uçan arabalar çıkana kadar zerre umrumda olmayan, bir dağ evinde yaşarım yani ne var. diş fırçalarıyla bu kadar uğraşacağınıza gidin buna eğilin! izin verilmiyor falan dinlemiyorum, ölüp gidicez lan, şerefsizler..
her geçen gün albenisi, fonksiyonelliği, ergonomisi ve popülerliği daha yüksek ürünler ortaya koyan dev bir pazar. hem de insanın aklına gelebilecek her alanda. öyle ki bu kavram savaşın tanımını yıllar önce tek başına değiştirebilmeyi başardı. artık teknolojiyi kullanmayan hiçbir güç güçten sayılmıyor. günümüzde her teknolojik gelişme sıradan bir hayat yaşayan sıradan insanların farkına bile varmadan onları kendi küçük dünyalarına daha da hapsederek ve dünyanın kaderini belirleyerek dengeleri sessizce altüst etmeye devam ediyor.
hayatlarımızı basitleştirdiğini düşündüğümüz birçok ürün aslında askeri ve uzay teknolojilerini geliştirmek için yapılan çalışmaların dolaylı yönden hayatlarımıza yansımasından ibaret. yani hayatımızı kolaştırmak için geliştirildiğini düşündüğümüz birçok teknolojik buluş hiç de insanlığın faydasına keşfedilmiyor. teknolojinin durmak bilmeyen gelişim hızı ve kapitalizmle olan sıkı birlikteliği göz önüne alındığında pastadan en büyük dilimi alanların daha da güçlenmek için dünyayı teknolojinin karmaşasında boğulan, düşünmekten ve sorgulamaktan aciz, yalnızca harcayan ve yaşamak için daha az eyleme ihtiyaç duyan pasif bir zombi ordusuna çevirmek istediği açıkça görülebiliyor. insanlar artık önlerine ne koyulursa bir kitle psikolojisiyle onu kullanmaya, benimsemeye başlıyorlar. getirilerin ve götürülerin analizini yapan bilinçli tüketici sayısı günden güne daha da azalıyor. günümüz insanı; şu ürün herkeste varsa ne kadar kötü olabilir gibi basit ve kişisel düşüncelerden aciz bir mantığa/mantıksızlığa bürünüyor. ve bu daha iyisi, daha yenisi çılgınlığının başladığı yerde insanlık insani değerlerden gitgide daha da uzaklaşıyor.
insanlığa daha rahat bir hayat sürmeyi vaat eden teknolojinin günümüzdeki ve gelecekteki ivmelenmesi bu vaadini gerçekleştiremediği takdirde dünya kaotik bir teknoloji çöplüğüne dönüşmekten ne yazık ki kurtulamayacak.. ve insanlar beğenilerine sunulan yapay gerçekliğin içinde her geçen gün birbirinden daha da uzaklaşacak. sanki yeterince uzaklaşmamışlar gibi.. dan brown'dan bir alıntı ile bitirmek gerekirse; ''bizi birleştirmeyi vaat eden teknoloji bile bizi birbirimizden ayırıyor. artık her birimiz tüm dünyayla elektronik bağlantı içindeyiz ama aslında son derece yalnızız.''
teknolojinin aslında canlılar ile oldukça benzer yönleri vardır ama farklılıkları da vardır elbette. teknoloji ile canlılar arasındaki benzerlik gelişimleridir. teknoloji de canlılara benzer şekilde evrim geçirirler. uzun bir zaman sürecinde yavaş yavaş eklenen yenilikler ile günümüz teknolojisine ulaştık. ayrıca teknolojide de doğal seçilim vardır. işe yarayan teknoloji hayatta kalır, işe yaramayan ise bir daha üretilmez ve yok olur. canlılar ile teknoloji arasındaki fark ise şudur, teknoloji kendi kendini kopyalayamaz. kendisini kopyalaması için insana ihtiyacı vardır. ayrıca teknolojinin var olma mücadelesi, güdüsü yoktur, teknolojinin tek amacı insanlığa hizmettir.
teknolojide de tasarım var gibi gözükse de aslında teknoloji tam olarak insanların tasarımı sayılmaz. teknoloji bir bilgi birikimidir. şu anda kafamızda uzay araçları, süper bilgisayarlar hayal edebilsek bile bunları üretemiyoruz. çünkü bu teknolojileri besleyecek bilgi ve teknolojiye sahip değiliz. teknolojinin gelişimi yüzlerce hatta binlerce iterasyon sonucu çalışan bir sisteme ulaşılması sonucu olur. örneğin thomas edison bir ampül hayalini kurmuş olsa da, çalışan bir ampül yapabilmesi için yüzlerce deneme yapması gerekmiştir. bu nedenle teknoloji üretiminde eğitim ile birlikte çok fazla deneme yapmak da önemlidir. kendine güven çok önemlidir. çünkü teknoloji geliştirmede başarısızlıklar başarılardan çok daha fazladır. çabuk pes eden, sabırsız insanlar bu geliştirme aşamalarında çalışamazlar. bir elektronik cihazın hatta yazılımın geliştirilmesi aylar, yıllar alabilir.
teknolojide bir de şu şekilde bir gerçek vardır. zihinde tasarlanmış bir sistemin çalışma ihtimali oldukça düşüktür. çünkü teknolojik bir sistemde çok fazla değişken vardır ve küçük bir değişken bile sistemin başarısız olmasına neden olabilir. bu nedenle teknoloji çalışan sistemler üzerinden geliştirilir. çalışan sistemlere küçük eklemeler ile. çok küçük adımlar ile. ama bu küçük adımlar günümüzde çok fazla olduğu için bunların birikimi bizde tasarım ilüzyonu yaratıyor.
çağımızın vazgeçilmezidir. eskiden aman tanrım ne kadar da olanaksız diye baktığımız şeyler şu an elimizin altında. yine de ışınlanmayı bulana kadar gelişmiş saymayacağım.
bilimin, pratik yaşam gereksinimlerinin karşılanmasına ya da insanın çevresini denetleme, biçimlendirme ve değiştirme çabalarına yönelik uygulamaları. Yunanca tekhne (sanat, zanaat) ve logos (bilgi,söz, sözcük) sözcüklerinden oluşturulan teknoloji terimi, Antik Yunanistan'da 'bilgiden gelen zanaat' anlamına geliyordu. Zaman içinde anlamı değişen sözcük, bilimsel araştırmalardan elde edilen somut ve yararlı sonuçları ve bunlara ilişkin araç, yöntem ve süreçlerin bütününü ifade eden bir anlam kazanmıştır.*