zamanında keremcem i izleyip çoşan ergen hanımların sınıf atladıktan sonraki yeni keşfinin yeni filmi. herşeyi geçtim twilight izleyen kızlara maruz kalmak işkencenin son raddesidir.
kitlelerin edward ile jacob'u çıplak görmek için gittiğini düşündüğüm film. jacob üstünü ilk çıkardığı sahnede arkalardan "yalarım" diye bir ses duydum sandım. edward da üstünü çıkardı ama dev ekranda göbeği kıllı bir adam görünce seyircimiz pek memnun olmamış ki arkalardan "cık" sesleri yükseldi.
yani jacob team, edward teame karşı "yalarım" hamlesi ile 1-0 öne geçti.*
not: 92'li bebe acayip gaza getirdi beni. çalışmalara başladım.*
sinemada arkamda oturan ve muhtemelen sevgilisinin zoruyla kolundan tutup getirilmiş erkeği gördükten sonra, sözlükte neden bu kadar bok atılıp sevilmediğini daha iyi anladığım filmdir. eleman nasıl sıkıldıysa artık, esneye esneye salondaki tüm havayı soğurdu yeminle. bir de öyle bir yorumda bulundu ki, sülün gibi taş gibi vampirlermiş, vampirlerin büyülü dünyasıymış, imkansız aşkmış falan.. hepsi gözümde farklı bir yerde artık.
- "neyini beğeniyonuz bunun lan? herkes birbirini korumak için götü başı dağıtıyo işte, film bundan ibaret."
yukarıdaki durumun üzerine diyeceğim şudur ki, sevgili kızlar erkekleri, erkeklerinizi götürmeyin new moon'a. yazıktır lan. bella'ya mı üzüleyim, arkamdaki çocuğun haline mi yanayım bilemedim bir türlü. sıkılıyorlar işte, gerçek dışı romantizm söz konusu olunca kaldıramıyorlar. zorlayınca da aha böyle gay edward, şişme jacob diye saydırıp duruyorlar ulu orta.
bizler için kurtlar vadisi ne ise, onlar için de twilight saga odur. edward için yapın bunu sevgili kızlar, rahat bırakın erkekleri.
kız arkadaşımın isteğiyle gittim. daha doğrusu kendisi kitaplara hayran olduğundan çıkıntılık yapmak istemedimden gidelim dedik, zaten ilk filmi de evde izlerken kötü gelmemişti aksiyon maksiyon olan yerlerden severim dedim. ilk filmin bana göre 6/10'u vardı.
velhasıl ben bu kadar kötü bir film görmedim hayatımda. gerçekten en kötü 10 filmim arasına girer ya kafadan. elle tutulur hiçbir yeri yok. aksiyon yok, az maz değil yahu yok. toplasan 10 saniye aksiyonumsu şeyler var. bir de paso hırlamalar mırlamalar. gerisi yalan.
aşk konusu işlemişler diyeceğim o da yok. yani insanı etkileyen sahne olur müzik olur hüzünlendirsin falan bari değil mi? o da yok. sıfıra sıfır elde var sıfır. her şey kopuk kopuk.
anca arabadan yavaş çekim inen cullen beyimiz, kızın kafası kanıyor diye tişörtünü çıkaran maksat kas göstermek olsun kurt beyimiz allah'dan pantolonu çıkarmadı ne diyeyim yani.
bir de salondaki yaş ortalaması genelde 10-18 yaş arası genç kızlardı bilmem çoğu yerde öyle mi? filmde ne kadar aptal espri varsa yarıldılar falan ağzım açık kaldı.
sonu daha da komik. pembe dizi gibi bitirmişler yahu oha!
dediğim gibi bence genel konu gayet güzel, çok iyi bir şeyler beklenebilir de bu filmlerden, ama bu kadar hayranı oldu ne çeksek ağzı açık ayran budalası gibi filme geliyorlar diye sırf sömürüyorlar bence filme gelenleri, kitapları sevenleri. illa aksiyon olsun da demiyorum, eğer kitap böyle değilse elbette olmaz ama o zaman da adam gibi duyguları versinler bu kitapları seven insanlar bu kadar yüzeysel ve duygusuz şeyleri sevmediler herhalde?!
paramı yoldaki dilenciye versem en azından muhtaç birine vermiş olur bu kadar üzülmezdim.
çok pis kin kustum ama sebebim antici mantici olduğumdan de. azıcık sinema zevki olan beğenmez yahu bunu. 0/10 dan başka not almaz bu film.
edit: gözü kapalı hayran olmak böyle bir şey sanırım. az bir bakın lan ne izlediğinize hiç mi sinemadan anlamıyorsunuz.
twilight serisinin ikinci kitabı olmakla birlikte vizyona giren yeni filmi. ilkine göre çok daha iyi olmuş. gerek çekimler gerekse senaryonun oluşturulması açısından. kitapla örtüşmüş bu sefer. ancak edward ve bellanın heidi ve peter tarzı ormanda mutlu mesut koşmalarını tamamen yorumlarımın dışında tutuyorum.gül gül öldüm yahu.
ayrıca bu filmden kendimce çıkardığım sonuçsa her genç kıza jacob görünümlü bir edward aşkı gerek ...
sürükleyici ve güzel olmasının yanı sıra, erkekleri canından bezdirmek üzere yazıldığından şüphelenilen serinin ikinci kitabıdır. kitabını okumayan kız kalmadığı düşünülmektedir. sinema ve kitabevi çıkışlarında 'ayyyhhhh, idvııııııırrrrttttttt chok tathlı yaaaaaaaaaaaaaa...' gibi tepkiler veren insanlık dışı organizmaların türemesine sebebiyet vermiştir.
twilight'de oldugu gibi bu bölümündede kitabı daha iyi olan film. film'de bellanın hislerini insanlara hisettirmeye calışmışlar ama kitapta o yüreğindeki deliği daha iyi anlıyor, hisediyor insan. edward'in yokluğunu kitaptaki kadar hisetmiyorsun filmde. herşey kısa tutulduğu icin kitabı okumayınca pek beğenilmiyeceğine inandığım film.
ilk filmden * daha iyi olmayan, edward cullen'ın mazoşist tavırlar sergilediği devam filmi. tamamen bir twilight manyağı olarak söylüyorum ki beklentilerimin çok altında oldu bu film. tamam iyi, güzeldi aşk dolu sahneler filan da vardı ama bi şeyler eksik olmuş. yani bi kere, edward film boyunca yok! hayalini koymuşsunuz ağzıma bal çalar gibi, yemezler. olmaz böyle. tamam, kitaba sadık kalınmış eyvallah ama zaten ben kitaba da uyuz olmuştum. neyse, yine de "güzel güzel" nidalarıyla çıktım salondan. yani, sırf edward'ın o okulun önünde arabadan inip bella'ya doğru salınarak yürüdüğü sahne için bile izlenebilir. *
şu sahneyle ilgili biraz daha konuşmazsam olmaz. edward'ın tüm ihtişamıyla salına salına bella'ya doğru yürüdüğü sahneyi çeken o chris weitz'i öperim ben bi kere. hislerime tercüman oldu resmen. bi de yavaş çekime almış, rüzgar da esiyor. edward'a bir kez daha aşık oldum o sahnede. yapılır mı bu be? yapılır mı chris efendi?
sonra, diğer yakışıklıya geçeyim. geri döneceğim edward'a.
jacob, bu filmin en seksi elemanıydı. uzaydan kopup dünyaya düşmüş ve dünyayı yerle bir edecek bir göktaşı gibi heybetliydi 92'li bebiş. kim der ki ona 92'li? romantik aşık tavırları beni pozitif manada yedi bitirdi. bella, papağan gibi "edvırd" dedikçe çocuk buna daha da ilgi gösterdi. başka erkek olsa "eeeh kızım senle mi uğraşcam git o zaman edvırd'a taam mı! senin nazını mı çekicem ulan? kimsin lan sen?" derdi ama jacob öyle değil işte. tam aşık erkek modeli. yönetmen jacob'ı o kadar gözüme gözüme soktu ki bi ara bella'nın jacob'a aşık olmasını istedim içten içe. "öküz edvırd ya nie bıraktın sanki kızı? bok adam" bile dedim. yalan yok.
jacob'ın özellikle alice arabanın başındayken camdan bella'ya "yalvarıyorum gitme, charlie için veya benim için" dediği sahnede salya sümük allah ne verdiyse saldım ben. kardeşim o nasıl bakışlar? bi erkek aşık rolünü bu kadar mı iyi oynar?
filmde -neden bilmiyorum ama- ciddi ciddi hüngür hüngür ağladığım sahneler oldu. halbu ki öyle sulu bir dramatik sahnesi de yoktu ama ne bileyim işte edward'ın bella'ya deli gibi aşıkken onu terkedişi mahfetti beni. özellikle de en son "you are not good for me" gibi bi şeyler dedi ya orda koptum ben. demek ki edward da olsa erkek erkek. 109 yıl yaşasa da erkek aynı erkekmiş bunu anladım. lan sanki kaçınca kızı koruyacaksın. eşşek kadar 109 yaşında adamsın nasıl böyle bir çocukluk yaparsın da bırakırsın kızı öylece. sanki beni terk etti gibi içlendim yemin ediyorum. ağlaya ağlaya helak oldum. sinemanın o beyaz ekranına koşup "edvırd gitme lan gitmee seni seviyorum soluk benizli adam!" diye hönkürecektim nerdeyse.
başka ne var? filmin müzikleri çok kötüydü. ilk filmde kullanılan müzikler nerde burdakiler nerde? hiç sahnelere uygun şarkılar yoktu. sanırım filmin en büyük negatif yönü de bu. müzik + sözler vs... bunlar filme çok mana katabilecek ufak ama önemli detaylardandır. olmamış sevgili weitz ve filmin en büyük eksiği de bu benim için.
filmdeki en mal sahne bella'nın "siktir git" der gibi edward'a "kiss me" dediği sahneydi. bi de altyazıda "beni öper misin?" diye çevirmişler. basbayağı emir kipiyle söylüyor hatun, bizimkilerde mısın müsün misin filan diye milleti kekliyorlar. * birde tüm salonun koptuğu bir bi sahne vardı ki bizim türk filmlerinden araklama resmen. chris weitz abim boş zamanlarında sanırım ediz hun'lu, hülya koçyiğit'li filmleri izliyor olacak ki filme öyle bir sahne koymuş. edward gömleği ve yeleğiyle, ferdi tayfur'un "bende özledim bendeeh resmin bah şuan elimdeh sııannaağ ğouşmak istediim derman yoh dizlerimdeeh" şarkısı eşliğinde geliyor sandım koştuklarını görünce. çok komikti lan koptum resmen! *
güzeldi güzeldi. o edward'ın salındığı sahne için bile 153 defa izlenebilir. he ayrıca, o edward'a kalkan eller kırılsın. köpekleeeeer! allah belanı versin topunuzun. sözüm sizeydi; aro, felix ve sümüklü jane! kansız kalasınız inşallah. kızılay bile kan vermez size inşallah.
ilk filme göre kesinlikle çok daha iyiydi her açıdan. fakat kitaptaki kadar zevk almanız mümkün değil doğal olarak. bi de herkes alice'in geleceği gördüğü sırada edward ve bella'nın ormanda koştuğu sahneye takılmış. neden bu kadar komiğinize gitti anlamadım. bu ikisi, kız vampir olduktan sonra ormanda birlikte koşarak avlanmaya çıkmıyorlar mıydı? benim aklıma türk filmlerinden fırlamış bi sahne yerine direktmen avlandıkları an geldi mesela. bilmiyorum, belki de benim aklımdan geçen şey, bu sahneyi çekerken yönetmenin aklının ucundan bile geçmemiş olabilir. belki de o an benim de gülmem gerekiyordu ama boş bir anıma denk gelmiş herhalde.
bir arkadaşımın zoru ile ilkimi, beşincisimi, sonuncusunu bilemem ama kazara izlediğim; salak, zeka seviyesi yerlerde, sıkıcı ve aptalca bir film. çok aptalca hemde. allah 2.sinden uzak tutsun inşallah.
twilight hastası olan ve büyük umutlarla aylardır bekleyen arkadaşlarımın izledikten sonra nefret kustuğu film. o kadar kötü mü bilmiyorum çünkü birinciyi de izlemedim zaten. *
kitabının hiçbir serisini okumamış, ilk filmini izlememiş bir bünye olarak, alacakaranlık kuşağına fransız bir şekilde sinema salonuna koşullandığımda, izleyicilerinin çoğunluğunun dişi olması ile beyazperdedeki beyaz pudralı kırmızı rujlu vampir çocuk edward arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu kanaatindeyim.Vampir sevgilisi, ergen bella kızımıza, ''biz ayrı dünyaların insanıyız'' seni korumak için terkediyorum havaları okuya dursun, araya gelişkin kaslarıyla kurtçocuk jacop giriyor vew her eregen kızın düştüğü depresyona ergen kızımız bellayı düşürüyor. Bella kızım sana sesleniyorum, kurdu vampiri bırak bu işleri, insan ol...
uzun zaman sonra bir filmde bu kadar yorulduğumu hatırlıyorum. filmi neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. tempo denen bir şey yok, diyaloglar sıradan. ''yazık'' bir film olmuş kısacası.
büyük umutlarla gittiğimden olsa gerek hiç beğenmedim. ilk perdede zaten sıkıntıdan ölüyor insan. buna kitabını okuduktan sonra gitmiş olmamın da katkısı olabilir tabi. ama şunu söylemeliyim ilk film düşük bütçeli olduğundan bu kadar kalite bir yapım olmamıştı. gerçi bu da baya abartı olmuş. kaliteli olduğunu göstermek için midir nedir bütün herkes gıcır gıcır giyinmiş, saçlar yapılı falan. efektler, dövüş sahneleri de daha iyi olabilirdi. ilk filmde pasaklı dolanan bella kızımız vampir sevgilisi olduğundan mıdır nedir bu filmde açılmış saçılmış, saçlar her sahnede fönlü, yapılı şekilde. edward ın da sürekli aynı takım elbiseyi giymiş olması gözümden kaçmadı tabi. bütçeyi burada saklamayı uygun görmüşler sanırım. müzikler ise gerçekten kötüydü, aslında kötü diyecek bir müzik bile yoktu diyebilirim. o ormanda koşan vampir bellayı kovalayan edward sahnesinde ise bütün salon gülmekten yarıldı. kimin aklına geldiyse o sahne çok ama çok yaratıcıymış gerçekten. ulan gülmekten kızın gözlerinin kırmızı olduğunu görmedim bile. velhasıl çoğumuz çok çok kaliteli bir yapım beklediğimizden film çerez gibi geldi.
not: edward'ı da özlememiş değiliz hani. iyi geldi görmek iyi. filmin müzikleri için internetten araştırma yapabilirsiniz. lakin çoğu müziğin filmde olduğunu hatırlamayacaksınız bile.
edit: kristen stewart ın berbat bir oyunculuğu olduğunu bu filmde de tekrar tekrar gördüm.