Yönetmenliğini Frank Darabont'ın yaptığı; Tim Robbins, Morgan Freeman, Bob Gunton'in oynadığı ve Shawshank hapishanesinde geçen olayları anlatan sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen 1994 yapımı film.
kaç kere izlediğimi saymadığım film, bir aralar replikleri ezberlemiştim, filmi kendi kendime tekrar oynuyordum, filmde en çok sevdiğim yerler şöyledir;
1- filmin sonunda buluşma sahnesi (tim robbins yatla uğraşırken aniden morgan freeman gelir ya hah işte orası)
2- kızkardeşlerin liderinin hapishaneden zoraki ayrılığı sırasında ' yemeğini kamışla yemek zorund kaldı' lafını içeren söz öbeği
3- hapishane müdürünün kasadaki ayakkabıları görünce şok olması.
başrollerini tim robbins ve morgan freeman'ın paylaştığı yanılmıyorsam 4 oscarlı film..."umut her şeydir" düşüncesinin verilmeye çalışıldığı hapishane filmi.."bir film kaç kez seyredilebilir?" konusunda sizi rahatlıkla rekora koşturabilir...(ben henüz 10 dayım)
hayatım boyunca bir daha benzerini izleyebileceğimi zannetmediğim, yaşam felsefeme yön verebilecek kadar beni etkileyen, bir ara kendimi mr dufresne * ile özdeşleştirmeme sebep olmuş, tek kelimeyle mükemmel film.
ülkemizde ve dünyada ne yazık ki forrest gumpla aynı dönemde vizyona girmesinden dolayı gişe hasılatı olarak beklenilen seviyeye ulaşamamıştır. forrest gump'ı kötülemek istemesem de shawshank redemption'la karşılaştırıldığında (en azından benim açımdan) sönük kaldığını söylemeliyim.
--spoiler--
filmin sonundaki kavuşma sahnesinde gözleriniz dolar, ağlamak istersiniz.
--spoiler--
andy dufrsne' nin hapisanenin dışına çıktıktan sonra, sağnak yağış altındaki çamur deryasında kollarını havaya kaldırarak haykırdığı sahnenin yürek parçaldığı film.
özgürlüğün kutsal olduğunu, kimsenin başkasının özgürlüğü üzerine oyun oynayamayacağını anlatan 2 filmden biri. diğeri amistad' dır.
nefes alan her insanın özgürlüğün farkına varmasını sağlamak için izlemesi gereken bir filmdir esaretin bedeli. yaşamın içinde unuttuğumuz, farkında olamadığımız küçük şeylerin; hayata dair ve insani olan şeylerin farkına varmamızı sağlar bu film. ve etrafınız duvarlarla çevrili olsa da, zifiri karanlık olsa da heryanımız bizi ayakta tutabilecek tek şey umuttur. her ne kadar nietsche " ümit kötü bir hastalıktır çünkü işkenceyi uzatır" demiş olsa da ümidi olmayan bir insanın nefes almasının bir manası yoktur.