uzun yıllar boyunca su götürmez bir gerçektir. çoğumuzun öğrencilik hayatı boyunca sebepli sebepsiz korkularla yüzyüze kalmışlığı vardır.
*ödevini yapmazsan sıfır veririm
*eğer susmazsanız sizi disipline veririm
*ödevini yapmayanlar şöyle bir ayrılsın bakalım
gibi tehdit ve korku unsurları eğitim hayatımızın adeta vaz geçilmezleridir. korku insana dairdir. nazım hikmet güzel ve yerinde söylemiş. evet korku insana dairdir. karanlık bir yoldan geçerken insanın korkusunu yenmesi için ıslık öttürmesi korkunun en doğal dışa vurumudur. fakat eğer bu korku bir yerden sonra sizi tehdit etmeye başlıyorsa işte orda problemler de başlıyor demektir.
son yıllarda yapılandırmacı eğitim ile beraber klasik eğitim anlayışı terk edilmeye başlandı. gerçi sınav sistemi olarak hala bir takım eksiklikler görülmekte yapılandırmacı eğitim için fakat en sevindirici noktası artık merkeze öğrenciyi alması. yıllardan beri süregelen öğretmen merkezli anlayış korku unsurunun eğitimin doğal bir parçasına olmasına sebep vermiştir. ilköğretimde dayak, ortaöğretimde disiplin, yükseköğretimde ise sınıfta bırakma tehditi korkuyla birlikte harmanlanıp öğrenciye verilmiştir.
korku ile yönetilen toplumlarda görülen tipik pasifize olmuş insan karakteri eğitim sistemimizde de ortaya çıkmış ve kendine güvensiz, ifade yeteneği sıfır, özgüveni olmayan bireylerin topluma katılmasına neden olmuştur. aman bize ne, aman boşver, aman ne derlerse onu yapalım şeklindeki koyun özelliği taşıyan nesiller yetişmiştir. bu tip insanların da en önemli özelliği başlarında bir çobana ihtiyaç görmelerinden kaynaklanan potansiyel sömürüye açık olmalarıdır.
basit diyerek geçmek çok yanlış olur. ufacık bir çocuğa "bak ödevlerini yapmazsan sıra dayağı atarım" şeklindeki tehdit onun özgüveni açısından bir darbe vurmakta ve tüm gelişim çağlarında bunun izleri görülebilmektedir. işte bu yüzden eğitimde korku unsurunun yerini samimiyet, dayakçı, korkulan müdürlerin-öğretmenlerin yerini ise birey yetiştirmeye önem veren kişilerin alması gerekmektedir.
Korku üzerine kuralı olmayan disiplin düzturu varmıdır?
Karşında milletine saygısı olmayan bir 80 sonrası. Bir kimlik yetişti. Allahtan 90 lara kadar koy enstitüsü hocaları (istisnalar herşeyde olur.) vardı ama 90 doğumlular dan sonra çok tuhaf bir kimlik oluştu.
bilginin ya da yeterliliğin en çok birer saatlik yazılı ve/veya sözlü sınavlarla ölçüldüğü ve başarı durumunun buna göre belirlendiği bir sistemde elbette ki korku egemen olacaktır ve böyle devam ettiği sürece -bir eğitimci adayı olarak- üzülerek söylüyorum ki yeni nesiller bir öncekinden zerre kadar donanımlı yetişmeyecektir.
öğretmenlerin sert görünmek için kastıkları, zamanla kalplerinin taşlaşması ile sonuçlanan durumdur. bir an kendilerini kaybedip gülümsemekten, öğrenciyle içli dışlı olmaktan dahi korkar olmuşlar. ancak sadece eğitim sistemi mi korku üzerine kurulu? her şey korku üzerine kurulmuş. sevgiden bahseden yok. Allah için yapıldığı söylenen şeyler dahi Allah korkusu yüzünden yapılıyor, Allah sevgisi için değil. hep bir 'yapmazsam başıma şu gelir' durumu söz konusu. sevgi dolu günler.
edit: imla