rivayet odur ki büyük iskender tahta geçtikten sonra kendisini kutlamaya gelmeyen diyojen'in bir gün ayağına gitmiş. aralarında şöyle bir diyalog geçmiş:
büyük iskender: benden* bir dileğin var mı?
diyojen: var. gölge etme, başka ihsan istemez.
show tv'deki ateş hattı programında reha muhtar prens charles'ın müslüman olduğu yönündeki söylentileri eleştirmektedir. konuyu diyanet işleri başkanıyla tartışmaktadır:
-efenim prens charles'ın müslüman olduğunu söylüyorlar. peki ama öyle bir adamdan müslüman olur mu?
-olur tabi neden olmasın?
-ama efenim nasıl olur?
-reha bey siz müslüman mısınız?
-tabi müslümanım efendim.
-siz namaz kılıyor musunuz?
-hayır.
-oruç tutuyor musunuz?
-hayır.
-içki içiyor musunuz?
-evet.
-e sizden nasıl müslüman oluyorsa, ondan da en az sizin kadar müslüman olur.
reha abimizin surat ifadesini tahmin etmek pek zor değil bu tokattan sonra.
beşiktaş-boluspor maçı sırasında hakem beşiktaşın 2 golünü vermez, boluspora havadan bir penaltı verir. maç çığrından çıkmıştır. beşiktaşlılar neredeyse sahayı terketmeyi düşünürler. boluspor 2. golü de atar.metin tekin santrayı yapmaz bekler. hakem düdüğü bir daha çalar, ama hala topa dokunmaz.
hakem:metin neden başlamıyosun, bak kart çıkartırım! metin: hocam sahanıza geçin, başlayacam..
yavuz sultan selim han birgün şah ismail den bir hediye alır. elçiler binbir türlü seremoninin ardından hediyeyi kendisine takdim ederler. kat kat elmaslar ipek kumaşlarla dolu kutu açıldığında etrafa iğrenç bir koku yayılır. bu kokunun nedenini saraydaki kimse anlayamaz ve kutunun dibine bakıldığında bir insan dışkısının konulmuş olduğu görülür. kat kat mücevherler ve ipek kumaşlar altındaki bu insan dışkısına bir anlam veremeyenler şah ismail in yavuz sultan selim' e yaptığı bu hakaret için büyük ceza alması gerektiğini söylerler.
daha sonra yavuz sultan selim tüm alimlere ve saray erkanına şah ismaile karşı verilecek '' tokat gibi bir cevap '' bulmalarını emreder. aradan çok zaman geçmeden cevabı yine kendisi bulur. aynı şekilde mücevherlerle ve ipeklerle dolu bir kutu hazırlatır üzerlerine renk renk gül yaprakları koydurtur ve en alta da güzel güzel lokumlar yerleştirtir. kutunun altına da mütevazi bir not iliştirir.
şah ismail kendisine gelen osmanlı elçilerini kabul eder ve yavuz sultan selim 'in cevabını bekleyen herkes oraya toplanır. kutu açıldığında etrafı mis gibi gül kokuları sarar ve kat kat mücevherlerin ipeklerin arasından taze lokumlar çıkar. herkes hayretle birbirine bakar ve buna bir anlam veremez. derken şah ismail'in gözü kutunun altındaki mütevazi nota ilişir. notta aynen şu yazmaktadır:
- herkes kendi yediğinden ikram eder!!!
dün gerçekleşen bir olaydır. televizyonda fırtına vadisine bilmem ne santrali yapılacağını ama bunun doğayı mahvedeceğinden falan bahsetmektedir. eleman ve çaycı arasındaki diyalog. bu arada eleman istanbul üniversitesinde okumaktadır ve 3 yabancı dil bilmektedir. çaycı, bildiğin çaycı.
e : ya yapıcaksın tabi santrali ya.
ç : olur mu olum ağaçlar falan kesilcekmiş, doğaya zarar yani
e : yok be abi, para getiren herşeyi yapıcaksın
ç : ulan ibne git götünü siktir o zaman para için
e : ......
ç : ??
çocuk kıza aşıktır. ama arkadaştır bunlar. çocuk açılıp, eteğindeki taşları döker, reddedilir ve sonrasında tribe girer. kız da dayanamaz mesaj atar. neden böyle davranıyorsun bana, benim seninle bir derdim yok ki yapma böyle, diye. çocuk da; senin benimle bir derdin yok, benim de derdim bu, der. kız üzülür. laf iyi gelmiştir.
nada: ya hattori hanzo kılıcı benim ütopyam, bulanla evlencem.
melankolik: kendine neden böyle bir ödül koyma gereği duydun?
nada:...
melankolik: *
nada:...
iki arkadaş yolda yürürken kendini zeki sanan gerizekalı kız köpeğiyle gezmektedir.
-hadi ton toş insanlara yol ver bak onlar sana vermiyor.
*aaa maymuna bak lan cafer.
-o maymun değil bi kere taaammı?
*aaa maymun konuştu.
*puahah muhaha.
Melan:
olm sen burda olsan melan:
bak konusturma beni melan:
pamuk alırım eve bi ton nada:
unuturdun ! nada:
ahahahahaaa melan:
?? * melan:
pamugu gorunce aklıma gelirdi * nada:
kal geldi sanki bi an? nada:
ahahahaha melan:
??? Melan:
ne ara geldi? * melan:
ben neden gormedim? Nada:
sana sanaaa melan:
bknz: tokat gibi cevablar
bknz: cevab veremedi
bknz: göd oldu
laboratuvarda analiz aşamasına gelinmiştir ve farklı bir yöntem denenmiştir.
kız: bu arada bakabildiniz mi yaptığım analizlere?
lab sorumlusu: evet
kız: nasıl buldunuz?
lab sorumlusu: olması gerektiği gibi
kız: yani kusursuz?
lab sorumlusu: oehhhh
üstad necip fazıl'ı küçümsemek üzere yanına gelen o devrin ileri gelmişlerinden biri:
ileri gelen: azizim iki tane üslubu tartışmasız mükemmel olan şair var diyorlar
necip fazıl: diğeri kim?
asansör beklenir ancak bir türlü meşgul ibaresi sönmez. 2 kat aşşağıya inilir ve hesap sorulur. çok sinirliyken bekletenin bayan olduğunu görünce biraz olsun yelkenler suya iner.
- neden bekletiyorsunuz asansörü
- ya sağlık karnemi unutmuşum evde onu arıyordum
- canınız saolsun.
- sen ne tatlı şeysin öyle.*
asansör gerginliği asansör fantaazisiyle son bulur.
(bkz: bir tokatlık canı varmış)*