tkp ye sorduk izmir grevi neden desteklenmeli

entry1 galeri1
    1.
  1. habersol.org tan:
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2420516/+

    https://haber.sol.org.tr/...en-desteklemeliyiz-398795
    izmir Büyükşehir Belediyesi'ne (izBB) ait iZELMAN, iZENERJi ve Egeşehir ile DiSK Genel-iş Sendikası arasında 23 bin işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi (TiS) görüşmelerinde dün gece de uzlaşma sağlanamadı.

    işçilerin 29 Mayıs 2025 Perşembe günü greve çıkmasına neden olan uyuşmazlık başlıklarının başında DiSK Genel iş Sendikası'nın "eşit işe eşit ücret" talebinin Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul edilmemesi yer alıyordu. Genel iş Sendikası, Büyükşehir’in başka şirketlerinde veya doğrudan Büyükşehir bünyesinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerle aynı işi yapan üyelerine aynı hak ve ücretlerin verilmesini talep etmişti.

    Türkiye kamuoyuna da mal olan ve yoğun tartışmalara yol açan bu grev ve TKP’nin tutumu hakkında sorularımızı TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı’ya yönelttik.
    Öncelikle TKP’nin izmir’deki greve dair tutumundan başlayalım. TKP belediye işçilerinin grevini destekledi mi?

    Evet Türkiye Komünist Partisi izmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı şirketlerde çalışan işçilerin mücadelesini ve grevlerini destekliyor. Sadece bu yaşadığımız örnekte değil Türkiye’nin dört bir yanında örgütlenen, hakkını arayan, grev ve direnişler gerçekleştiren işçilerin mücadelesini büyütmek ve onlarla dayanışmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Belediye işçileri özelinde de TKP sadece bugün ve izmir’de değil Türkiye’nin farklı kentlerinde, sadece CHP’li belediyelerde de değil AKP’li belediyelerde de hak mücadelesi veren belediye işçilerinin hem mücadelesinin içinde hem de o mücadelelerle dayanışma içerisinde oldu ve olmaya da devem edecek.
    'Türkiye’de işçiler neyi talep ediyorlarsa haklarıdır'
    Kamuoyunda tartışılan ücret artış taleplerini veya bahsedilen kimi yan hakları haklı bulduğunuz için mi bu desteği sunuyorsunuz?

    Kamuoyuna da yansıyan kimi rakamlar ve kimi talep maddeleri konuşuluyor. Belediye yönetimi ve sendikanın karşılıklı olarak birbirlerinin açıklamalarını yalanladıkları rakam ve bilgiler havada uçuyor. Elbette işçilerin emeğinin karşılığı olarak alacağı maaş, sahip olacağı haklar, tüm bunlar tek tek çok önemli. izmir’deki grev açısından söylersek, işçiler için en kritik talep olarak gündeme getirilen "aynı işi yapan ama belediyenin başka şirketlerinde ya da bölümlerinde çalışan işçilerle aynı hak ve ücretleri talep etmesi"nden daha doğal ve haklı ne olabilir?

    Ama TKP’nin tutumunu belirleyen bunlardan ibaret değil. Asgari ücret ne kadar olmalı tartışmaları her gündeme geldiğinde de ifade ediyoruz, bugün Türkiye’de işçiler neyi talep ediyorlarsa haklarıdır. Türk iş’in Mayıs sonunda açıkladığı verilere göre dört kişilik bir aile için açlık sınırının 25 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 81 bin lirayı aştığı bir tablodan söz ediyoruz. Emeği ile geçinen insanların neredeyse eğitim ve sağlık gibi en temel ihtiyaçlara bile parasız ulaşamadığı koşullardan söz ediyoruz. Sosyal devletin “s”sinin bile kalmadığı güvencesiz vahşi bir düzende yaşıyoruz. Türkiye bugün ağır bir yoksulluk ve karanlığı yaşıyorsa, yönetenler bu kadar pervasız, kural tanımaz bir tutum içerisindelerse bunun asıl nedeni karşılarında örgütlü bir işçi sınıfını görmemeleridir. Yani işçiler örgütlendiği, hak aradığı, mücadele ettiği için değil, bu olmadığı için Türkiye bu karanlığın içinde.
    'Düzen partileri belediyelerde iş vaadini seçim çalışmalarının en etkili kozu olarak kullanıyor'
    izmir’deki greve dair tartışma başlıklarına gelelim. Doğrudan belediye işçilerini ve sendikayı hedef alan kimi eleştiriler sosyal medyada ve kısmen belli basın kuruluşlarında yer aldı. 'Belediye işçilerinin torpilli olduğu', 'aslında doğru dürüst çalışmadıkları', 'başka işlerde çalışan işçiler asgari ücretle geçinmek zorunda kalırken belediye işçilerinin yaptığının arsızlık olduğu' ve benzer bir dizi yorum ve eleştiri ile karşılaştık bu süreçte. Bu yorumlara ilişkin görüşünüz nedir?

    Tabii insanların tam olarak hangi duygu ve düşüncelerle bu tür yorum ve zaman zaman da hakarete varabilecek eleştirileri yaptıklarını bilemem. Ama bu durumun ortaya serdiği manzaraya dair kimi görüş ve değerlendirmelerimi paylaşmak isterim.

    Evvela işin belediye işçilerinin sunduğu hizmet, onun niteliği ve niceliği kısmından başlamak ve biraz da açık konuşmak gerek. Bugün belediyelerde çalışan işçilerin belirlenen sürelerde, belirlenen işleri doğru ve uygun şekilde yapıp yapmamaları belediye yönetimlerinin zaten asli sorumluluğu. Şunu kastediyorum, belediye hizmetlerinin yeterince sunulup sunulmaması ise eleştiri konusu, bunun muhatabı işçiler değil belediye yönetimleridir. Kastedilen belediyelerde yapılması gereken işten fazla bir işçi istihdamı olduğu, belediye işçilerinin çoğunun ya da bir kısmının aslında az ya da hiç çalışmadığı gibi bir husus ise burada da asıl hesap sorulması gereken belediyeleri siyasi arpalık olarak gören belediye yönetimlerindeki siyasi partilerdir. Düzen partilerinin hepsi bu ayıbı yıllardır yapmakta hatta belediyelerde iş vaadini seçim çalışmalarının en etkili kozu olarak kullanmaktadırlar. Ayrıca mesai saatlerinde normal işini yapan, çalışan belediye işçilerinin hepsini bankamatik işçileri diye yaftalamak biraz vicdansızlık olur. işçiler niye belediyelerde işe giriyor diye soruluyorsa bu da tuhaf. Onca işsizlik ve yoksulluk varken insanların belediyelerde işe girmek istemesinden, güvenceli bir işte çalışmak istemelerinden daha doğal bir şey olamaz. işe girenlerin bir yerlerden torpilli olduğu ise söz konusu edilen, o zaman da önce dönüp izmir özelinde CHP’den hesap sormak gerekiyor. AKP devlet kurumlarını, CHP de belediyeleri torpille adam yerleştirdiği hale getirmiştir ve evet bunun hesabını vermelidirler.
    ss
    TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı.
    'Belediye işçisinin istediği üç kuruş iki gün sonra belediye işçisi için bile pul olacak'
    Türkiye’de işçiler asgari ücretle, doğru dürüst hiçbir sosyal hakkı olmadan çalışırken belediye işçilerinin yüksek maaşlar ve abartılı ek haklar talep ettiklerine dair eleştiriler için ne diyeceksiniz?

    TKP insanın insanı sömürmediği bir düzeni savunuyor. Tekrar olacak ama tüm işçilerin insanca koşullarda yaşama ve çalışma doğrultusundaki tüm talepleri haklı ve meşrudur. Üretimde ya da hizmet alanında, bir özel işletmede ya da kamuda çalışıp çalışmamalarından bağımsız olarak bu böyle. Geçinemeyen işçi kardeşlerimiz hakkını arayan işçilere değil onun hakkını çalan patronlara, bu düzene kızmalı, haksızlığın nedenini orada aramalıdır.

    Parti olarak sürekli ifade ediyor, hatta tabir uygunsa bas bas bağırıyoruz, büyük holdinglerin sahibi bir avuç zengin memleketi yiyip bitirdiler, hâlâ da doymak bilmiyorlar. Bugün Türkiye’de, izmir’de yoksul emekçinin, emeği ile geçinmeye çalışan milyonların canını acıtan, vicdanını sızlatan asıl eşitsizlik, asıl büyük haksızlık bu. Belediye işçisinin istediği üç kuruş iki gün sonra belediye işçisi için bile pul olacak. işçiler bu büyük eşitsizliğe, holdinglerin soygun düzenine isyan etmeli. Emeği ile geçinen insanların çıkarları niye birbirine karşı olsun, neden işçiler birbirine rakip ya da düşman olsun? Bu bayağı büyük bir tuzak. Ama aynı mesele belediye işçisi için de geçerli. Yarın hakkını alıp işine dönen belediye işçisi de üç gün sonra başka bir yerde hakkını isteyen işçiyi kendine düşman ya da rakip olarak görmemeli.

    Tabii bu durum içerisinde yaşadığımız alçak düzenin insanda ve dolayısıyla işçi sınıfı ve tek tek işçilerde yarattığı tahribatla da doğrudan ilgili. insanın en büyük gücü bir toplumun parçası olması iken bu düzen insanı insana düşman hale getirmiş durumda. Evet, bu ayrı bir sohbetin konusu ama TKP’nin işçi sınıfına dönük bu bireyci, liberal saldırıyı boşa düşürmek gibi bir görevi var.
    'Belediye hizmetleri gittikçe daha çok piyasaya açılıyor'
    Biraz önce siz de bahsettiniz, insanların aslında belediye hizmetlerinin yetersizliğine veya aksamasına dönük de tepkileri var. Sonuçta ulaşımdan kentin temizlik ve kamusal alanlarının kullanımına kadar bir dizi insan yaşamını doğrudan etkileyen alanda belediyeler devrede. Belediye hizmetlerinin yeterli görülmemesi ve işte grev olduğunda bu alanlarda hayatın zorlaşması, ortaya çıkan sıkıntılar da belediye işçilerine dönük eleştiri ve tepkiler olarak karşımıza çıkıyor. Bu tepkilerde haklılık payı var mı?

    Kentlerde ortak kamusal yaşam alanlarının oluşturulması ve düzeni belediyelerin sorumluluğunda. Yurttaşların ulaşım, su, çevre temizliği gibi kimi temel ihtiyaçlarının karşılanması, kent, imar ve çevreye ilişkin belli planlama ve denetimlerin yapılması da belediyelerin sorumluluğunda. Sorun Türkiye’de belediyelerin bu sorumlulukları halkın hakkı olan, kamusal bir hizmet olarak hayata geçirmeyi bir kenara bırakıp bunun tam karşısında bir işlev ve role bürünmüş olmalarından kaynaklanıyor. Belediye hizmetleri gittikçe daha çok piyasaya açılıyor. Belediye hizmetleri birer kâr amaçlı ticari faaliyet, belediyeler de bu ticari faaliyetlerin koordine merkezi haline dönüşmüş durumda. Bu tabloda kentte yaşayan insanlar için nitelikli ve yeterli hizmetler ancak paranız varsa ulaşılabilir hale geliyor. Bu beraberinde belediye sorumluluğundaki kimi hizmetlerin sunumunun ticari kazancın konusu haline gelmesine de yol açıyor. Biz söyleyince kimileri kızıyor ama bu belediyecilik yaklaşımında belediye başkanları da kendilerini kentin patronu sayıyor. Hatırlanacaktır, Erdoğan başbakanken Türkiye’yi ticari bir işletme gibi yönetmekten söz ediyordu. Bugün CHP’li belediye başkanları da başkanı oldukları kentleri tıpkı AKP’li ve diğer düzen partilerinin belediye başkanları gibi ticari işletmeler olarak kabul edip öyle yönetiyorlar. Kenti ve belediye çalışanlarını kendi malları, kendilerini de evet, kentin patronu sanıyorlar.
    ii
    'Belediyelerdeki en büyük kara delik ihale sistemi'

    Yeri gelmişken değinmiş olayım, izmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP ısrarla AKP hükümetinin CHP’li belediyelere uyguladığı hukuksuz baskı ve dayatmalardan, belediye bütçelerinde yaptıkları kısıtlamaların belediyeleri harcamalar konusunda çok zorladığından şikayet ediyorlar. Bu şikayetlerinde haklılar. Ama belediye bütçelerine getirilen kısıtlamalarla başa çıkılması için akla ilk işçi maaşlarının gelmesinde bir sorun yok mu? Belediyelerdeki en büyük kara delik ihale sistemi. Tasarruf yapılacak, bütçede kısıtlamalara gidilecekse en etkili adım ihale ile özel sektöre, müteahhitlere iş yaptırmaktan vazgeçilmesi, belediyelerin sırtından müteahhitleri atması olacaktır.
    'Sendikalar işçilerin örgütlülüğünü temsil eden araç olmaktan daha çok işçiler adına pazarlık yapan kurumlar halini almış durumda'
    Son olarak sendikaya ve sendikacılara dönük getirilen eleştirileri soralım. Belediyelerde örgütlü sendikalar da bu süreçte en fazla eleştirilenler arasında yer aldı. Sendikacıların AKP veya CHP’nin adamı oldukları, sadece kendilerini ve sendikadaki koltuklarını düşündükleri, işçileri kendi menfaatleri için kullandıklarına dair çokça eleştiri yapıldı. Bu eleştiriler hakkında ne söyleyeceksiniz?

    TKP, işçi ve emekçilerin, hayatın her alanında özellikle de işyerlerinde örgütlü olması, örgütlü hareket etmesinin hayati öneme sahip olduğunu söyleyen bir parti. işçi sendikaları da bu örgütlenme araçlarından biri. Daha doğrusu öyle olmalıydı. Ama bugün baktığımızda işçilerin örgütlülüğünü temsil etme anlamında sendikaların oldukça geri bir noktaya çekilmiş olduklarını söylemek durumundayız. Evet şu anki tabloda sendikal alana ve çalışma yaşamına dair yasal düzenlemelerden kaynaklı ciddi kısıtlama ve sorunlar var. Ama sorunumuz bundan ibaret değil. Bugün sendikalar işçilerin örgütlülüğünü temsil eden, onları hakları için mücadelede diri, uyanık ve birlik içinde kılan bir araç olmaktan daha çok en iyimser yorumla işçiler adına pazarlık yapan kurumlar halini almış durumdalar.

    işçinin örgütlülüğünün ve gücünün hissedilmediği bir durumda patronlarla pazarlığın etkili olma olasılığı da zayıflıyor. Ayrıca sendikaların pazarlıkçı bir rolle sınırlı kalmaları işçilerin örgütlülüğünü güçlendiren ve onları birbirlerine daha sıkı bağlayan değil tek tek sendika ile ilişki kuran ve bireyci bir beklenti içine sokan bir durum yaratıyor. Bu sanırım üzerine uzun uzun tartışmamız ve muhakkak müdahale etmemiz gereken bir konu.
    s
    'Belediye yönetimlerini alan düzen partileri sendika yönetimlerinde söz sahibi olmayı kendilerine hak görüyorlar'

    Belediye işçilerinin sendikal örgütlenmelerine gelince ise durum daha da vahim. Karşımızda AKP’li belediyelerde AKP’ci, CHP’li belediyelerde ise CHP’ci sendikalar var. izmir’de bugün yaşanan toplu sözleşme ve grev süreci CHP’li bir belediye ile CHP’ci bir sendika arasında yaşanmakta. Bu tabii çok acı. Özel olarak şu sendika yöneticisi AKP’cidir, şu sendika yöneticisi CHP’cidir meselesi değil. Söyleşinin başında da konuştuğumuz konularla da ilgili.

    Tekrar etmiş olacağım ama, düzen partileri yönetime geldikleri belediyeleri siyasi arpalık olarak görüyorlar. Buralara siyasi rant için insanlar yerleştiriyor, bunu seçimlerde de bir vaat olarak kullanıyorlar. işte bu siyasi partiler yerleştirdikleri her bir işçiyi aynı zamanda kendi emir erleri sayıyor. Cemil Tugay için patron gibi davranma eleştirisini getirirken bunu da kastediyoruz. Belediye yönetimlerini alan düzen partileri işçilerin illa bir sendikası olacaksa o sendikanın yönetimlerinde söz sahibi olmayı kendilerine hak görüyorlar. Sendika ve sendika yönetimleri bu hali alınca, sendikacılık da siyasi rant konusu haline geliyor maalesef.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük