başkanları istifa ettikten hemen sonra 'montajdır' açıklaması yapan, şahsımca gerçekçiliği ve inandırıcılığını kaybetmiş kurum. zamanlama ne kadar da manidar.
bundan 10- 15 yıl öncesine kadar sanıyorum ki benim için olduğu kadar birçok insan için de prestijli, inanılan ve saygı duyulan bir kurumdu.
şimdilerde bilimden, üretmekten ziyade "ak"lamak işine girmiş olduğunu duyuyorum, görüyorum.
nobel' in bir insanın vicdan azabından ibaret olduğunu öğrendiğimde yaşadığım hayal kırıklığını yaşadım şu an.
politik bir insan olmadım hiçbir zaman. ama nasıl bir devir ki sadece bilimle uğraşayım diye niyet edenler dahi niyetiyle amel edemiyor.
bu insanlar yaptıkları her türlü kötülük için affedilemezler.
ama şu ülkede insanların emek verdiği, bir şekilde saygı duyduğu kurumları kendi işlerine alet edip itibarsızlaştırdılar ya, bunun için ceza puanları ikiyle çarpılmalı.
ve sen! son yıllarda skandal raporlara imza atan bilim insanı(!) arkadaşım; bu ülkeye borçluydun, milyonların hakkı emeği vardı üzerinde ve sen böyle ödemeyi kendine layık buldun.
merak ediyorum tübitak denilen kurum neden montaj dediği ses kayıtlarıyla ilgili raporu kamuoyuyla paylaşmadı.
bu konuda bir soruşturma yürütülüyorsa ve gizlilik kararı varsa paylaşmamalarını anlarım.
ancak dosyadaki gizlilik kararını anlamam.
madem montaj diyorsunuz, madem iftira diyorsunuz, dış mihraklar, paralel yapı vs diyorsunuz. herşeyi şeffaf yürütün biz de anlayalım sizin samimiyetinizi, haklı olduğunuzu. (sözüm meclisten içeri)
insan haklı olduğunu iddia ettiği bir davada işlemlerin gizli yürütülmesini neden ister ki?
ayrıca her konuda konuşmayı adet edinmiş (bakınız: öğrenci evleri, sezeryan, muhteşem yüzyıl) başbakanımız neden tubitak'ın montaj raporundan sonra çıkıp iki kelime etmedi?
Gelen her iktidar az çok kadrolaşma peşinde koşar. Ancak sanıyorum ki Türkiye cumhuriyeti tarihinde hiçbir iktidar tübitak'a bile saldıracak derecede aç gözlü olmamıştır.
sağolsunlar, bir bilim kurumunun dahi ırzına geçmekten imtina etmediler.
devlet kurumu olduğu içim iktidar hangi yöndeyse o yönde bilimsel(!) çalışma yapan ve o yönde bilimsel(!) yayınlar yapan ülkemizin değerli kurumlarından biri(ydi.).Mesala kendi dergisi Bilim ve Teknik'in 97'deki bir sayısındaki kapağı "Evrim" iken, şuan Evrim terimi bile asla zikir edilmez.
eski bakanın niteliksiz akrabası sahte diplomayla burda işe girer. başına eskiden hayvanat bahçesi müdürü olan zat getirilir. akpnin ses kayıtlarının montaj olduğuna dair içi boş açıklamalar yaoarlar. bu saatten sonra artık bilim üretmek yerine akp yolsuzluklarını aklama ve siyasilerin arpalık yeri olmuştur.
Eskiden en azindan guzel guzel bilim kitaplari basarlardi. Artik kitaplarini sahaflarda bile bulmak guc. Bari kitap isine, eski kitaplarin basimlarina geri donseler en azindan millete bir faydalari dokunur.
nekadar kaliteli eleman barındırılarsa barındırsınlar muhtemelen öngörüsüz, işen anlamayan, koltuk sevdalısı ve yandaş yöneticiler nedeniyle işleri bağlanmış kurumdur.
uzman yardımcılığı sınavı yaparak da memur olarak işe başlayabilinen kurum.
- yaş tutuyordu,
- askerlik şartı tamam,
- kamu haklarından yasaklanmış değilim,
- zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, nitelikli hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, göreve ilişkin sırrı açıklama, Devlet sırlarına karşı suçlarından dolayı hüküm giymedim,
- lisans derecesi tamam
- Lisans bölümüne yerleştirildiği yılda yapılan Üniversiteye Giriş Sınavında yerleştirildiği puan türünde ilk 100.000e girmiş olmak (bu çoktan tamam)
- o dönem kpds puanım da tutuyordu,
- mezun olduğum bölüm tamam
*
*
*
tamam oğlu tamam. mülakata çağrıldım. hiç umudum yokken birden gaza geldim. tübitak'ı iyice araştırıyorum, mülakat sorularına bakıyorum. ilk mülakatım olmadığı için gergin değildim. ama ciddi bir kurum. büyük bir açık vermemeliydim.
mülakat vakti geldi çattı. herkes iki dirhem bir çekirdek, salonda bekliyor. vaktim geldi içeri girdim.
mülakat ortamı tam bir geyik yeri gibiydi. mülakat yapanlar gülüyor, şakalar komiklikler vs. burayı çok mu istiyorsun diye gevşek bir edayla sorular. ailende bilimsel çalışma yapan var mı? deden ne iş yapar? taşak cevaplar vermeyi ben de isterdim ama böyle bir lüksüm yoktu. ha bir de bu soruların bir kısmı ingilizce soruluyor. ebenin örekesini diyecek olsam o denli geniş hazneli ingilizcem olmadığından zaten diyemezdim. hobin ne, kaç para maaş veriyoruz biliyor musun, ne iş yaptığımızı biliyor musun diye düzgün sorular vardı. ama bir tanesi vardı ki hep puştça sorular soran oydu. acaba dedim beni mi yokluyor daha önce de mülakata girdiğim de böyle soranlar vardı. bu hırtın tipi resmen din kültürü hocası gibiydi. konuşması karadenizli şeklindeydi. ciddi sorular da geldi sınavdan çıktım.
daha sonra sonuçlar açıklandı. tesadüf bu ya son sıradaki kişiler alındı. bir de ilk 4'ten 2. ve 3. işe alındı. ilk sıralardakilerin suçu neydi acaba? 5. de alınmadı, yani ben. hakkıyla giren var mıdır derseniz bence var. çünkü mülakattan önce konuştuğum bir çocuk vardı. yani ben tübitak olsam bu arkadaşı alırdım. ki aldılar da. lakin tanıştığım bir başka arkadaşı almadılar. allah için beni eleyip onu almaları gerekti. ki ben de alınmadım; o da alınmadı.
tübitak benim için safsatalara başladığından beri bitmişti:
akp+fethullah gülen cemaati elele kimleri kimleri almışlar. en azından bunu ayyuka çıkması güzel. ama iş işten geçtikten sonra. yani öküz ölüp ortaklık bittikten sonra.
kısmet değilmiş demesi kolay. ama ben de hak etmiştim. o sınavda bir ibnelik döndüğüne eminim. olan oldu artık. yukarıdaki haberleri referans alırsak hırsızların, sahtekarların, bilim düşmanı kimselerin emrinde çalışmamak güzel. ama bu teselliler karın doyurmuyor. yine de o mülakata dair: