trakya hattında uzunca bir süreden beri çalışmayan alettir.
an itibarıyla bundan 6 ay önce yağan bir yağmurun oluşturduğu arıza nedeniyle 3 ay önce seferler iptal edilmiştir.
yani yağmurun oluşturduğu hasar 3 ay sonra? tespit edilebilmiştir!
hadi bu normal diyelim, peki bunca zamandır bu arızanın giderilememesi, araştırma yapılmaya kalkıldığında ise 1 yıl gibi bir onarım süresinden bahsedilmesi, bu da yetmezmiş gibi bölgede * tek otobüs firmasının faal olması ve otobüsleri hınca hınç doldurup normalin üzerinde bir para alması ne kadar normaldir diye merak ediyor insan.
oyy türkiyem oyy!
tdk'nın türkçeleştirmek için, "alttan ittirmeli üstten tüttürmeli çok oturgaçlı götürgeç" ismini buldukları araç.
edit: ben yazarken yoruldum, söylerken nolur bilmem.
trendeki birini hep kıskanmışımdır. çünkü treni hem sevmişimdir hem korkmuşumdur ondan... beni ya da sevdiğim birini çoğunluk uzaklara götürmüştür, bu güzeldir ama içimde "ya dönmezse" korkusunu da besleyip durmuştur. gerçi tam da dönememe riskidir onu gizemli ve çekici kılan. her neyse, kıskandım yine bir trende oturan ve gözünde uzaklar olan yolcuyu...
"sanki trendeyim de başka bir tren gibi
geçti yanıbaşımdan hayat"
ne zaman gitti tren
bi ben kaldım bi de gölgem
saatim mi geri kalmış, bilmem
ne zaman gitti tren?
bir rüzgara kapıldık biz
yelkenler delik deşik
alıştıkça acıya
bir rüzgara kapıldık biz
kondüktörlerini nasıl ve nerede eğittikleri tam bir muamma olan devlet kuruluşu.
tcdd kondüktörleri arasında şimdiye kadar hödük olanına rastlamadığım gibi, 6 yıllık tcdd kullanımım sırasında trene biletsiz de binsem, biletimi evde de unutsam, dalgınlıkla yanlış yere de otursam, bulabildiğim bilet sigara içilen vagona da olsa her zaman kondüktörlerin doğru davrandığını ve bunu yaparken olabildiğince canayakın olduklarını gördüm. (biletsizsem cezalı bilet kestiler, evde unuttuysam gözümün yaşına bakmadılar ceza kestiler, yanlış yerdeysem yerimi düzelttiler, sigaralıdaysam boş yer varsa orayı söylediler vb.)
yalnız son bindiğim seferde bir askeri personelle kondüktör arasındaki tartışma bana "allah bu adamlara sabır versin" dedirtti. şöyle ki, askeri personel olmayan kişilerin indirim hakkı yokmuş, fakat trendeki sözünü ettiğim askeri personel eşi için indirimli bilet almış ve bunun geçerli olacağında ısrar ediyordu. kondüktörle medeni olarak tartıştılar, kondüktör yapması gereken işlemden bahsetti. bu yaklaşık 10-15 dakika süren bir tartışma oldu. bu tartışma sırasında bir hanım kondüktörün yanından geçerken "hanfendi biletinizi görebilir miyim" sorusuna, "az önce kontrol ettiniz ya" yanıtını aldı. hanım yürüyüp geçerken kondüktör kaderine sitem eder gibi "ama 500 kişi var trende, ben nasıl hatırlayayım her birini" demekle yetindi.
askeri personel "ben bu işin peşini bırakmayacağım, bana yönetmelik getirin" diyordu. kondüktör "biletleri kontrol edeyim, sizinle ilgileneceğim" dedi. aradan yarım saat geçmişti, elinde bir yönetmelikle kondüktör geldi ve askeri personele bir maddeyi göstererek ne anladığını sordu. yalnızca görev yapan asker için geçerliymiş indirim, yani orduevlerindeki vb uygulamalardan farklıymış tcdd yönetmeliği.
uzun sözün kısası, tcdd kondüktörlerinin nasıl doğrudan şaşmadan işlerini yaptıkları zaman zaman hayret edilecek bir olgu.
hızlı bir ulaşım aracıdır, trafik derdi yoktur, sesi kornaya kıyasla çok daha az rahatsızlık vericidir vs vs. fakat gel gelelim bu alet zırt pırt bozulabiliyor. o zaman noluyor? başka bir tren bekleniyor, mevsimlerden kışsa soğuktan donuluyor.