yerken, "ulan bu sucuğu da yedik. bakalım sıradaki ne zaman ağzıma gelecek?" diye düşündürür adama. hakikaten de öyledir. insan içten içe en yakın sucuğu bulana kadar ekmeği ısırır. bir de bakmış ki tost bitmiş. ardından;
- bu nasıl tost arkadaşım... resmen gelişigüzel yerleştirmişsin sucukları!
- saçmalama! milimetrik çalışırım ben her zaman!
- ilk ısırığıma hiç sucuk gelmedi... bu mu senin iş anlayışın!
- o kucağındaki yuvarlak, kahverengi şey ne senin?
- bakayım, aa sucuk!
- yaa!.. adam gibi ye şu tostunu.
büyüdüğünde de giysin diye çocuğuna 30 değil 35 numara ayakkabı alan büfeci babadır,
burnunu sildiği peçeteyi kurutup aynı peçeteyle kıçını silen pinti büfecidir,
kestiği kaşar dilimlerinin içinden şaşkın gözlerle kendine bakan müşteriyi gören büfecidir...
otogar büfecisidir bunlar. tostların veya sandviçlerin sucukları salamları kaşarları dışarı sarkar bunların. helbuse sucuk salam kaşar içeriği o dışarı taşanlardan mutevellittir. uzak durulasıdır.