türkiyenin göbeğinde, türklerden başka hiç kimsenin olmadığı gayet normal kendi halinde bi mekanda, kendi aralarında bağıra bağıra almanca konuşmaktır.
'' efenim almanya da böyle değil her yer temiz, bak yerlere çöp bulamazsın. ama bizim insanımız çok sıcak kanlı, orada konuşmaz kimse seninle. geçen gün yere çöp attım evime 500 euro ceza geldi. inasana bi kere değer veriliyor orda burası gibi değil ki. bi sokak var herkes türk lan orda, kasaba giriyorum türk çıkıyo, heee bir de dönerci ramiz var erzurumlu çok komik adam.'' diye susmadan her boku anlatmak.
cefakar annenin, cefakar babanın sayesinde sözlükte entry girebilmek. üzerine türkiye'de yaşayanlara bok atıp sözlükte utanmadan yollu kız rolü* yapabilmek. iki kültür arasında sıkışmışlık, türkiye'ye gelince bir bok olduğunu zannetme.
vs. vs.
bir de beni gurbetçi falan sanıyorlarmış. yok. gurbetçiysem de almancı değilim yani, olmam.
türkiye'ye gelince türkleri beğenmemek, küçümsemek. avrupa'yı ve avrupalıları övmek. "bu türkler çok görgüsüz" demek. ama almanya'ya dönünce tekrar ezik ruh haline bürünmek. almanlara sevimli gözükmek için devamlı sırıtmak. "bokunuzu yiyim abü" dercesine yavşak ve ezik hareketler sergilemek.
son model mercedes'le sanki zenginmiş gibi hava atmak. bir yıl boyunca gavurun bokunu temizlediğini kimselere söylemez. eşinde altın kolye ve bilezikler, çocuklar biraz büyükse ülkücü bıyığı ve kimseleri beğenmeme tavırları. ulu orta almanca fransızca konuşmalarıda cabası.