ben "12 eylül'üm beyin takımındadır" diyorum herif "hizmet" diyor. hıyara sorsan bir de "12 eylül'e karşıyım ben abi" der. ulan denyo, 12 eylül'ü yapan ekiptendir özal. sonradan iktidarı güvenli bir amerikan muhibine teslim etmek isteyen 12 eylülcüler onu demokratik alternatifleri yaparak türkiye'yi bu hale getirmişlerdir. sen önce neyi savunduğunu öğren. işte chp teklif yapıyor yargılayalım 12 eylülcüleri diye. niye sizin şanlı demokrat partiniz aslan başbakanınız kabul edemiyor bu teklifi? bir düşün beyni olmayan adam, bir düşün.
türkiyenin gördüğü ilk gerçek sivil cumhurbaşkanıdır. kayıtdışı ile mücadele etmiş, hatta ilk fiş olayını bile o çıkarmıştır*
büyük hizmetleri vardır. elitistler ve tekerine çomak sokulanlar ve de postal yalayanlar şahsına hakaret etmeyi borç bilirler. Allah gani gani rahmet eylesin diye ardından dua edilesi bu vatanın güzel çocuğudur.
türkiye'nin demokratikleşmesine katkı yapan ancak 12 eylül'ün beyin takımında yer aldığı unutulmaması gereken kişidir. sonradan içerisinde yer aldığı bu ekibe muhalif gibi gözükerek demokratik desteği arkasında bulmuştur ancak bilindiği üzere o da 12 eylül destekçisidir. ayrıca serbest piyasayı sokayım derken türkiye'nin dışa bağımlı ekonomik düzenini yaratmış ve islamcı-tarikatçı-vatan haini yapıları güçlendirmiştir. Bir de tam bir Amerikancıdır bu da başlıbaşına bir hata sayılmalıdır. Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz, benim memurum işini bilir gibi sözleriyle de ahlaksızlığı türkiye'de meşrulaştırmıştır. yani hem dincilik, hem ahlaksızlık türkiye'de özal ve sonrasında akp ile kurumsallaşmıştır.
eksileri artılarından kat kat fazla olan eski siyasetçi, devlet adamıdır. serbest piyasa ekonomisi kapsamında bu ülkeye sonsuz faydaları olmuş siyasetçidir. fakat unutulmamalıdır ki tarikatlara ve şeriatçı kesime göz yummuş olup, türkiye'de şu an belirli bir kesimde egemen olan gerici ve yobaz zihniyetin maalesef temellerini atmıştır. bir anlamda ülkenin vidalarını gevşetmiştir.
kendine has bir adam. Suleyman demirel değilde onun yerine şimdi uydurdugum harun tayyareoglu olsaydı ne değişirdi; hiçbirşey; mesut yılmaz yerine ahmet yerindenkalkmaz olsaydı ne değişirdi hiçbirşey; ama özalın yerine baskası gelmiş olsaydı iyi yada kötü çok şey fark ederdi.
vefatının 16. yıldönümünde coskulu bir kalabalıkla sultanahmet' te dualarla anılmıstır. ardından 13 bin hatim indirip türkiyenin dört bir yanından aziz hatıralarına vefa düsturu istanbula gelen sevenleri, merhumun türk siyaseti açısından ne derece öneme sahip olduğunu göstermistir.
türkiyede yolsuzluğun artmasındaki en önemli katalizör nedir sorusunun cevabını bizlere hatırlatan adamdır. nitelikli dolandırıcılığın cezasını hafifleten yasayı çıkartmıştır. büyük çalanlar az ceza alsın, ekmek çalanlar uzun süre hapiste çürüsün mantığını insanlara yasa zoru ile yerleştirmiştir.
başarısızlıkla sonuçlanan süikast girişiminde, kendini konuşma yaptığı kürsünün altına atıp, daha sonra da partililerine "allahın verdiği canı allahtan başkası alamaz" diyerek alkış toplayan şahıs. madem öyle düşünüyorsun kürsünün altında işin ne diye sorarlar adama.
kendisine yapılan çoğu eleştiriye katılmak ile birlikte türkiye'de turizm yatırımlarını teşvik ederek büyük bir turizm sektörünün oluşmasına öncü olmuş kişidir. turizmin türkiye'ye kazandırdığı döviz ve türkiye'nin dünya ile bütünleşmesine katkıları düşünülürse kendisine bir artı puan verilebilir. diğer liderleri aklımıza getirdiğimizde (mesela ecevit, tayyip) bu vizyona sahip olabilirler miydi? hiç sanmıyorum. belki demirel yapabilirdi ama daha düşük bir ihtimal.
türkiye başbakan ve cumhurbaşkanlarından. küçükken yolları o'nun kendi elleriyle yaptığını zannederdim, o derece çalışkan biri olarak lanse edilmiştir.
kendisini ahrette yanıma çekip şöyle omzuna da kolumu attıktan sonra "hacı, o çeşme otobanını niye yaptın bea? itiraf et bizbizeyiz şurda lan nedir sebebi?" diye sormak istiyorum. tek isteğim budur ahret yıllarımdan. pls tşk bye..
türkiye cumhuriyeti'nin başına gelen en iyi şeylerden biridir...
üretim toplumu yerine tüketim toplumu yarattığını iddia edenlerin 80 öncesi üretime, sanayi yüzdelerine, gsyih rakamlarına bakması gerekir. türkiye'de sanayi kollarına ait yüzdelerin tarımsal ürünlerde yüzde 60'lar seviyesinde iken, otomotiv, makina sanayi, kimya ürünlerinde nasıl yüzde 70lere çıktığı görmesi lazım. öyle ezberden konuşarak, gazete kupürlerinden laf ezberleyerek olmuyor canlar...
tüketim artışı ile ilgili olarak, asgari ekonomi bilgisine sahip bir insanla tartışmak isterim ekonomik modellerin işleyişini. yoksa tüketim-üretim= cari açık denilmesi komik kaçıyor.
imf'yi ülkeye sokmayan insandır. 1983'te ülkeden şutlanan imf'yi geri getiren shp-dyp hükumetidir, rahmetli erdal inönü iyi bilirdi...
not: matematik denen şeyi 4 işlemden ibaret sanan cühelaya selam olsun...
onun yaptırdığı yollarda giden ithal arabalarla oluşan cari açığın borçlarını ödediğimiz adam. Üretim toplumu yerine Tüketim toplumuna bizi iten kişi.
Adam büyük şirketlerin Türkiye'deki disturbutorü kıvamında, Yol yapmadan nasıl araba satsın?
hakkı ödenmeyecek adam olmak o yolları yapmakla bitmiyor Türkiye'ye O yolları yapıp yanına da O arabaları ithal etsek bile ekonomiye zarar vermeyecek şekilde insanlara sağlamakla bitiyor.
Türk birliği hikayesine de gülüyorum.
Aynı adam Türkiye'nin adını değiştirsek Anadolu yapsak diyen adamdır.
Kenan evrenin Rejiminin koruyucusu olarak Ülkenin başına diktiği adamdır.
ek: Tüketim-üretim cari açık değilmiş. Bunu da öğrenmiş olduk, üç-kağıt ekonomisi olayları böyle basitleştirmeden anlatıma kaçınca kişi başı yıllık geliri 10bin dolar bile gösteriyor bu ülkede.
ben kendisini çok severim; hepimizin başbakanı idi. tamam, aldığı çiçekli ve kalpli donları da içine giyip gelirdi memlekete. ama açıkçası donu ve çorabı giydiğine tanık olduğumuz bir başka başabakan da yoktu. şortla asker denetler, g.kurmay başkanını bir akşamda görevden alırdı. anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz diyerek, töre ve namus cinayetlerine karşı da halkı bilinçlendirmek istemişti ama tabi o sıralarda bizim halk alışık değildi böyle dolambaçlı mesajlara. o da tuttu doğrudan mesaj verdi; benim memurum işini bilir diye. tabi, bu durumdan en çok hangi memurların görev çıkardığı malumunuz.
neyse, kendisini çok severim; belkemiği yoktu. aka ak, boka bok demek zorunda hissetmezdi kendini. geniş geniş konuşmayı, geniş geniş davranmayı severdi. tam istediğimiz gibiydi. kahveler şıngırdardı onun sözlerinin coşkusuyla. geyikler binbir türlü dönerdi. türk-iş bünyesindeki işçiler bile onun sayesinde yaratıcı sloganlar üretmeye başladılar (bkz. ankara'nın şişmanı işçi düşmanı)
öyleydi ama kendisi hiç gocunmazdı. pragmatizmin ve oportunizmin yeryüzündeki biricik temsilcisi gibi idi, hep neş'eli, pür neş'eli idi. azcık keyfi kaçsa semra'ya "haydi semra, teybe neşeli bir şeyler koy da keyfimize bakalım" derdi.
kendisini çok severim; tam türkiye'nin istediği kişiydi o, tam döneminin adamı. ülkeleri yönetenlerin zeka seviyeleri düşerken zamanlamayı iyi yaptı. orta zeka'nın her türlü ticari girişimciliğini siyasete aktardı. başardı döneminin diğerleri gibi. thatcher ondan önce başarmıştı gerçi, ama kohl'ü, miçotakis'i, chirac'ı bu konuda geride bırakarak büyük bir başarıya imza attı.
kendisini çok severim; kayserili'nin ticaret üslubuyla siyaset yapılabileceğini gösterdi. orta sınıfın orta zekası, ilk olarak orta sınıfı yutmaya yöneldi. ama zararı yoktu. bu orta zekalılar'ın hemen ardından geri zekalılar familyası egemen olacaktı siyasete. amerika'dan reagan çıksa; türkiye'den özal çıkardı. amerika'dan bush çıkınca türkiye'den akbulut, mesut, çiller gibi dahiler çıktı. daha da kötüsü paris'ten sarkozy çıktı, londra'dan blair, berlin'den merkel.
kendisini severim; orta zekalılar döneminin en zekisiydi belki de o. hala yaşam deviniyor ve hala dünya dönüyordu herkes için o dönem. geri zekalılar sürüsü, dünyayı durdurdular, yaşamdaki devinimi yok ettiler.
kendisini severim; hülyaya ve rüyaya saygılıydı hiç olmazsa. kendisi de arada bir kurardı. gerçi son kurduğu hülyanın hayatına mal olduğu söylenir ve bazılarında ise (1 koyup 3 almak gibi) tam bir hayalkırıklığı yaşardı. şimdi hülyaya da, rüyaya da saygı yok. "rüyada yaşıyor bu adam" küfür sayılır oldu nerdeyse.
kendisinin son hayalkırıklığı, süleymaniye külliyesi'ne ve şeyhinin yanına gömülememesi oldu. ama bunu telafi etmek için karayolunun kenarına kazıkmezar'ını yaptılar. kendisi gibi hülyalı ve kendisi gibi hülyaları için ölüme gitmiş (!) menderes ile birlikte...