. 40 yaşına yaklaştım ve 15 yıllık evliyim bırak kaba kuvveti daha sesini yükseltmemiştir bana. dünyaya 1 değil 1000 defa gelsem yine eşim derim. ayrıca eşim gençliğinde yakın dövüş sporları yapmış insan. heralde bana bir vursa bir daha iflah olmam. *
evlendim ve çocuğum olunca işimi bıraktım. pişman mıyım? asla. 24 saatim onların. anneye doya doya büyüdüler.
her türlü ihtiyaçlarında hep yanlarında oldum. anneanneye/babaanneye bile çok mecbur olmazsam bırakmadım. neyse...
ölümüne bağlılık dedim ya, bir kadın bilirim. yıllarca işkence çekti. çocuklarını ardında bırakıp gidemedi. gitseydi çocuklar sersefil olacak, okuyamayacak ziyan olup gideceklerdi. her şeye göğüs gerdi. el işleri yapıp onları büyüttü ve okuttu. bu kadın sonunda kocasının dayakları sonucu felç geçirip yatağa mahkum oldu. 2 yıl öyle yaşadı ve öldü. ***
uzun oldu ya. tahammül edip okuyanlara teşekkür ederim. edemeyenlerden ise özür dilerim.
daha çocuk yaşta babalığını yitirmiş bir baba tarafından taciz edilir, gene de korkup da kaçmaz erkeklerden. sevebileceği bir erkek olduğuna inanır... bu inancını realiteye çevirip de "evlilik" adı altında bir ömrü garanti eder ve genel itibari ile bu evlilik yeminine sadık kalmayı da başarmasına rağmen ihanete uğrar, gene de karşısındakine muhtaç olmadan kendi hayatını kurar ve bu süre içerisinde de "baba ocağına dönmesi" yönündeki baskıya karşı direnmek zorundadır.
çok uzatmayacağım, sabah sabah kafa sikmenin alemi yok. ama dünya üzerinde, daha çocuk yaşta öz babası tarafından taciz edilen herhangi bir milletin kadını, mezara dek tek bir erkeğe dahi öyle içtenlikle sarılamaz! türk kadını, bunu yapabilir durumdadır ve bu anlamdaki tacizleri de genele oranlarsak %0,1 gibi bir yaygınlık göze çarpar...