an itibari ile m.ali aydınlar yönetimindeki futbol federasyonunun dört büyüklerin ( fenerbahçe, galatasaray, beşiktaş, trabzonspor ) kendi aralarındaki maçlara deplasman takımının taraftarının alınmayacağını açıkladığı karardır. aydınlar saçmalayama son sürat devam ediyor maşallah insan bir soluk falan alır öyle devam eder saçma karar almaya.
ama bu şimdiye kadar ki kararlarının içinde en aptalca olanıydı. heleki yarın ki beşiktaş-fenerbaçe maçından önce ve fenerbahçeli taraftarların biletleri alıp kendilerine ayrılan biletleri bitirmesiyle açıklanması oldukça manidar değil mi.
hani kardeştik denilmesi gereken durum. var olan bir rezalet değil miydi? büyüklerin deplasmana yeniden taraftar götürebilmesi için çaba harcanmadı mı? hatta bu durumun şiddeti daha da arttırdığı söylenmedi mi? geçen sezon bursa bjk maçı öncesi stad dışında olay çıktı diye -ki bursa yerel yönetimi ve emniyeti olay çıkmayacak garatisi vermişti- bursaya ceza verildi. sonradan geri alındı ama bu maa'nın şike operasyonu çerçevesinde ağza bir parmak bal taktiğinden dolayı yapıldı.
şuan için verilmiş güzel bir karardır. çünkü artık b.kunu çıkarttılar fanatikliğin. eline döner bıcağı, kama, silah, taş alan maça koşuyordu. bu kararlar insanlık dışı takım aşkınız yüzünden oluyor. adam topunu oynuyor, parasını cebine indiriyor, çatır çatır yiyor. dünya umrumda değil. garibim taraftar da dışarıda takımının ismini haykırıyor. yaz, kış, çamur demeden. adam çıkıyor iki selam veriyor kayboluyor. cidden büyük bir saçmalık. hani seversin, takımına değer verirsin eyvallah. ama abartanlar gerçekten bir aptal ve takıntılı tipler diye düşünüyorum.
sağda solda futbol tartışmalarında konuşanları var ki hele, gören de karnını tuttuğu takım doyuruyor sanar. azıcık aklınızı başınıza devşirin yahu.
futbolu katletmektir. taraftarı olmayan takım ne biliyim şekersiz çay, göbeksiz erkek gibi bişeydir.
lazio-roma maçlarında bile taraftar tribüne alınıyorsa, yeterli güvenlik önlemleri alınarak ülkemizde de pekala alınabilir.
yanlış bir karardır. zira futbol rakip takım taraftarıyla güzeldir. ben mabede gidip 35.000 renktaşımla bağırmak, gol atınca eski açık sağ tarafa nispet yapmak, gol yiyince onların sesini bastırmaya çalışmak isterim.
futbolseverlerin ve taraftarların acilen çok sesli biçimde tepki göstermesi gereken karardır.
futbol taraftarlarının nabzına bakmadan saçma sapan kararlar almaya devam eden tff protesto edilmelidir. mehmet ali aydınlar ve ekibi halkın isteklerini göz önüne almadan şirketlerin, reklamcıların, yayıncıların, kulüp yöneticilerinin güdümünde hareket etmekten vazgeçmelidir.
evet evet taraftarları hiç bir araya getirmeyin ve hatta kahveleri de ayırın. iyice kamplaştırın ondan sonra da "80 li yıllarda statlarda rakip taraftarlar maçları yan yana izlerlerdi. ne kadar güzel günlerdi." diye yakınmaya devam edersiniz.
son yıllardaki en rezil tff kararlarından birisidir.bu ligi halen kıymetli tutan,değerli kılan en önemli şey istanbul derbileri ve bunların deplasman keyfidir.çok yazık olmuştur çok.
edit: balıklama daldık ama,konuyla tff'nin hiç bir alakası bulunmadığını yeni öğrenmiş bulundum. tamamen klüplerin talebi ve il güvenlik kurulu kararı imiş.
ev sahibi avantajını önemli ölçüde ön plana çıkarsa da insanlarımızın birbirine tahammülsüzlüğünün ve medeniyetsizliğin hat safhaya geldiğinin kanıtıdır.
ilginç karardır. akabinde kadınlar ve çocukların sahalarda piknik yapmasının önünün açıldığı karardır. bence deplasman takım taraftarı hep olmalı. ev sahibi kendi evinde kaybettiği zaman onlar sevinmeli. it's the football.
bu maçlar kimin için oynanıyor cumhurbaşkanı için mi? başbakan için mi ? puan durumu için mi? avrupa birliği için mi ? seyirciler için oynanmıyor mu ? dedirten olaydır.
futbolun içine etmiş bir karardır. nerde rekabet duygusu nerde derbi heyecanı. ben saraçoğlunda galatasaraylı beşiktaşlı taraftarların seslerini duymazsam aynı şekilde inönüde tt arenada duymazsam karşılıklı atışma olmazsa ne anlamı kalır bu derbinin? yazıktır futbolun içine etmeye devam ediyorlar. ulan zamanında omuz omuza izlerlermiş stadı ikiye bölüp karşılıklı atışıp bağırıp çağırıp izlenirmiş bu maçlar nasıl insanlar olduk bizler.
(#13502369) de yazmıştım ama, anladığım kadarıyla tff yeterince çoluk çocuk ve karı kılıklıyla doluymuş demek ki.
Bu dediğimden bayanlar veya çocuklar alınmasın, tarzın ne kadar iğrenç olduğunu ifade etmek için argoyu kullanma ihtiyacı hissettim.
çünkü bu kuyuya bir delinin taş atıp kırk akıllının çıkartamaması numaralarını yemiyoruz. Bir karar aldıysanız arkasında duracaksınız, her birim hükümete bağlı değil mi? Niye koca koca mevkilerdeki adamlar çıkıp da bu bizim kararımız değil bilmem kim vermiş diye her seferinde kıvırtıyorlar anlayamıyorum. Karar verirsin karar yanlışsa yanlış karar vermişsindir, yanlışlığını kabul eder veya etmezsin; muhattapların da tavrını anlar bir dahaki sefere ona göre davranırlar. Ama sorumluluğun altında bir konuyla ilgili önce bir haber yayılıyor, sonra yok o öyle değil diye atlıyorsan demek ki senden habersiz birşeyler yapılıyor ve müdahale edemiyorsundur. Bu da yetersizlik göstergesidir.
Eğer ilki doğruysa, bu haber kaynağı ile ilgili, ya da yalan haber yapıldıysa yapan kaynakla ilgili soruşturma başlatın da görelim neymiş. Nasıl bir porseleni parçalara ayırıp tekrar birleştirmeye kalktığınızda asla eskisi gibi birebir olmaz, dün akşamdan beri yazan, çizen, maça bilet alıp da planlarını değiştirenler ne olacak? Ama tahminim, bu olay da unutulur, hatta bunun çıkması başka bir gündemin sümenaltı edilmesi içindir. iyi uykular Türkiye.
Bir de, bu işin içinde de Yıldırım demirören varsa, hani yeter falan demeye artık dilim varmıyor.
emniyet gücünün yetersizliğinin acısı, taraftardan çıkartılıyor. deplasmana seyirci gitmemesi demek, deplasman takımının maça yenik başlaması demektir. deplasman takımı sahaya çıktığında kendi seyircisini görmeyince, ev sahibi takımın baskısını üzerinde daha çok hissedecektir.
bir de şu açıdan bakmak lazım; emniyetin yetersiz kalması. alınan bu karar muhtemelen futbol federasyonu ve emniyet müdürlüğü ile ortak verilmiştir. fakat emniyet müdürlüğü eğer böyle bir şey için federasyonun kapısını çaldıysa, o zaman vay halimize. milyon kişinin yaşadığı mega bir şehirde, haftanın 2 günü 30 bin kişiyi idare edecek polis gücü yoksa bir şehirde, sokağa bile çıkmayalım biz. 30 bin dediysek, bunların 30 bini de taşkınlık yapacak diye bir durum yok. toplasan 10 bini geçmez taşkınlık yapan taraftar ki, onlara da gereken müdahale cop darbeleriyle verilmektedir zaten.
yani diyeceğin odur ki, tribün ortamının içine sıçılmaktadır ülkede. deplasman seyircisi olmazsa ne ev sahibi takımın taraftarı zevk alır maçtan, ne de oynayan futbolcular gerekli verimi alabilirler. ayrıca deplasmanın heyecanı apayrıdır. bir avuç insan kalıp, takıma gırtlağın yırtılana kadar destek vermenin hazzı paha biçilemez. bu zevkten mahrum bırakılmak da koyuyor insana.