gaza getirip headbang yapabileceğiniz, bu sayede beyninizi uyuşturabileceğiniz binlerce grup vardır, tool bunun aksine zihnin ve algıların daha da açılmasına uğraşmaktadır..
"crucify the ego before it's far too late.."
kanadalı olmayan amerikalı gruptur. lakin lokasyon önemli değil, ne çıktığı önemlidir. "ne oldum delilerine" selam eden gruptur. (bkz: hooker with a penis)
edit: kötülenmiş.
ulan bunu da kötülediyseniz, pes diyorum.. ben yazdım lan bunu? tool türkiye temsilcisi.. evet bu gerçeği açıklıyorum.. tool'un türkiyede konser vereceğini taaa aralık 2006'dan beri biliyordum. sürekli temas halinde olan insanlardan biriydim. backstage'e bile girdim çaktırmadan..
ama konserde "sobıııır soooobıııııır ühühhü çalın lan amına koduklarım!" diye bağıran emo kidler sizlerdiniz evet. kötüleyin mnskm.
amerikalı progressive rockgrubu, 1990 da kuruldu, grubun beyni herşeyi Maynard James Keenan, adamlar müziği tam anlamıyla sanat ve ötesinde felsefe olarak yaparlar. arada sırada pschedelic rock a ve alternative metal e kayarlar. dinlemesi kolay, anlayarak dinlemesi gayet zor gruptur. albüm kapatları olsun* klipleri olsun, tam anlamıyla şaheserdir. sizi manyak edebilir.
zamanında isimlerini toolshed koymayı düşünmüşler ama vazgeçmişler ama bildiğim kadarıyla opium dendemo albümlerinde bu ismi kullanmışlar.
aenima, prison sex,stinkfist, hush, parabola, schism, sober, the pot şarkıalrına klip çekmişlerdir hepsi kısa film havasındadır. benzer özellikler taşır. seyrederken siz sıkılmazsınız ama içiniz sıkılır bunalırsınız, ama tekrar seyredersiniz.
aenima şarkısının sansürsüz klibi salival adlı zor bulunan bir albümde bulunmaktaymış seyretme fırsatım olmadı.
istisnasız bütün şarkıalrı güzeldir. kötü şarkıları yoktur. *6 albümün yanısıra sahip oldukları coverlar ve düvetler aşşağıdadır. yanında yıldız olanları dinleyiniz *
90 lı yılların başında kurulmuş bir grup tooL, hissettiklerimizi, hissedebileceklerimizi ve hissedemediklerimizi anlatabilmesiyle ünlüdür.
grubun üyeleri; maynard james keenan - vokal adam jones - gitar justin chancellor - bas ( 1995'te, paul d' amour dan sonra ) danny carey - bateri
sırayla kayıtlarını incelersek; opiate (ep) 1992 undertow 1993 aenima 1996 salival (live-dvd) 2000 lateralus 2001 10000 days 2006
opiate içinde 2 live kayıt barındıran 6 parçalık bir ep. sound olarak tool'un şu anki halinden biraz uzak da olsa, grubun temellerinin yarı yarıya atıldığı bir albümdür. albümde genel bir konsept aramak gerekirse, zor durumda kalmış, sıkıştırılmış, susturulmaya çalışılmış, sansürlenmiş ve dışlanmış bir bünyenin haykırşını görebiliriz.
müzikal anlamda opiate, 90'lı yılların başında risk taşıyan bir çalışma olsa da grup farkını göstermek için bu ep'yi yayınlamıştır. opiate'de ilk tool klibi "hush" adlı parçaya çekilir.(1993, directed by ? ) klipte tool elemanları sansürlenmiş ve engellenmiş ancak dışavurulması gereken duyguların neden hapis kaldığını sorgular. hepsi çıplaktır ve ağızlarında salyalar, bantlar vardır. vücutlarının bir bölümünü "parental advisory explicit lyrics" yazan bir bant kaplamaktadır. ticari anlamda başarısız sayılabilecek olan ep'nin hemen 1 yıl ardından tool undertow'la anlaşılmayanı anlatmaya gelmiştir. bu albümde sober, grubun bilinen en ünlü parçası olmayı başarmıştır. ardından çekilen stop-motion klibiyle (1993, directed by Fred Stuhr) hatrı kalır bir üne kavuşmuştur.
bu albüm aslında biraz daha irdelenmeli, biraz daha kurcalanmalıdır. zira içerisinde, sonradan çıkacak olan albümler kadar enteresan ve gizemli öğeler barındırmaktadır.
bu albümün müzikal yapısını incelemek gerekirse sound olarak tool biraz daha belirgin bir gelişme göstermiş ve karakterini yavaş yavaş oturtmuştur. dönemin teknolojik imkanlarına bakıldığında böyle bir sound yakalamak biraz zor olabilir. undertow, kelime anlamı olarak "alta çeken akıntı" ya da "dip akıntısı" olarak değerlendirilebilir. bu anlamdan da anlayabildiğimiz gibi opiate'deki dışlanmış kişilik tortularından kurtularak kendini ve götürebileceği ne varsa hepsini bir arada götürmüş, inzivaya çekilmiştir. bu sırada ikinci klip parçası da prison sex e çekilmiştir, (1994, directed by Adam Jones). klip Adam Jones'un stop-motion çalışmasıdır. bir iç tepkidir, stinkfistin habercisi gibidir adeta. albümdeki diğer vurucu parçalar, 4 degrees, bottom, flood ve undertow, tool'da gelişen genel konsept anlaşının örnekleridir. umarım bir gün bu konsepti açıklayabilecek birikime sahip olurum diyor ve diğer albüme geçiyorum.
ænima, 1996 yılında çıktığında müzik piyasasına genel olarak baktığımızda bir kaos ve garip oluşumlar söz konusuydu. o dönemlerde müzik dinleyicisi alışmış olduğu stilin dışına çıkmaya zorlanmıştı ve "sentez" kavramı yavaş yavaş doğmaya başlamıştı. çoğu sentezler doğal reflekslerle, çoğu da bilerek ortaya çıkmıştı. işte bu dönemde büyük oranda karşılaşılan müzikal ve lirikal boşluğu dolduran yegane grup, tool olmuştur. genel olarak ænima adlı albümde (kendime güvenememeden olsa gerek) çözülmesi fazlasıyla zor olan bir bütünlükten söz edilebilir. tool müzikal ve teknik anlamda zirvededir. ænima sound olarak, prodüksiyon olarak, hazırlanış , giriş, gelişme vb gibi ne kadar eleman varsa hepsinin üzerinde bir konsept sergilemektedir. bu albümle sınırlar zorlanmış, sesler duyulanın ötesine geçmeyi başarmıştır. albümün giriş parçası "stinkfist", undertow dan gelen birikimin fazlasıyla üst seviyelere taşındığını göstermiştir. aynı zamanda albümün ilk klibi bu parçaya çekilmiştir. (1996, directed by Adam Jones) psikolojik anlamda gerçekten de ağır anlamlar içeren bir albümdür ænima; sorgulamanın en yoğun yaşandığı, psikoloji ve sosyolojik anlamda sorulması cesaret isteyen soruların sorulduğu, çözümlemelerle dolu bir albümdür. zaman zaman popüler kültürü acımasızca eleştiren, kendine has üslubuyla sorgulayan, bazen de surata tokat gibi yapışan sözleri söylemiştir. ænima, teknik anlamda da konsept kavramının uygulandığı albümlerin başında gelir. burada tüm şarkılardan teker teker söz etmek oldukça zor sadece kısa kısa yer vereceğim, ağırlıklı olarak third eye'ın kattıklarından söz edeceğim, gerisini daha iyi bilenlere bırakıyorum. third eye, girişinde Bill Hicks'in bir gösterisinden alıntıyla başlar. devamında ise muhteşem parça sizi içine alıverir. yaklaşık 15 dakika boyunca hiç durmadan; en derin anlamıyla, en vurucu sözleriyle, en yıkıcı riffleriyle, en akıcı ritmiyle, aşmış bateri partisyonları ve gerçekten de hiçbir yerde görülmemiş mükemmel düzenlemesiyle karşınızda dikilir. third eye, bir efsanedir aslında. çok bilinen bir efsane, her tooL dinleyicisi third eye hakkında birşeyler söyleyebilir. tool dinleyicileri arasında gizli bir iletişim aracı gibidir third eye. içerisinde bulunamayacak kadar çok anlam içerir. gerçekten doğal, içten gelen, sözlerle ifade edileyemecek "şey"ler içermektedir.
Felsefi anlamda gerçekten de anlatılması zor şeyler içermektedir. Bunları daha sonra anlatmaya çalışmak benim için daha yararlı olacak çünkü şimdi kafa yormaya başlarsam biterim.
Teknik anlamda "third eye" nasıl bir yapıya sahiptir?
introda grup toplu halde efekt ayini başlatır, Adam Jones'un efekt dolu gitarı, Danny Carey'in aksak giriş partisyonu, Justin Chancellor'un zangırdatan bası ile birlikte neyin içerisinde olduğunuzu tahmin bile edeyemeceğiniz bir seans başlar..
Bu başlangıçtan sonra mainriff giriş yapar ve sürüklenmeye başlarız..
ilk sözler..
"dreaming of face again..."
third eye kadar kült hale gelmiş parçalar da vardır, "stinkfist" bunlardan biridir ve ænima albümünde ilk klibi çekilmiş olan parçadır (1996, directed by Adam Jones).
"eulogy", duygusal ironinin ne anlama geldiğini anlatabilir, üstü biraz kapalı da olsa parça sonlarda iyice açılmakta, "artık aç gözünü kahrolasıca! bitmişsin haberin yok" tarzında bir yakarışla, bir serzenişle kapanmaktadır.
"h" gibi parçalar da gerçekten ağır anlamlar içerirler. özellikle "h" duygusal bozguna yol açabilecek liriklere sahiptir.
"useful idiot" cızırtılardan oluşan bir track. ancak metronomik bir atlama var, burada çıkarılması gereken birşey olabilir diye düşünüyorum. (ne bulsak kârdır.)
"forty-six & 2" adlı parçanın third eye ile pararel bağlantıları olduğun düşünebiliriz. Bu parçayı diğerlerinden biraz ayıran bir kısım da parçanın köprüsünde Danny Carey'in solo tarzında çaldığı geçiş partisyonudur. Bu partisyonu dünyadaki hiçbir bateristin çalamayacağını düşünmekteyim. O kadar iddialı analiz ettim diyebilirim.
"message to harry manback" küçük ve garip bir hikaye sonucu telesekretere bırakılmış bir mesajdan oluşmakta..
"hooker with a penis" lirikal anlamda Maynard James Keenan'ın alışılagelmiş post-modernist bakışaçılarına son verilmesi gerektiğiyle ilgili fikirlerini barındırır. "yeni biriyle tanıştım bugün, şöyleydi böyleydi" girişinden sonra kafamızı karıştıran, şaşırtan, 'bu ne ya?' dediğimiz herşey vardır bu parçada. Popüler kültür bu parçada anlatılan 'yeni tanışılmış genç'tir.
"intermission" jimmy'nin girişidir. Adam Jones'un introda kullandığı riffin aynısını içerir.
"jimmy" anlatması zor bir parça.. Maynard'ın yetişkinlik döneminde yaşadığı çevreye olan isyanını gösteriyor bana göre.
"under a dead ohio sky
eleven has been and will be waiting,
defending his light, and wondering.."
bu bölümde bununla karşılaşmak enteresan olmakta. bir de "jimmy" albüme girdiğinde ismi "11" idi.
Böyle de bir gariplik var.
"die eier von satan" şeytanın yumurtalıklarından 'yumurta kullanmadan' nasıl kurabiye yapılabileceğini anlatmaktadır. gerçekten de enteresan bir eserdir ve anlamak için bahsedilen olgu hakkında birşeyler bilmek gerekir..(şahsen ben bilmiyorum bilen varsa anlatabilir=)
"pushit" işte bu, third eye kadar mükemmel bir eser. third eye'da dünya ötesi hisler ve güçler ne kadar ağır basıyorsa, insancıl duygular ve acı "pushit"te o oranda yer almaktadır. hatta tooL burada yine kendini aşmış, insanötesi duygular ve insanötesi hisler hisstemiş, hissettirmiştir. yine açıklamak için ne kelimeler, ne sözler yetmeyecektir.
"cesaro summability" yine içerisinde garip şeyler barındırmaktadır. ilgisiz gibi görünse de, matematikle ilgili formülize edilmiş bir seridir bu. ( http://toolshed.down.net/pix/cesarodefn.gif ) parçada yer alan sesin, Maynard James Keenan'ın oğlu 'Devo'ya ait olduğu düşünülmektedir.
"ænema" albüme adını kısmen vermiş bir parça..
"Learn to swim" parçayı açıklamaya başlayacağımız ilk cümle bu. bu parçayı açıklamak için biraz "hooker with a penis" , biraz da "forty-six & two" dan yardım alabiliriz. arada senaryotik bir bağlantı kurmak gerekirse, "hooker with a penis" de yeni tanışılan popüler kültür öğeleri ve sıkkınlık veren, gereksiz kurallar, yaşam tarzındaki anlamsızlık içeren öğelerde ilk farkedilenlerin anlatılması söz konusu. ardından "ænema" da bu sıkkınlığın ne boyutlara ulaşabileceği ve sona yaklaşılırken bile hala aynı değirmenin döndüğü, farkında olunması gerekn birçok şeyin farkında olunamayışı sonucunda 'iflas'ın yakın olduğunun habercisidir. ilk bakışta böyle bir bağ kurulsa da, derinlerde birşeyler daha var..
æenema bu çöküşün hikayesini anlatırken bir klip beraberinde gelmektedir (1997, directed by Adam Jones). Klip müzik dünyasında tam tam versiyonuyla yer almaz. Adam Jones klibi ilk çekmek istediği gibi yayınlamaz, daha sonra 2000 yılında çıkacak olan "Salival" için 'sansürsüz' versiyonunu da çeker.
"(-) ions" third eye patlamasından önce tüm sinirinizi alır, sizi bir yerlere götürürmüş gibi yapar ama götürmez.. enerjinizi third eye için toplamanızı sağlayan kısa bir meditasyon gibidir..
ve third eye.. açıklaması zor olan bir duygu. belki third eye hakkında sayfalar dolusu kitaplar yazılabilir..
bir din iddia etseler ve peygamberi de maynard'dır efendim deseler kesinlikle inanılması gerekecek olan müzik grubudur. müzik demek biraz yavan kalıyor keza bu adamlar için çünkü şu evrensel zımbırtı ajdar'ın yaptığına da müzik demek zorunda kalıyor.
bir beyin işleyişinin nasıl bu kadar kallavi olduğunu, cümlesel analizlerle nerelere varılabileceğini, bir eserin sadece nota ve sözlerden değil; mitoloji, psikoloji ve matematik de barındırabileceğini işte böylesine öğretenlerdir. her şarkıda bir adet dövme yaptırılası söz taşır kendileri.
depresyondayken dinlenmemesi gereken grup. insanı kendinden şüphe ettirir, paranoyak yapar, psikologlara muhtaç eder. hele ki psikolojinizde gidip gelmeler varsa kliplerine asla yaklaşmayın. sakın.
ha can'ın entrysini okuduktan sonra aklıma geldi. grup maçlarında değil, final four şampiyonlar turnuvasında benim ismim ekranda pıseco diye yazılmıştı. kendisi benim ismimi doğru yazdırtamamış bowlingci vestiyerci her an verebilirci kıza. nickim yanlış yazılınca ben nasıl konsantre olayım? meyve suyu muyum ben. oynayamadım tabi. ikinci oldum. can da sonuncu oldu o strike'ları çıkaralım da hile ile aldığı puanları. yannış olmasın.
önümüzdeki ilk zirvede gömleğini bana vereceğini taahhüt etmiş yazardır. üstüme olursa liseden sonra ilk defa gömlek giymiş olacam sayesinde.
ek not: eşim de eşinin gömleğini almış.
ek not2: ceketmiş ceket. fotolara baktım. ceketmiş güzel olan. gömleği ben alırım. ceketini ver dostum.
ek not3: eşim de eşinin çantasını mı ne almış?
şarkıları genelde gerçeğin bir üst boyutuna dairken ben bu şarkıları gerçekten kaçıp sığınılacak bir yer olarak görüyorum. keşke hayatın arka planında trafik gürültüsü değil de tool olsaydı.
mükemmellik derecesini alt üst etmiş,yukarlardan biryerlerden sesleniyormuş gibi, sürekli bir haykırışla oluşturdukları arza notalar ve ritimlerle insanları dumura ugratarak, bu saçma sapan dünyada aslında insanların ne kadar aciz olduklarını, sürekli bir gelişim gösteren düşüşleri, kıyameti, ölümcül seslenişleri içinde barındıran ve herzaman bir yerlerde gizledikleri sorularıyla hep onları dinleyenleri dinleyerek, bilip bilmediklerini bilmeyerek ama bilmemezliğe sürükleyerek insanların notalar üzerinde ölüp tekrar dogmalarına neden olan bilmcelerdir.
tool; 10000 gün boyunca ateş içinde yanan ruhları (bkz: 10000 days) biraz daha yakarak, sürekli öldürülen kötülükleri iyiliklere çevirerek, iyilikleri kötülüklerle birleştirerek, ağlatarak! yardım eder.gözyaşlarıyla yardım eder aslında yanan vücutlara...gözyaşları merhem olur yanıklarına... onlar bir paradoksun kendini bile nasıl oluşturdugunu bilmeyen paradokslar yaratarak yaşatırlar.''ben salağım'' ''ben bir aptalım'' sözcüklerini beyninizde yankılatarak hücrelerinizi tek tek öldürürler. ama bir yandan yeni bir yapılandırma oluştururlar insanlara. bir şeyleri nasıl hakkettiğini,neleri haketmediginle açıklar. agzınıza götürdüğünüz kaşıgın bile kulagınıza girmesine sebep olurlar. ya benimsersiniz onları ya da ''anlamazsınız''
herzaman bir şeyleri duyurmaya çalışırlar.''ay ben sizi çok seviyorum'' gibi aptal cümleleri kuranlar ya onları anlamamıştır ya da gerçekten aptallık mertebesinde bir rekor kırmışlardır. her albümlerinde sürekli bilmeceler saklıdır. *her albümde belirli bir sayıda şarkı var zanneden zavallılara inat her şarkıları içinde 10 şarkı barındırır. her birleşim başka bir şarkıya gebedir ve her ölüm onlar için bir notadır içinizi burkan. üçüncü gözünüz açılır neye ugradıgınızı şaşırırsınız (bkz: third eye)
her nekadar yazı boyunca ''albüm'' kelimesini kullansam bile onlar aslında bir albümden çok çok daha fazlasını avucunuzun içine koyarlar. Ænimayı kutsal kitap gibi benimsersiniz. lateralusu ruhunuzun parçalanmasıyla eşdeger görür undertowu dogruları görerek geçirdiğinizi bir temizlenme olarak algılarsınız.opiatedir başlangıcınız bu yola ve salivalle yenilenir her şey. tekrar tekrar ''bu vücut kutsallll'' diye haykırmaya başlarsınız...
tool; tanrılaşmadır, tanrılaşırken tanrıları katletmektir, öc almadır, yavaşlamayı durdurmaktır ama bunu hızlandırmadan yapmaktır. tool,''bir şeyler düşünüyorum ama söyleyemiyorum'' daki düşündüklerinizdir....