bugün

43 yasindayim ve bu yasima kadar fransiz ve rus edebiyatinin okunmasi en zor kitaplarini bile anlayarak okudum. Hatta bir ornek vermek gerekirse, sefiller romanini okumadan once fransiz tarihini bile derinlemesine arastirmisligim var. Ama gel gelelim bu amina kodugumun kitabinda konu ve kisi butunlugu yok. Birisinden bahsederken direkt onumuze geliyor ve sanki kitapta 24727689.kez bahsedilmis gibi ilerliyor. Sonra da eeh sikerim deyip tekrar tekrar ve tekrar basa goturtuyor. Kitapta noktalama isaretleri ve paragraf eksikligi cok fazla. Bu da okurken insana eziyet ediyor. Okudum ve bitirdim. Bence zaman kaybi.

Ha ayrica imla hatalarindan dolayi da tutunamayanlar degil tutunamiyanlar olmaliydi kitabin adi.
Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından Oğuz Atay’ın ilk eseri Tutunamayanlar, yazarın dili ve anlatım tarzı itibarıyla Türk Edebiyatında yeni bir dönemi başlatmıştır. 2002 yılında UNESCO tarafından ingilizce diline çevrilmesi gereken seçkin edebiyat eseri olarak seçilen eser, söyleyiş biçimi bakımından postmodern edebiyat kategorisinde değerlendirilmektedir. Türk klasikleri arasında yerini alan Tutunamayanlar’da, modern insanın açmazlarının en etkili şekilde ifade edilmesinin arkasında Oğuz Atay’ın duyarlılığının yanı sıra eserin biçim ve biçem bakımından kendine has uyumu olduğu inkar edilemez.
Nihayet bitirdiğim roman. Selam olsun tüm tutunamayanlara.
Oğuz atay denince akla gelen ilk şey.
Nihayet 650. Sayfasına geldiğim roman. ıkına ıkına okudum, yarım bırakmamak için çok uğraştım. 70 sayfacık bir şey kaldı. Bence Selim'in günlüğü ve öleceğini düşünmesi ile yazdığı bölümler romanı güzelleştirmiş.
"... Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım..."
Başlayıp bitiremedigim kitap.
Oku oku bitmeyen kitap.
" kitaplardan, yaşantılarım için yararlanamadığımı ve kendimi biçime sokamadığımı da yüzüme vurabilirsiniz. Kitap okumakla, manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. Manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. Ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını engellemek: büsbütün imkânsız bu. Dostlarım alay ediyor benimle. Bu çocuğun sonu ne olacak, diyorlar. Hiç olmazsa kitaplardan kitaplar çıkarmalıymışım. Bunu da yapamıyorum. Yazamıyorum... "
Ben de bir ara rüzgâr kapıyı çarpmasın diye kapı arasına koyuyordum bu kitabı.

Çok amaçlı bir kitaptır.

Tuğla niyetine de kafa yarmak için de kullanılabilir.

Neyse, bu kitabın ve Oğuz Atay'ın hayranlarına daha fazla saygısızlık yapmamayım.
Yarıladığım kitap. Hayatımda bu kadar sıkıcı bir roman okumamıştım.
ilerleyen bölümlerde daha da kafayı yiyeceksin.
Bitirmek için uğraş keyif almak için değil..
300. Sayfadayım. Şu ana kadar ki gözlemlerim: kitap tıpkı Orhan pamuk'un kara kitap'ı gibi birçok genel kültür bilgisi içeriyor. Akmıyor. Zorlanarak okuyorum. Umarım ilerleyen bölümlerinden daha çok keyif alırım.
ilk aklıma intihar geliyor.

görsel
ühüüüü.
excornist yine dünden önceki gibi varoluş sancılarını mı tutuyor ?

bu sefer değil ama ağustosa bitmesine 1 hafta kala ne yaparsın ?.

Koskoca ağustos nasıl bitebilir amk.

Daha geçen temmuza demiştik.
ikinci günde 150. Sayfasına geldiğim kitap. Bazen çok keyifli bazense çok sıkıcı olabiliyor.
google amca tutunamayanlar güzel söz.
3 kere filan okudum ve her seferinde yaşama sevincim düştü, hevesim kırıldı. kendimi ümitsizliğe kapılmış ve toplumdan soğumuş olarak buldum.
Kuşkusuz başıma bir şey gelmeyecekse -ki gelecek- çok çok fazla abartılan bir kitap. Benim edebi yetkinliğim ve düşük zekam yetmemiş olabilir pek tabii ama yine de yapılan her alıntı, içerdiği her önemli görülen kısım "hı hı, hı hı, evet. Tamam... Bu kadar mı?"dan başka çok az tepki verilebilen şeyler. Olsun, geç tutunma problemim olabilir. Bence edebiyat alanındaki yerine yapılan vurgu, kendisinin aynı zamanda edebi olarak da güzel ve başarılı olduğu varsayımına itiyor gibi.
içinde bulunduğu zamanın ötesini betimleyen bir yazardı oğuz atay.
poker necmi gibi ilginç karakterleri de içerir.
kitaptır.
şimdi tekrar düşündümde dedim bunca insanın göklere çıkarttığı bu kitaptan neden bi şey anlamadım.
demek ki tutunanlardanım evet en mantıklı sebep bu. tutunamayanlardan değilim onun için oradaki cümleler bana hic bi şey veremedi.
şimdi diyeceksiniz ki la pilot amma burnu büyüksün kendini başarılı sayıyor ve bunu açıkca dillendiriyorsun. ayıptır.
demeyin bence çünkü çok başarılı biri değilim ama başarısızlıklarımı böyle büyütmedim. binlerce başarısızlığım oldu ama anında boşver mekanizmasının kolu nu çektim. başardıklarımla idare ettim.
insanın hayatındaki başarı oranı %30 u geçmez. yani her 3 işinizden birinde başarıya ulaşırsınız. diğerleri başarısızdır ama bu bile mutlu olmaya yeter de artar bile.
üzerine koca koca sektörler kurulan otomobiller bile yaktıklarının ancak %30 unu işe çevirirler gerisi uçar gider.
o yüzden yazara ve kitaba önem verilebilir ama o kitapta anlatılan adama önem vermeyin ve öyle olmayın.
yıllarca adını duyduğum kitap.
bunca övüldüğüne göre bir bakayım dedim.
lan zerre bi şey anladıysam insan değilim lakin bakıyorum burada her cümlesi atasözü gibi değer görmüş.
ne diyeyim ben anlamadım diye kötü olacak değil ya binlerce insan şaheser diyor.
bana şu kitabı bi anlatsana neymiş deseler, bunalımdaki bir insanın her şeye kızması derim.
"gerçekten de rahatsız oluyordu. diyor esat. aynı zamanda bütün yazarlar gibi olmak, bir anda hepsine birden benzemek onu yoruyordu.
hepsinin yer aldığı bir roman yazacağım ve burunlarından getireceğim diyordu."(s.358)

sevdiği yazarlara kızgın olan selim'in durumu tutunamayanlar'ın bir özeti aslında. mükemmel bir üstkurmaca örneği.
oğuz atay bu kitapla sevdiği yazarların hepsine birden benzemeye çalışmış, önce james joyce un, sonra nabokov, henry james hatta dostoyevski gibi önemli yazarların burnundan getirmiş. tabii benim de burnumdan getirdi. teşekkürlerimi sunarım kendi çapımda.
"bir espri uğruna harcatmayın, alışsın
selim ışık insana. söylesin şarkısını
kesintisiz, acemi. oblomov hırkasını
çıkarsın bedeninden. ey ölü ruh! kıyam et!
beğendin mi süleyman? beğenmedim, devam et." (sayfa 118)
bütün hayatımı tutunamayanlar dan alıntı yaparak geçiştirebilirim. belki bunu yapsam hiçbir özveriye gerek kalmaz. belki de zaten gerek yoktur.

"kötülükten ancak kötülük çıkar. bayağılık insan ruhunu
öldürür. elbette, çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. kötülüğü rasyonalize edip, ya da sanat eserlerinde dondurup, hayata ait bir canlılık bulmaktadırlar kötülükte. burada, tek korunma yolu, kötülüğün üstünden akıp gitmesini sağlamaktır. benim gibi, az gelişmiş bir ilkokul öğrencisinin de başarabileceği tek şey buydu. kötülüğe kayıtsız kaldım; ona içimde yer vermedim. kara ekmeği yemek zorundaydım; ama kötü şiiri okumadan da yaşayabilirdim."