savaşların olduğu yıllarda, savaşı kazanmak için bütün paranın ve insan gücünün askerlere verilmesinden dolayı bir takım askeri icatlar olmuştur.
bunun adı modernleşme değildir. savaş bitince o icatları askerin elinden alıp topluma kazandıran sivil mücadelenin adı modernleşmedir.
küfür mesajlarından sonra edit:
hitler yüzünden bulunan susuz motor benzeri örnekleri arka arkaya sıralayınca mpdernleşmenin askeri kaynkalı olduğu ispatlanmaz.
bırakın modernleşmeye katkıyı, askerler bilakis toplumların geri kalmasına sebep olurlar.
askerler bütün parayı emerler. servetleri tüketirler. buğday ekilecek tarlalara mevziler kazarlar. savaştan beslendikleri için savaş çıkartırlar.
örtülü ödenekler alabilmek için terör örgütleri kurarlar. diplomasileri yanıltmk için yanlış istihbarat veririler. barış tam sağlanacakken sahte saldırılar düzenleyip toplumları galeyana getiriler. her şey güzel giderken halkın arasına korku tohumları ekerler.
11 eylül saldırıları, ırak çıkartması, afganistan, filistin, hitler, sezar ve binlerce örnek var listeye girebelecek.
başka toplumları bilmem ama bizim toplumun ayrı bir yapısı vardı. savaştan bitap düşmüş, eğitim sıfır. ve bu cumhuriyeti kuran askerlerdir. (atatürk- inönü ve diğerleri çiftçi değildi, asker idi) dolayısıyla modernleşme de onların eseridir. o zamanlarda da kaldı bu modernleşme zaten. şimdi geri vitesi taktık yokuş çıkıyoruz.
türk ordusu için eskiden söylenebilecek bir söz niteliğindedir. eğitim sistemi kötü iken askeri okullar batılı ve modern tarzda eğitim veren ve bilgiye ulaşılabilen okullar olduğu için ve askerlik mesleği tercih edildiği için başarılı öğrenciler ve düşünebilen insanlar askeri okulları tercih etmiştir. (bkz: aziz nesin) ancak günümüzde gelişen teknoloji ve eğitim sistemi, askeri okulların dayatmacı sistemlerinin devam etmesi ve öğrenci kalitesiyle beraber eğitim kalitesinin düşmesine neden olmuş, 1970'lerdeki "komunist ve solcu" subayları 1980 "yeşil ılımlı islam kuşağı oluşturma darbesi" sonrasında hem ordudan uzaklaştırmak hem de yeni düşünebilen subaylar ortaya çıkartmamak için, sistem değiştirilerek ezberci, odun gibi yontmaya yönelik bir sisteme geçilmiştir. yine de arada düşünen insanların olmasına tedbir olarak da yüksek lisans programlarına devam edenlere kurmaylık ve dolayısıyla general olma yolunu tıkama çalışmaları başlamıştır. bunlara rağmen düşünen ve yönlendirebilecek insanlar mezun eder askeri okullar, ancak artık bu insanların hem ordunun hem de ülkenin gelişimi üzerine etki edecek yetkileri olma şansı kalmamış olarak...
Asker'in öncü olduğu da doğrudur, olmadığı da. Esas olan asker içindeki lokal, çıkarcı ve kötü oluşumlardır. Tuvalete bile gitmesini bilmeyen bir insanın askerde eğitilmesini, okuma yazma bilmeyenlerin okuma öğrenmesini, bir yerde/bölgede asker yardımıyla yapılan okul, kütüphane, sosyal tesis vs'yi düşününüz. Asker kendi içinde bir döngüye sahiptir. Büyük bir çoğunluğu daima yenilenir. Allah göstermesin gerçekten ama gerçekten başımıza bir felaket geldiğinde asker olacaktır yanımızda. Amerika'da New jersey Eyaletini su bastığında, başkandan daha önce askerler (ulusal muhafızlar) oraya varmıştı. Önemli olan Askerin içindeki kötü oluşumların, çıkar ve rant gruplarının bertaraf edilmesi/zihniyetlerinin oluşmasının önüne geçilmesi.
Özellikle kalkınma trenine sonradan atlamış (bkz: Japonya) (bkz: Almanya) (bkz: Türkiye) gibi ülkelerde doğru olan cümle. Zira bu ülkelerde, eğitimli kesim daha ziyade Ordu arasından çıktığı ve daha da önemlisi ülkenin diğerleri karşısında geriliğinin en önemli göstergelerinden olan askeri yöntemlerde geriliğin ilk olarak Ordu tarafından fark edilmesi rol oynar.
Voltaire'in zamanında Almanya için söylediği şu söz bunun göstergesidir:
(bkz: Her devletin bir ordusu vardır Prusya Ordusunun ise bir devleti vardır)
(bkz: Where some states have an army, the Prussian Army has a state)
çok doğru bi laftır. bunun nedeni de askerin her zaman toplumda görece iyi bir eğitim düzeyine sahip olmasıdır, bunun nedeni özellikle gelişmemiş ülkelerde devlet erkini elinde tutan hükümete karşı çıkabilecek tek güç olmasında yatar, çünkü tankı vardır, çünkü parası vardır, çünkü gücü vardır. sivil toplum örgütleri sözcüleri hükümete gık dedi diye içeri alınabilirken sorgusuz sualsiz, askeri içeri almak göt ister çünkü. askere savaşlar bitti çekil demokrasiden demek için, sivil halka konuşabileceği özgürlüğü vermen gerekir, sivil halkın eğitim düzeyini yükseltmen gerekir. bu bir denge meselesidir, siviller ne kadar çok ifade hürriyeti alanı bulurlarsa, ne kadar çok geçim sıkıntısını değil, düşünmeyi öğrenirlerse asker de demokrasiden o kadar dışlanır. eğer sivil halka ayrı baskı uygulayıp, stk ları ve sendikaları umursamaz, kendilerine ifade hürriyeti vermez ancak buna karşılık askere de demokrasiden çekil dersen, bunun adı demokrasi değil, diktatörlük rejimi olur.
diğer taraftan iyi yahut kötü sonuçlarının olması tamamen askeriyedeki kişi veya kişilerin vicdanına kalmıştır. örneğin kenan evren'de pek vicdan olmadığını acı bir şekilde tecrübe ettik. ancak yine örneğin, hugo chavez'de bir albaydır yani venezuella devrimi bir albaya borçludur. kurtuluş savaşı ise yüzyılın darbe girişimidir.
gördüğünüz gibi bu nedenlerin tamamı sosyolojiktir. her askeri harekette kendi içinde ve kendi tarihi içinde değerlendirilmelidir. örneğin bugünün şartlarıyla kalkıp, fatih sultan mehmet'in yapmış olduğu hareketi değerlendiremezsiniz. ya da stallinininninini (ne saçmaymış yahu nin eki). düşünelim efenim, düşünelim. bi sözü onaylamadan yahut ölesiye karşı çıkmadan evvel 30 kere düşünelim.
ordunun hâla 1930'ların siyasi mentalitesinden kurtulamadığına işaret eden konuşma. hâla 18.yy'lardan, montesquieu'lardan alıntılarla cumhuriyet kavramına yaklaşımlar. biraz beri gel artık paşa. asker öncüdür diyorsan ulus devlet kavramının yıkılmaya başladığı dünyada alternatifin ne olacağına dair fikirlerle gel. ya da hiç olmazsa bu alternatife giden değişimi yakalamak için kafa yoranlara baskı yapmayı bırak.
aynı konuşmada asker din ve demokrasi düşmanı değil, meslek gereksinimlerinden ötürü otonomi istiyoruz demiş.
ordunun din ve demokrasi düşmanlığına dair korkunç gerçeği dindarların ve demokratların açısından bak da gör. ya da hiç olmazsa ülkeye yeni gelmiş, tarafsız bir adam gibi incele de gör. değiliz demekle olmuyor bu iş. ne yapıyor olduğuna bakılır. insanların dini algılaması bellidir bu ülkede. sen bu algıyı reddedip totaliter bir tavırla suya sabuna dokunmaz, kerameti kendinden menkul bir din anlayışı kurup din budur diyorsun, sonra da ona düşmanlık yapmamaya özen gösteriyorsun. gerçeğe dön paşa. sen farkında olmasan da, kendi flulaştırılmış dinine göstermelik bir saygı duysan da, toplumun gerçek dini değerlerinin önde gelen düşmanısın.
demokratlık ve otonomi konusunda da aynı durum var. eğitiminden dolayı stratejik düşünmeyi biliyor olsan gerek. sen sivil bir yönetimin başında olsan 10 senede bir darbe girişiminde bulunan, ipi gevşediği anda saldırganlığa meyleden, ideolojik takıntılarını herşeyin üstünde tutan, bu uğurda "silah kullanmaktan" en ufak bir çekincesi olmayan bir kurumu daha çok kontrol altında mı tutmaya çalışırsın, otonomi mi verirsin?
edit: günümüz düşünürlerinden de örnekler vermiş. ama vere vere medeniyetler çatışması tezini yazan huntington'dan.. habaovvvv.. vay başıma gelen.*
askersiz devlet olmayacağına göre kesin doğru önermedir. diğer tarafından bakarsak -ki bakılası bir durumdur- 1980 askeri darbesi ilerici ise, ben ölümüne gericiyim.