karakterlerin hangi işi yaptıklarının bilinmemesi ve o zenginliği yaşamış olmaları da gerçekten böyle insanların var olup olmadığını aklıllara getirmektedir.
reyting için başvurulan yöntemdir. biz fakirler o zengin hayatları izlemekten zevk alırız. gözümüzü alamayız o dizilerden. hepsinin yayından kaldırılması dileğiyle. (leyla ile mecnun hariç)
ilk özel tvler çıktığında durum tam tersiydi. o zamanlar arabesk, türkücü modası vardı. küçük ibolsr, mahsunlar modaydı.
bu zevatlara dizi çekilir tabi ajitasyonun dibine vurulurdu.
şu an dizilerdeki zenginlik çok daha iyidir. en azından güzel bakımlı kadınlar, güzel evler ve arabalar ile gözümüz gönlümüz açılıyor.
zenginlik denilince insanimizin, igrenc dekorasyon sevdigini sanan sanat yönetmenlerinin rezil ettigi zenginlik temasi islenmis dizilerin durumudur.
hepsi degil tabi ama cogu abartili ve satafatli sunuluyor ki bu igrenc.
turk dizilerindeki zenginlik ve para bollugu genelde başrol mafya olduğu ve uyuşturucu ticareti yaptığı için olur. Havuzlu boğaz manzaralı kale gibi evlerde 2 kişi yaşar. Buna rağmen mutsuz ve entrikalı hayatları vardır. Herkes en lüks arabaları sürer toplu taşıma kullanan yok denecek kadar azdır.
Gerçek hayatta bukadar zengin yoktur diyorum da o evleri kim neden yapmış o zaman sırf dizi çekilmiyordur sonuçta.
orta direk ya da fakirin nesine özeneceksin de izleyeceksin ki. ay ne kadar sıkıcı hergün patates yiyorlar der adam. onu da geçtik. orta direğin çekiyorsun. adam işten eve evden işe lüksü yok nerede gezecek dolaşacakta diziye malzeme çıkacak.
bir de kapitalizm etkisi vardır. sen göreceksin özeneceksin zengin olmak için daha fazla çalışacaksın ama bakacaksın olamıyorsun, elde de var az birşey, zenginin aldığı şeyleri özenip alacaksın kısacası harcayacaksın, çark böylece dönecek.
- dizinin erkek karakteri genellikle holding denen yerde çalışır. Sabah işe gidiyorum demez, holdinge gidiyorum der. ihalelere girer, rakip aile ya da gizli düşmanlarla bu ihalelerde çarpışır. Dizideki kadınlar ise çalışmaz, en fazla cemiyet yardım gecesi filan düzenler.
- evlerde, ev dediysem malikane yani, hep ayakkabı ile dolaşılır. Boyunuz devrilsin, arkanızdan temizleyen var tabii.
- zengin evlerinin mutfağında çalışan tayfa hep inanılmaz eğlencelidir. Mutfak sahnelerinde fonda hep muzur-eğlenceli bir müzik çalar. Konağın ik sına cv veresiniz gelir.
- asla ev hali denen şey yoktur. Herkes son moda kıyafetli, kadınlar 10 cm topuklu, full makyajlı dolaşır. Kimsenin diz izi yapmış gri eşofmanı yoktur. Çamaşır suyu lekesinden bahsetmiyorum bile.
- mükellef kahvaltı masalarına oturulmaz, geç kalındığı için ya ağıza bir şey atılıp koşar adım çıkılır ya da taze sıkılmış portakal suyundan alelacele bir yudum içilir. Gitti cağnım serpme zengin kahvaltısı.
Örnekler çoğaltılabilir, fakirler özenmesin diye burada kesiyorum.
kanal yöneticilerinin ve dizi yapımcılarının içlerinde bulundukları zenginlikten kaynaklıdır. ideal yaşama ulaşma hırsı (lifestyle) diziler aracılığıyla bir propagandaya dönüşünce hedefledikleri kitlelerin sosyoekonomik koşullarıyla empati kuramaz oluyorlar. sonra da ortaya çıkan yapımlar gerçekçilikten son derece uzak bir hal alıyor.