turk halkinin savasta degil masada yenilmesi

entry8 galeri0
    1.
  1. mükemmel tespitlerden biridir. özellikle son 80 yıldır neredeyse hep yaşanan durumdur. şanlı türk halkı kurtuluş savaşı gibi dünya tarihine altın harflerle yazılması gereken bir zafer elde ettikten sonra devletini kurmuş, akabinde kazandığı savaşı bürokrasiyle kaybetmeye başlamıştır. yıllar içinde seçimle bir şeyler yapmaya çalışmış olsa da masaya* hakim oligarşik bünyeler seçim sonuçlarını pek tınlamamışlardır ve tınlamamaya devam etmektedirler. günümüzde başörtüsü sorunsalı bunun su üstüne çıkan örneklerinden biridir. düşünün ki bir halkın %80* nine yakınının talebi bir türlü sorun olmaktan çıkamıyor.

    Not: burada başörtüsü olmalıdır olmamalıdır olayına değinilmemiş, sadece halkın bu konuda söz sahibi olamaması durumuna değinilmiştir.
    1 ...
  2. 2.
  3. Savaş sonrası diplomasi ortamı kahvede oturulan okey masası olmadığı için havada kalan bir tespittir. Diplomasi devletler arasında olur halkın ne istediği önemli değildir. Bu bakımdan Cumhuriyet kurulduktan sonra yürütülen diplomatik süreç en başından kapitalizme hayır demeyen anti- emperyalist bir özellik taşır. Denilebilir ki masabaşında devletlünün haşmetlü elitleri gönüllü bir şekilde teslim olmuştur .
    0 ...
  4. 3.
  5. yakın siyasi tarihimizin doğruluğunu ispatladığı durumdur. halka rağmen siyaset yapanlar bu akımın en büyük temsilcileridir.

    Not: okuduğum kadarıyla diplomasiden değil bürokrasiden bahsediliyor.
    2 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. 6.
  9. vatanını sevenlerin yediremeyeceği durum. keza masa başında alınan yenilgiler, başarısız sonuçlar, mertce savaşılarak alınan yenilgilerden daha ağırdır. gerçi artık mertce de savaşılmamaktadır.*.ama en azından kendi ellerinle bir şeyler yapmaya çalışmak daha önemlidir.*ayrıca burda ayaklar altına alınan onurdan elden hiçbir şey gelmeyip, sadece devletin başındakilerin başarısızlıkları yüzünden ezilen, kücük düşürülen gururdan bahsedilmektedir.*
    1 ...
  10. 7.
  11. Bürokrasi ile diplomasi iktidardaki partinin ya da devletin kurucu sınıfının ideolojisi doğrultusunda ortak paydada icra edilen bir siyasi süreçtir. Bu süreç tek partili bir siyasi yaşamın egemen olduğu cumhuriyetin kuruluş yıllarında daha belirginken çok partili siyasi yaşama geçildiğinden beri yavaş yavaş ayrılmakta , devletin kurucu sınıfının bürokrasisinden rahatsız olan iktidar sınıfları uluslararası ilişkileri kendi agendalarına göre yönetebilmektedir . Dışişleri bakanının önce bir bürokrat daha sonra da bir diplomat olmasından da bunu rahatlıkla anlayabiliriz. Resmi bürokrat yapıdan hoşnut olmayanların da Avrupa Konsey'inde Ali Babacan Efendi gibi dini özgürlükler konusunda atıp tuttuğunu yakın bir zamanda öğrendik. Adam resmen resmi bürokrasiyi avrupalı parlamenterlere şikayet etti . Bunu değişik ideolojilere yatkınlıkları ile bilinen cumhurbaşkanlarının ve başbakanların yaptıkları ülke seyehatlarının rotalarına bakarak da anlamak mümkündür . Kaldı ki emperyalizmin daniskasının yaşandığı günümüz kapitalist ulusal devlet modelinde bürokratik yapıların diplomatik yöntemler yoluyla neo-liberal politikaların uygulanmasından başka bir şey olmadığı da görülmelidir. Bu cumhuriyetin kuruluş yıllarında da böyledir. Emperyalistlerin masasına oturup da kazanç sağlamanın bir yolu yoktur. Eninde sonunda bir şeyinizi kaybedersiniz . Dönemin tek partili burokrat-diplomatları da o masalara zararın neresinden dönülürse kardır felsefesiyle oturmuşlardır. Duyun-u umimiye olan borçların 1950'ye kadar ebemizin örekesine kibrit suyu sıktığını ne çabuk unuttunuz. O masada amaç kazanmak değildir en az zararla emperyalistlerle işbirliği yapmaktır. Müneccim değilim ancak dönemin emperyalistleri Lozan'ı tanırken babamızın hatrına tanımadıklarından da eminim. Bunu safiyane bir şekilde savaş meydanında alınan zaferle yorumlamak da olsa olsa kuru bir milliyetçiliktir.
    1 ...
  12. 8.
  13. ismet inönü ege denizine bakarak çayını yudumlarken 'bunlar ne güzel görünüyorlar, isimleri ne bu adaların?' diyerek yanındakine ileride görülen adaları sorar. adam 'onlar sizin antlaşmada yunanlılara verdiğiniz adalar' diye cevap verince 'o adalar bu kadar yakın mıyıdı?' der.
    (bkz: ölmek istiyorum)
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük