su uzerinde ay cekirdegi olan tava ekmeklerinden almak icin siradan bir pazar sabahinda firina gitmistim. ince eleyip en cok cekirdeklisini almak icin rafa dogru yoneldigimde bir de baktim ki en unlu kisi oradaydi; firinci abi. uzerinde bir kilodan fazla un vardi adamin..
3-4 sene evvel bir arkadaşla beraber bakırköy cumhuriyet meydanından deniz otobüsüne binmek üzere ido'nun iskelesine doğru sallana sallana aşağı doğru yürüyorduk. karşıdan gelen şeyin birkaç metre yakından tanınabileceği akşam üstü saatleriydi vakit. birden üstlerinde eşofman olan 2 adam gözümüze ilişti. böyle bir yerde eşofmanla gezme mallığında bulunanlar şıp diye sırıtıyorlar ordan dikkatimizi çekti. sonradan kafamızı kaldırıp sıfatına bakıyoruz ki anaa bu adamlardan biri bizim sarbi! daha da yakınlaşıp göz göze denk gelince biz şaşırıyoruz o da anlamsız bir şekilde şaşırıyor tanınmaktan (niye şaşırıyon la sabrisin işte).
aaa sabrii! dedim heyecanlı bir şekilde. sonradan çok samimi olduğunu fakedip sabri, sabri abi dedim kekeleyerek. bir an aklıma cm'de bu herifin 84'lü olduğu gelince tekrardan sabri falan demeye başladım. ama başka hiçbir konuşma ibaresi yok. sabri, sabri abi, sabri. adama naber sabri, senin bindirmeler de pek iyi maşallah diyecek halim yok ya. zırvalıyorum öylece. o da afedersiniz o şelale gözleriyle tanınmanın verdiği şaşkınlıkla durmuş bizim saçmalamızı izliyor büyük bir gururla. o an bir foto çektirebilir miyiz dedim nasıl aklıma geldiyse. sabri'nin saf saf baktığı, bizim ise sanki steven gerard ile fotoğraf çektiriyormuş gibi mağrur duruş sergilediğimiz 2'şer tane pozlar var databaseimde o günün hatırası olarak. vapura binip eve gelene kadar o anı konuştuk arkadaşla büyük bir işi başarmış olmanın verdiği rehavet ve hafif tatlı yorgunlukla.
o günden beri sabri'nin benim gönlümdeki yeri bir başkadır. dağlara taşlara yaptığı her ortadan sonra onun o saf saf duruşu gelir gözümün önüne kızamam, kıyamam.. diğer adam da sonradan bir şekilde öğrendik ki ibrahim akın'mış ve bu arkadaşlar ümit milli kampının izni dahilinde gelmişler bakırköy'e.
izmir alsancak' ta sir winston tea' de otururken, ateşimi almadığımı farkettim. arka masaya uzanarak ''pardon ateş var mıydı ?'' dedim. ''buyrun'' dediler. sigarayı yaktım, tekrar arkama uzandım ve ''teşekkürler'' dedim. ''rica ederim'' diyen kişi okan buruk' tu. tabi o zamanlar inter' de oynuyor. nedense refleks olarak vay amk falan diyeceğime, dönüp sigara içip içmediğine baktım.. meğer yanındaki sapların çakmağını uzatmış bana..
çemberimde gül oya dizisinin yayınlandığı tarihler bir ptesi günüydü daha dershaneye gidiyoruz ozamanlar*sınavdan çıkmışız meşrutiyetteki etlik durağında otobüs bekliyoruz arkadaşlarla birlikte bende kaldırımdaki insalara bakıyorum ve sadece "o" dedim ve "o" ydu mehmet ali nuroğlu ordan atatürk bulvarına kadar koşmuşluğum vardır peşinden gençlik işte tam karşıya geçerken yakaladım onu 'bakarmısınız' dedim yanındaki gerzek arkadaşı 'hayır o değil o değil' diye atladı olaya mal belki ben saaati soracaktım. *
ben şu çaycı hüseyin ile karşılaşmıştım bursa'da. gerçi sözlüğün uludağ, karşılaşmamış kaç kişi vardır ki... benim için bir ilkti ama. bi de adamla taşşak geçtik ya.. bak üzüldüm şimdi.
eski ülkersporlu ve galatasaraylı basketbolcu jerry holman. bakırköy town center da görmüştüm dolanıyodu apaçi gibi. yanında türk olduğunu tahmin ettiğim bir eleman vardı.
birde atatürk havalimanında fenerbahçe basketbol takımını görmüştüm olduğu gibi..kambalanın takımda olduğu zamanlardı kafasının hayatımda gördüğüm en büyük yaratıktı tabi oğuz savaşında ondan aşağı kalır yanı yoktu..
birde anımı anlatayım tam olsun.havaalanına bir yakınımızı karşılamaya gitmiştik ve o yakınım rasim başakla fotoğraf çektirmek istedi.ikisi yanyana durdular ben resmi çektim, ve rasim bana dönerek
- sende çektirmek istiyormusun
+ yok ben galatasaraylıyım..
- asfasfdasdadd!!!!?!! **
plansız bir şekilde karşılaşılan zat-ı muhteremdir.
gökdeniz karadeniz&fatih tekke (yıllar önce havalimanında),
yattara (bir cafe'de yan masaya bir arkadaşla sohbet için yaklaşırken),
ediz hun (okulda ders arasında koridorda yürürken),
ali atıf bir (okul kapısında bana hafifçe omuz atarken).