fatih terim kadar cesur ve çaplı teknik adam sayısının az olması ya da yılmaz vural'ların, hikmet karaman'ların, erdoğan arıca'ların milli takımda denenmemesi ikinci kez tecrübesiz bir hocadan mucize beklenmesi(ersun yanal ilk vakaydı),herhangi sıradan bir yabancı topçuya;belki bienvenu, belki ali lukunku gibi sıradan futbolculara harcanan paraların 5 yıl boyunca altyapıda özel antrenörler tarafından yetiştirilecek 20 gence ayrılmaması, yabancı sınırlaması yüzünden kendini büyük takımlarda ispatlaması gereken yaşlardaki gelecek vadeden genç futbolcular için anadolu takımlarının bonservis bedelini 5 milyon euro'dan açması, futboldan gelmeyen populist yöneticiler, birbirine destek yerine köstek olma yaklaşımı, kirli para, rantı elinde tutma isteği, pireyi deve yapan, güneşi balçıkla sıvayan medya gibi faktörler türk futbolunun sıkıntılar pastasını birlikte hazırlıyorlar.
sistemin parayla paralel ilerlemesi. lig tv ve iddaa gibi organizasyonların sırf para verdikleri için kulüpleri,yöneticileri,pfdk'yı,federasyonu futbolla ilişkili ne kadar kurum varsa ele almasının tabii sonucunu yaşıyoruz. tabi ki buna çanak tutan basiretsi yöneticilerdir. hatırlayalım geçen sene süper final zırvası ilk çıktığında yaşananları. futbolun parayla ilişkisini ucundan bucağından biraz bilen herkes son maçı galatasary ile fenerbahçe'nin kadıköy!de oynayacağını ve şampiyonun o şekilde belli olacağını herkesbilir. alim ve müneccim olmaya gerek yok. sonuçta ne oldu. digitürk paranın anasını ağlattı. taraftarlar stat yaktı. şampiyonluğu kazanan takım karanlıklar altında kupa aldı. bu sene durum çok mu farklı? hayır.
lig tv yayın politikasına ne uyuyorsa haftalık maç günleri ona göre uyarlandı. takımlarımızın avrupada maçları varmış,ülke puanımız ve kaybolan prestijimizi kurtarmak çok önemliymiş kimsenin umruna gelmiyor. halada gelmeyecek. beşiktaş feda yılında diye cuma oynatılan maçlarmı dersiniz,fernebahçe'nin ve galatasaray'ın avrupa maçlarından sadece 3 gün önce deplamasan maçlarına çıkmasınımı istersiniz. daha neler neler.
ondan sonrada türk futbolunun marka değeri al aşağı olmuşmuş. ulan el birliği ederek kulüplerimizi ve milli takımımızı paranın iti köpeği ettiniz ondan sonrada marka değerinden bahsediyorsunuz.
bir diğer baş belasıda iddaa. kulüp yöneticilerinden tutun,futbolcusuna,başkanına kadar herkesin ek gelir kaynağı olmuş. bana bu ülke sınırlarına iddaa girdikten şaibesiz gönül rahatlığıyla maç izlediğinizi söyleyebilirmisiniz. şahsen ben söyleyemem. sonuç olarak herşey ortada. ne heyecan alabildiğimiz bi lig kaldı ne de başarılarıyla övüneceğimiz milli takım. kulüp takımları bu sene için eh işte diyoruz ama başarıda devamlılık olmadığı müddetçe onunda önemi yok. üstüne para saçarak futbolumuza katkıda bulunduğunu düşünenler yüzünden büyük bi fiyasko var. borç gırtlağa kadar gelmiş,takımlarımız avrupa'ya gidemiyor. bence bu daha iyi günlerimiz.
Kendi insanımıza tahammül edememektir. Söz konusu yabancı futbolcu ve teknik direktörle rolunca tahammül sınırlarını zorlayan kulüplerimiz aynı özveriyi kendi insanımıza gösteremezler.
bir sistemimizin olmaması ve takım savunması yapamayışımızdır savunma deyince aklımıza dört adet bek geliyor blokların kayması, alan daraltma gibi futbol terimlerinin altyapı sözlüğümüzde yok malesef. ne zaman defans yapmaya çalışsak gol yiyoruz.
alt yapıya gereken ilginin verilmemesi, kulüplerin har vurup harman savurması, medyanın yanlılığı ve asparagas haberleri, futbolcuların yeterince çalışıp kendilerini geliştirmemeleri,* tesisleşmenin yetersiz olması ve daha niceleri...