yerden yere vurulmasına anlam veremediğim film. senaryoda öyle ahım şahım aksaklıklar yok. yönetmen işin altından gayet rahatlıkla kalkabilmiş. oyunculuklar tatmin edici. millet can sıkıntısından yerin dibine sokuyor sanırsam. seriye tüy dikti filan diyenler olmuş ama o tüyü üçüncü filmde diken dikmişti zaten. seriye yeni bir soluk getirmiş olması bakımından takdiri hak ediyor bence.
niheyet gerçekleşmiş olan kıyamet gününün sonrasını izliyoruz. bildiğimiz üzere kıyamet üçüncü filmde de ertelenmişti ama yine aynı filmde bunun kaçınılmaz olduğunu belirtiyordu terminatorümüz.
açılış sahnesi çok iyi. marcus wright adlı eleman için ne alaka desek de sonradan anlıyoruz filmdeki fonksiyonunu. çok zaman geçmeden john connor ile tanışıyoruz. marcus wright karakterinin gerisinde kalmış olsa da christian bale'ın bu karakter için seçilmesi çok isabetli olmuş. özellikle biraz da senaryo gereği olsa gerek üçüncü filmdeki sünepe john connor'dan sonra sağlam karakterli bir john connor görmek iyi geliyor. yine üçüncü filmde connor'ın müstakbel eşi olarak gördüğümüz Kate Brewster karakteri de dahil edilmiş. bu bakımdan üçüncü filme yaptığı göndermeyle de serinin devamlılığı sağlanmış.
marcus wright nereden çıktı diye soranlara şaşırıyorum doğrusu. adamın görevi belli. zaten connor da annesinin kendisi için doldurduğu kasetlerde ondan bahsetmediğini belirtiyordu. bu arada kasetleri dinleyen john connor ile ikinci filme de epey gönderme yapılarak bağlantının kopmaması sağlanmış. üçüncü filmde neredeyse hiç bahsedilmiyordu bundan. zaten bakıldığından bu filmden çok üçüncü film tamamen zorlama gibi durmaktadır. karakterleri yazanlardan birisinin james cameron olması da filmi kurtarmaya yetmemiş.
skynet üssü meselesi de ayrıca komik. herkes skynet'in üssü mü var diye atarlanmış da orası bildiğimiz üs değil ki. topladıkları milleti orada tutuyorlar. terminator üretimi yapıyorlar. olay sadece bu. kaldı ki orası zaten john connor'ın gelmesi için kurulmuş bir tuzaktı. kyle reese'in oraya kilitlenmesi, marcus'un da yine oraya girmesi hep bunun içindi lakin planı skynet'in elinde patladı.
filmde anlatılan da zaten direnişin bir halkasıydı.
yazarın notu: dört film peş peşe izlenince taşlar yerine daha iyi oturuyor. imdb'ye göre ~http://www.imdb.com/title/tt1340138 ~ beşinci film için 2015 tarihi görünüyor olsa da serinin devamlılığı açısından önemli bir yere sahip.
2009'da gösterime girmesi planlanan, serinin son filmi Terminator 3: Rise of the Machines'in pek de ısınamadığım görselliğini oluşturan ikili, John D. Brancato ve michael ferris'in yine işi devralacağı ama bu kez john connar'ı gerçek john connar'ın yani Edward Furlong'un canlandırması beklenen ve sırf bu isim yüzünden bile hissiyat yaşatacak, zincirdeki son halka.
kızgın edit: Edward Furlong gösterip Christian Bale vurdunuz, ayıp ettiniz lan.
çekimlerine 15 nisanda budapeştede başlanacak olan yeni üçlemenin ilk ayağı.
film savaşın başladığı, t800ün henüz taslak aşamasında olduğu bir gelecekte geçecektir. yeni üçlemenin iki ve üçüncü filmlerinde ise zamanda yolculuklar ön planda olacaktır.
Christian bale john connor rolüne hiç gitmemiş, sam worthington ise aksine çok başarılı ve karizma olmuş. Seriyi sevmesem de hepsini izledim, bu filmi de marcus için izledim. vasat bir yapım, özellikle sonu çok tırt.
bu filmi izledikten sonra, göz yaşları içersinde eve koştum. hemen arşivi karıştırıp önce terminatör biri, ardından 2 yi izledim... anca kendime gelmişim.
yıl 1995'ti, 10000 nüfuslu -ki tabelada öyle sadece- bir kasabada oturduğum için sinemaya gitmek ya da video kaset bulmak mümkün değildi. ama uzun uğraşlarla t2'yi buldum, izledim. her şeyine hayran kaldım. bu film benim karakterimi bile etkilemişti. insan olmayı makinelerden öğretti bize james cameron ne de olsa.
ne mcg ne de senaristler terminator'u anlamamış, yaşayamamış. sadece isminin arkasına saklanmışlar. çok şey yapılmaya çalışılırken hiçbir şey yapılamamış. sanki the sarah connor chronicles'ın 9 sezon sonrasını izliyordum, amaçsızca sağa koş, sola koş... hatta tscc'dan ziyade oyun demosu izler gibiydim. cg arnold, ve sahnede görününce birden başlayan brad fiedel terminator theme'i resmen yaraladı beni, hayır dedim, olamaz, bu kadar aptalca çekilemez bu film. bu film terminator ise ilk ikisi neydi? evet, diyebilirsiniz ki, devam filmi işte... ama t2 de devam filmiydi ve nedense 1 den daha çok sevdik.
t3'teki gereksiz aksiyonlar burada da kat kat var. marcus wright i yok etmek için tüm ormanı yak, sonra "bana babamı bul abi" diyerek gitmesine izin ver. connor'ın göğsünü delip geçen parça, sonra iki kişinin koluna girip yürümesi, konuşabilmesi, açık havada ameliyat yapılması... kalp nakli olayı da ayrı bir saçmalık olmuş. bunların ayrıntısına girmiyorum, çünkü kimse neyi neden yaptığını bilmiyor bence.
mcg, michael bay ile girdiği sidik yarışı yüzünden 200 milyon doların 100 ünü industrial light and magic'e yatırmış sanırım. ama film rezalet olduktan sonra gerçekçi makineler boş geliyor. ki bir iki grafik hatası da dikkatimi çekti hareket anlamında.
stop motion çekilen terminator'un olduğu t1 mi yoksa bu mu?
christian bale'in neden john connor olduğunu da anlamak zor değil. en gereksiz oyuncuydu, kötü oyuncu demiyorum, bu film ve john connor karakteri için gereksiz. ama ticari anlamda gerekliydi mcg için. işe de yaradı, imdb'de filmin puanı hala 7 nin üzerindeyse sebep bu. haa, diyebilirsiniz, sen çok şey biliyorsun, madem kötü, kimse mi anlamıyor filmden de yüksek puan veriyorlar? cevap da vereyim, kim ne oy vermiş. bale'in ticari getirisine bir örnek. terminator'e en yüksek puanı 18 yaş altı bayanlar vermiş.
özetle: terminator 2 benim için en iyi film değil ama en sevdiğim.
yani yazdıklarım kendini beğenmiş birinin eleştirileri değil, tamamen duygusal olarak yazılmış şeyler. çünkü hiçbir film beni bu kadar meraklandırıp bu kadar hayal kırıklığına uğratmadı. hele de bu terminator olunca etkisi daha ağır oluyor.
saygılar.
edward furlong un geri dönmeyişi biraz üzdü, tabi mcg hakkındaki yorumlara katılmamak elde değil, üzüldüğümüz tek şey onun olmaması değil yani. ama yerinde christian bale ın adı var nick stahl falan değil, ve terminatörü josh brolin canlandırıyor. beklentileri yükseltmek için iki muhteşem sebep. bilimkurgu sinemasının bugünlerdeki ender esin kaynaklarından olan bi serinin 3. filmini çekmek bile cesaret isterdi, çektiler ve pek olmadı cidden de. tabi bir terminatörseverin görevi o filmin senaryosunu tayfun güneyer yazsa bile en az 3 kez filme gitmek ve 2-3 hafta da herkese bu filmden bahsetmek olurdu, dolayısıyla çok da sorun etmeye değmez. mcg denen kısaltma insanı da belki şu filmle kendini kanıtlama çabasına girer, hiç değilse izlerken bıktırmayan bi film yapar.
yalnız onu bunu geçelim, christian bale 3. film için uktemdi, 4. filmeymiş kısmet. mükemmel seçim. josh brolin ise george bush tan sonra terminatör ü de canlandırıcak, genelde sakat rollerde geziniyo, sonu hayrola.*
senaryosu michael ferris, james cameron, john brancato ve david wilson imzalı, terminatör serisinin devam filmi. christian bale'den pek hazzetmediğimden üçüncü filme benzememesini umut ediyorum en azından. vizyon tarihi mayıs sonu olarak geçiyor.