bir korkut boratav yazısıdır. haber portalı sol'da bugün yayınlanmıştır. türkiye'de iktisat alanında kriz dinamiklerini bilimsel açıdan en iyi değerlendiren korkut boratav hoca, reel sektörde belirlenimin ekim ayında olduğunun altını çizerek krizin mali ve reel sektörde asıl kendisini ekim ayında göstereceğini iddia etmektedir türkiye'de.
korkut boratav'ın görüşlerine karşılık , petrol fiyatlarının düşmesi ve döviz kurunun yükselmesi nedeni ile oluşacak ihracat artışının cari açığı azaltabileceğinden türkiye'nin risk algılamasında düzelme olacağına yönelik görüşler de vardır.
iddianın sahibine ''peki darbe ne zaman'' diye sormak isteriz. nasılsa tutmuyor kehanetleri. vereceği tarihte bari rahat oluruz.
kimse kalkıp ''doğalgaza nah şu kadar zam geldi'', ''yakında elektrik zammı kol gibi girecek geyiği yapmasın. krizin hasını görmek isteyenler avrupa ve amerika'ya baksın. koca koca şirketlerin nasıl yerle bir olduğunu, yerle bir olmayanların hükümetlerden nasıl para dilendiklerini görsünler.
ekim ayından itibaren pek çok şehirde bulunan sanayii üretim merkezlerinin bir bir kapanması ile başlangıç noktasından ilerleyen tespittir. 2007 yılında büyük bir dünya krizi ilk nüvelerini vermiş ve uyarılar birbiri ardına gelmişti. buna karşın chiacago okulunun temsilcileri ekonomiyi amentü haline getirilmiş insansız piyasaya ihale ettiğinden gelen krizinde her zamanki gibi olacağını iddia ediyorlardı. 1980 yılından beri dünya genelinde 100 mali krize sebebiyet veren ekolün temsilcilerine göre bu da 100 krizden biriydi, ancak avrupa'da ve abd'de yaşananlar söylemlerinin değişmesine sebebiyet verdi. türkiye'de ise sanayii üretiminin can damarları olan otomotiv ve yan sanayii, demir-çelik sanayii ve tekstil sanayiinde birbiri ardına gelen üretimi düşürme, işçi çıkarma, ücretleri ve sosyal hakları kısma eğilimi yükseliyor. reel sektörde hal böyle olunca bir kaç ay önceden gelen mali piyasa istatistikleri krizin tespitinde ancak geriden gelen bir kanıt oluyor. kriz durmayacak, şimdiden bazı finans analizi yapan şirketler türkiye'deki ekonomik büyümenin negatif olacağını belirtiyorlar. ancak bunlara da temkinli yaklaşmak gerek. zira dünya buhranları sırasında emperyalizmin bir eğilimi de sermaye aktaramıdır. belli bölgelere aktarılan sermaye, kriz geçine kadar korunur. krizin faturası ise üreticiler olan emekçilere çıkar.