seyirci, oyuncu, sahne, eserden oluşmaktadır.
oyun, sahne tasarımı, sahne giysisi, ışıklandırma, sahnelendirme gibi herbiri başlı başına bir sanat etkinliğinden oluşan bir sanat dalıdır.
tiyatroda değişmeyen unsur ''izleyici, oyuncu, metin''dir. bir oyun perdeler ve sahneden oluşur.
kendisi kadar izlemenin de bir sanat olduğunu düşündüğüm gösteri türüdür. akşam gittiğim tiyatrodaki abla. hadi cep telefonunu açık unuttun çaldı ona tamam da o konuşma neyin nesi allah aşkına? Eğer yanındaki seyirci uyarmasa neredeyse oyunu anlatacaktı konuştuğu kişiye.
türkiye'de genelde izleyicilerinin çoğu hayatlarının bir dönemi tiyatro oyunculuğunu da denemiştir. oysa ki herkes sinema filmi izliyor ama sinema oyuncusu olmayı herkes düşünmüyor. bunda belki de izlerken o canlılığı hissedip, etkilenmenin de payı vardır. yine de birçok uygarlıkta varlığını sürdüren, dönemden etkilenen ve dönemi etkileyen tiyatronun herkes söylese de seyirciye ihtiyacı olduğu açıktır. bunu söylerken tiyatro seyircisinin de diğer seyircilerden farklı olduğunu belirtmek isterim ki önce ne yapıp yapmamamız gerektiğini düşünüp öyle giderim derim. *
klişe olarak ; yazıyı sözle bedenle anlatma sanatı. ama gerçekten zor bir o kadar da keyifli bir sanat. ülkemizde hakettiği değeri bulamıyor o da ayrı mesele.
tabi bu ülkemizin değerli ustalarını silebilicek bir sorun değil.
bir avantajı da normal şartlarda *tek bir insan tek bir karaktersinizdir fakat tiyatro sayesinde bambaşka insanlar olabiliyor bambaşka empatiler yaşayabiliyorsunuz. *
bir kültürün kendi değerlerini, ortak toplumsal değerlerinin sanatla buluştuğu sahnedir.
benim üzüldüğüm bir şey var, zamanında 1830 larda gogol rus sahnelerinde fransız soytarısı değil rus soytarısı görmek istiyorum diye haykırmıştır. bugün ülkemizde sahnelenen oyunlara baktığınız da kaç tane türk oyunu sahnelenmektedir. çok az. tiyatromuz da kendi değerlerimizden bir şeyler ortaya koyamıyoruz ki gogol gibi aydınları olan ülkeler bunların kavgalarını 1800lü yıllarda vermiştir. bizler bugün daha bu noktada bile değiliz, (bkz: paçoz)luğumuzu eleştiremiyor oluşumuz da yine sahnelerimize kendimizden bir şey aktaramıyor oluşumuzun nedenlerinden biridir.
bu durum neden kaynaklanıyor derseniz, (bkz: hödük)lük derim.
bir sahnesi ve seyirciler için alanı olan, sahnesinde oyuncular tarafından canlı performans sergilenen alanın adıdır.
eski yunan'da suç işleyen bir insana verilebilecek en büyük cezalardan biri belirli bir süreliğine tiyatroya gitmesine engel olunmasıydı. bunun nedeni de tiyatronun insanların bir araya gelip sosyalleştiği ve hem bir birleri hem de çevreleri hakkında bilgi edindikleri yer olmasıydı. tiyatroya belirli bir süre gidemeyen bir kişi hiçbir konuda bilgi edinemediği gibi sosyal hayattan da geri kalıyordu.
beni en çok rahatlatan sanat dalı. sanatın babası, sanatın olmazsa olmazı. tiyatro öyle bir şeydir ki bir buçuk saat boyunca tüm dertlerinizi unutup gülümseyerek seyre dalarsınız. tüm aileler çocuklarına tiyatro sevgisini küçük yaşlardan aşılamalı ki ileride çok sey kaybetmişim meğer demesinler.
Evrimini metin içeriği ile sağlayan sanat. Elbette sadece drama algısı tiyatroda evrimi, gelişmeyi imlemez ama metin tiyatronun bu anlamda olmazsa olmazıdır. Antonin Artaud'nun, Shakespeare döneminin, antik yunanın, Bertolt Brecht ve stanislavski'nin sahne düzenleri belli başlı yenilikler getirir ama çoğunda önemli nokta oyunculuk ve bunun teknikleridir. Bunun yanında Eugene ionesco ve Samuel Beckett'in getirdikleri yenilikler de sahne üzerindeki yenilenmelere imkân tanımıştır. Lâkin tiyatro metinlerinin devrimci yapısı asıl devrimi, evrimi sağlayan birer dinamodur.
güzel sanatlar içinde en güzelidir.
hem bu işle uğraşana, hem seyircisine.
bazen kendinizi düşündürtür, içinize döndürtür; bazen her şeyi unutturur.
en kıytırık işe yaramaz oyunda bile, param çöpe gitti be diyemezsiniz. sahnede seyrettiğiniz kötü de olsa bir emektir, istemeseniz de bunu fark edersiniz.
ama yine de seçici olmakta fayda vardır.