bir konu hakkında safiyane fikir beyan edenlere, karşı fikrin sahibi kişiler tarafından hakarete varan aklınca yapılan ayarlara maruz kalan kişiye verilen isimdir.
büyük bir gayret içerisinde beni troll yapmaya çalışan yazarların getireceği son durumum.
hiç +'lanmış bir entry'si olmaz mı bir insanın ne kadar acıklı, ama troll olursam, mumyanın laneti gibi yağarım üzerinize ve ben kedilerden korkmam uyandırayım..
sene 2000 ekşi sözlüğün en şaaşalı zamanları. sözlükten önce yine internet vasıtasıyla tanışıp arkadaşlığı pekiştirdiğimiz muhterem "ekşi sözlükte yazar olmayı düşündün mü?" diye sordu. o aralar okur olarak takip ediyorum birkaç başlığa yazma niyetim olduysa da işim olmaz diye düşündüğümden hayır dedim. "ol yahu! bi zorluğu yok falan." deyince "olsun bakalım." diyerek istenilen on yazıyı (entryi) hazzettiğim başlıklara bir iki gün içerisinde yazdım. şimdikine göre uzun sürmeyecek sürede yazarlığım onaylandı.
derken efendim sözlüğe yazar olarak ilk defa online oluyorum. hatun da, kız da yanımda . bakıyoruz öyle. hop sağda sarı bir ışık üstünde ne yazıyor hatırlamıyorum bile. hoş geldin mesajı imiş. kuralları vesaireyi hatırlatıyor. neyse güncel bir başlık gözüme takıldı. açalım bakalım neler yazıyor. bir kaç yazıyı kah gülerek kah sinirlenerek okudum. ardından uzun bir yazı a4 kağıdıyla dört sayfa sağlam var. lakin bilgiyse bilgi, nükte ise nükte, güncellikse güncellik okutturuyor kendini. öyleki gözler beyni, beyin gözleri kovalarcasına tetikliyor. kendimden geçmiş halde geçip okuyorum. bir solukta bitti anlayacağınız. lakin sonunda öyle bir bağlamıştı ki yazıyı şoka girmemek mümkün değil.
merak ettim haliyle yazanı. derhal diğer yazılarına baktım. hepi topu 20 küsür yazı. hepsi uzun çoğu da başlık. sindire sindire tekrar okumak gayesiyle ilk okuduğum yazısına döndüm tekrar. hakkaten ilim irfan sahibi mürekkep yalamış bir insanın elinden çıktığına şüphe yok. terbiye desen değme saraylıya taş çıkartır. küfürü geçtim kem lakırdı dahi yok.
edebiyattan pek anlamam ama edebi bir hava kesinlikle var yazdıklarında. dilbilgisi kurallarına da sözlük kurallarına da harfiyen uyulmuş. dayanamadım. mesaj atarak merakımı giderecek birkaç soru sordum. ben umudu kesip pek de havalıymış düşüncesine kapıldım haliyle cevap gecikince.
bu arada sözlüğe üye olmamı isteyen muhtereme de sordum tanımadığını ama troll olabileceğini dikkat etmem gerektiğini söyledi. "troll ne yahu" diye sordum anlattı işte dili döndüğünce ilk defa duyuyorum troll kelimesini. neyse sözlük jargonunda troll demek bizim bildiğiniz makaracı gibi bir şey işte.
üç ay kadar sonraydı sanırım bir baktım uzunca ve fazlasıyla tatmin edici cevap yazmış. utandım tabi kendimden. hemen geri dönüş yaptım. lakin online değildi sanırım cevabı birkaç hafta sonra geldi. öyle mesajlaşıyoruz denk geldikçe falan. lakin bir türlü "sen troll müsün?" diye soramıyorum. çünkü o kadar ciddiye alıyorki yazdıklarını.
neyse efenim bir buçuk yıl kadar sonrasıydı birgün telefonunu verdi bana. gelirsen mutlaka ara. laflarız, gezeriz falan. iş icabı zaten geziyorum sürekli olabilir dedim.
arkadaşa anlattım durumu. yine "aman dikkat et çarpılmayasın." dedi. ben de "aman neyimi çarpacak." düşüncesiyle umursamıyorum. çarpılınca ne olduğunu anlarız ya. sıradan insanız işte.
üç yıl kadar sonra yolum yaşadığı kente düştü. aradım. buluştuk. yemekti, sohbetti, gırgırdı, şamataydı gün su gibi aktı. allahı var yüzüne bakmaya kıyalamayacak
güzellikteydi. boy, pos, endam, alım, çalım ona göre. yani tanrı bir numune yaratmak istese ancak o kadar olur. bir içim su işte.
bu minvalde benim diyen erkek dahi baştan çıkar onu da söyleyeyim hemen. neyse gün sonunda "gitmem lazım, arkadaşlar bekliyor, merak ederler" diyerek
izin istedim. "müsait zamanında yine buluşalım, telefonum var, lütfen çekinme" diyerek uğurladı beni çay bahçesinden. yanından uzaklaşırken arkadaşımın "çarpılma" deyişi aklıma geldi. hemen telefon edip durumu anlattım. ben başka türlü çarpıldım galiba deyince gülerek "ben de bunu kastetmiştim trollerin gerçek niyeti budur izledikleri yollar farklı olabilir" demesine "hadi ya " çekerek "aşık oldum dostum var mı ötesi" geyiğindeyim.
"yavrum sen evlisin, çoçuğun var "diyor ama kimin umurunda. "yürümüyor evliliğim sen de biliyorsun kız üniversiteye başlasın zaten boşanacağız " serzenişi ile geçiştiriyorum dostumu. doğru söyleyebileceğini düşünmeden üstelik. ertesi gün, daha ertesi gün görüşmeye devam ettik. insanın ayakları bir kere yerden kesilmeye görsün görüşmemek ne mümkün. görüşememek düşüncesi bile insanı çileden çıkartıyor. kentinde işim üç ay kadar sürdü. hergün görüştük. nihayetinde ayrılık günü geldi çattı.
"sana bir şey söyleyeceğim." dedi.
"biliyorum." dedim.
"neyi biliyorsun?" diye sordu.
"troll olduğunu." deyince şaşkın bir ifadeyle ve hafif titreyen bir sesle "nereden biliyorsun? hem bunu söyleyeceğimi nasıl anladın?" diye sordu. başını hafifçe eğerek. arkadaşımla ilgili durumu ayrıntısıyla anlattım.
"fakat bu söyleyeceğimi nasıl anladığını açıklamıyor." deyince.
"hissetim o kadarcık da olsun." diyebildim.
tekrar görüşme dilekleriyle vedalaşırken ilk kez "seviyorum." demeyi düşündüm. fakat lafı ağzıma tıkarcasına "lütfen beni unutma seni tüm içtenliğimle sevdim senin için üç beş günlük bir mutluluk olarak kalsam da hep seveceğim gönlümdeki yerin ayrı olacak.
lütfen beni hep iyi olarak hatırla." dedi buğulu gözlele.
"ben de seviyorum", "ben seni sevdim " diyemedim . asla unutmayacağıma söz verdim zaten unutmamın mümkün olmadığını da söyledim.
unutmadım. unutamam da ama insanlara bağlanmak konusundaki son umudumu kendisiyle birlikte yitirdiğimi de söyleyemedim.
aynen boşandığım 20 yıldır eşim olan insanın bana söyleyemediği gibi. belki de sevgi, aşk babında adalet böyle tecelli ediyordu. eden buluyordu.
sevgili gençler siz siz olun troll olduğundan şüphe ettiğiniz birine aşık olmamaya çalışın. en azından uzak durmaya azami gayret sarf edin.
burada, şurada, orada troll olmaya çalışan özentiler mi? onlardan çekinmeyin. rahat olun. zarar gelmez onlardan sadece zamanınızı çalarlar. istemiyorsanız onu da çaldırmazsınız zaten.
troll denilen muhteremlerin ilk özelliği kendilerine olan aşırı güvenidir. bunu asla unutmayın.
Kökeni, ingiliz ve iskandinav halk hikayelerinde "çirkin cüce veya dev" olan kelime. insanları yollarından saptıran, hayatlarında ufak tefek kargaşalara yol açan can sıkıcı yaratıklar olarak tanımlanıyor.
Günümüzde ise denize ağ atıp ne var ne yoksa tarayarak tekneye çekme anlamını da taşıyor.
ingilizler, bu iki anlamı harmanlayıp, 1980 öncesi BBC kanallarında saçma sapan yorumlarla genel görüşün aksine hareket eden ve tabansız ifadelerde bulunanlara "troll" demeye başlıyorlar. Söylemleriyle akıllı akılsız kim varsa peşlerinden sürükleyen, can sıkıcı kişi anlamında.
ingilizler'in bu tabiri 1980 sonlarından itibaren Internet üzerinden saçmalayanlar için de kullanılır oluyor.
trolleme sanatını icrâ eden kişi. günümüzde bu sanatı hakkıyla icrâ eden çok az yazar kaldı. trollüğün gerçek manâsını bilmeden trollere sataşan sözde elit kitlenin interneti kullanmaya dahi hakkı yoktur nezdimde.