cevabı her sene mütemadiyen asyadan avrupaya koşuyor ** olan soru.
soru halinde başlık açmak hak olmuş
anketler baş tacı, kampanyalar olmazsa nasıl yaşarız
ulu sözlük forumun dibine vurmuş
sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkarız
sorunun cevabı basit olduğu kadar acı. ''hizmet'' diye nam salmış popüler cemaatin yönetim kadrosu ne yöne koşmasını isterse o yöne koşuyor. tabi istisnalar var.
"kendilerini bekleyen berbat sona doğru koşuyorlar" olarak cevaplanabilecek anketimsi.
össyi aşıp üniversiteye kapak atabilen azınlık, kendilerini "ahanda olay bitmiştir!" olarak hazırlasalar da hayatın gerçeklerine ileriki yıllarda toslayacaklardır.iş bulma,ev geçindirme derdinin üstüne, artık tüm dünyayı ilgilendiren, bize çok uzak görünen ama çok çok yakınımızda olan felaket gelmiştir."küresel ısınma"
salgın hastalıklar, savaşlar,dünyanın sonunu hazırlarken tüm felaketler kapımıza dikilmiş, doğru zamanı bekliyorlar... e biz nereye koşalım be sözlük? fazladan bi uzay mekiğin var mı?
"türk gençliği farklı yerlere koşuyor" olarak yanıtlanabilecek, akıllardaki bir soru. malum ülkemizde farklı tarzı, kişiliği vs. olan pek çok genç vardır. bunu ilerde göreceğizdir. ayrıca alternatif bir yanıt için;
sonlarına doğru koşuyor. olan bu. hal belli, devir belli. üstünde konuşmaya bile gerek yok. bir şeyler yapın bari gençsiniz diyorlar. cumhuriyet size emanet diyorlar. ülkeyi siz kurtaracaksınız diyorlar. aslında olması gereken budur, ama korkarım bu nesil değil. korkarım değil. belki bir umut ışığı diyorum sadece. en azından ben deniyorum. denemeyi deniyorum. eğer herkes bir ucundan tutsa bu iş bitecek ama herkes başkasına bakıyor. bir deneseniz bir şeyler? ne mi deneyin? lütfen bana sormayın. sadece dışarıya bir bakın. vaziyeti görün. neyi deneyeceğinize siz karar verin.
bir kısmı fetullah hodja efendy nin ışık evlerine koşuyor. bir kısmı geneleve koşuyor. bir kısmı batı özentisi olmak yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. beri yandan bir kısmı da türban takarak 2.cumhuriyetçilere koşuyor, kendilerini haber yapsınlar diye. en sonunda, bir kısmı da mevziye doğru koşuyor. yeni bir kurtuluş savaşında iki kurşun sıkmak için.
bir yere koştukları yok. sadece her şeyi çok hızlı ve çok erken öğrenmeye başladılar bu da her şeyi çok kolay tüketmeye başladıklarının göstergesi, değer, prensip gibi kavramlara daha çok yoğunlaşmaları gerekiyor.
kaliteli bir uyku çekemeden işe gelmenin sebebi midir bilemiyorum, beynim şalterleri daha açamadı... the walkin' dead dizisinden figüran zombilerden birini oynayabilecek ruh haline sahibim! 2 bardak kahve içtim bana mısın demiyor... işe geldim ama çalışmaya da pek gönlüm yok. habire saçma sapan geçmiş şeyler aklıma gelip duruyor...
bir zamanlar ortalığı fena çalkalamıştı... ATV'de bir yarışma programı, merhum Kenan Işık yönetiyordu, ucunda para var diye katılanlar arasında da bir genç kız... Genç kız, siyasal bilimler okuyormuş.
Kenan Işık şöyle bir soru sormuştu: "TBMM başka hangi adla anılır?"
Cevap şıkları: a) Danıştay, b) Baro, c) Yüce Divan, d) Parlamento...
Siyasal bilimler okuyan genç kızımız "doğru cevap c" demişti, yani "Yüce Divan."
Hani okumasa da cahil olsa, belki uyaracaktı; "Eksiğiniz var Kenan Bey," diyecekti, "Kamutay diye bir de 'e' şıkkı olmalıydı!"
Hani Kamutay 23 Nisan'da doğmuş ve de saltanatı boğmuştu ya, çocuklara şarkısını ezberletirlerdi...
Hani genel kültürü hepten eksik olsa, belki dalgasını da geçecek; "Aziz Nesin'in ünlü 'Zübük' romanında, TBMM aynı zamanda 'Tıbımım' olarak geçer, onu unutmuşsunuz Sayın Işık!" diyecekti...
Neyse ki okuduğundan, hem de siyasal bilimler okuduğundan, Yüce Divan deyip işi bitirmişti.
Eh, bu muhteşem eğitim sisteminizle "dört artı dört artı dört" mü, "dört artı dört artı iki" mi bilmiyorum şuan ne, birtakım gerici yeniliklere elbette karşı çıkacaksınız canım, haklısınız.
Gene bir televizyon programında Jülide Ateş'in sorduğu "bir milleti, bir devleti simgeleyen renkli bez parçasıdır, direğe çekilir, bil bakalım nedir" sorusuna "ingiliz kumaşı" diye cevap vererek canlı yayında arkadaşımızı tıkayıp gülme krizine sokan delikanlıdan bu yana, böyle derin bir yarışmacı görmemiştim o zaman.
Gerçi Türk basınında "bu yıl hac mevsimi kurban bayramına denk geldi" ya da "hayret bir şey yahu, şubat ayında Rio de Janeiro'da denize giriyorlar" yazanlar, Azerbaycan başbakanına "Türkçe'yi ne kadar güzel konuşuyorsunuz, nerede öğrendiniz?" diye soranlar görmüştüm de...
Ben size daha beterini yazayım, Ali Bayramoğlu anlatmıştı iptidai bir tv kanalında anlatmıştı;
Bayramoğlu o zamanlar üniversitede siyasal bilimler son sınıf dersi veriyormuş, yazılı yapacak. "Kafa sorusu" sormuş: ikinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin dış politikasını kısaca anlatınız... Son sınıf için epey basit bir soru, ben olsam sormam. hoca öğrencilere kıyak yapmış.
Tekrar ediyorum, siyasal bilimler, son sınıf.
Çıkardı sınav kağıdını gösterdi, fotokopisini getirmiş yayına manyak. zaten gözümle de görmesem inanır mıydım bilmiyorum!
Cevap aynen şöyle ve şu kadarcık: "ikinci Dünya Savaşı'nda Türkiye, Atatürk'ün önderliğinde zaferden zafere koşmuştur."
O çocuk (pardon hayvan) şimdi büyümüş, ya üniversitede kalmış, ya da hariciyeci olmuştur. Vakitlice girdiyse... Çünkü gerçekten bir baltaya sap olamaz. (Ben olsam bir de sopa çekerdim.)
Şimdi bu yarışmacı genç kızımız da kendisiyle dalga geçilmesine çok bozulmuştu zamanında, Twitter'da mı Facebook'ta mı hangi sanal zevzeklik ortamındaysa, kendini şöyle savunmuştu;
"Herkese ve herşeye inat, Atatürkçü'yüm!"
Aferin hanım kızım. biz de Atatürkçüyüz ama her an okuyup öğrenmeye çalışıyoruz. elimize ne geçerse okuyoruz...
şimdi o kim bilir nerede bilmiyorum ama naçizane bu entrye denk gelirse diye şuraya bir nasihat bırakayım; Sen ne yap biliyor musun güzel kızım? ikinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi zaferden zafere koşturan o çocuğu bul ve onunla evlen.
Karı koca belki de bir üniversitede öğretim görevlisi olursunuz, ne güzel... Ne yani, oralardaki birçok abinizden amcanızdan neyiniz eksik? Zekaysa zeka, bilgiyse bilgi, sağduyuysa sağduyu.