dünya dateknik direktörler bu konuda 2 ye ayrılmaktadır.
birincisi, kafasındaki futbol felsefesini ve teorileri takıma uygulamak için çaba harcayanlar. bu söz konusu hücum oyunu, dengeli futbol veya defansif ağırlıklı futbollardır. bu tip oyunları uygulamaya çalışan teknik direktörler daima, oyuna müdahale etmekten aciz olarak eleştirilirler. çünkü oyunun düzeni antrenörün kafasındaki oyun şablonuna uymayın takımı için tehlike çanları çalar, skor olarak geriye düşer ve taraftar artık ondan değişiklik yapmasını bekler. savunma açık veriyorsa, savunma ağırlıklı oyun görmek ister taraftar kendi kafasınca. ancak bu antrenörler genellikle sistemde ısrar edip, başarıyı yakalamaya çalışır.
dünyada ; jupp hynkess, felipe scolari, bernd schuster, gasperini, artur zico, rafael benitez, en önemli temsilcileridir.
ülkemizde ; fatih terim, ersun yanal, slaven bilic, hamza Hamzaoğlu, yücel ıldız, Ertuğrul sağlam, ziya doğan bu akım içinde anılabilir.
ikinci gruba ise; birden fazla anlayışı 90 dakika içine sığdırmaya çalışanlar girer. bunlara göre, takımın oynayacağı oyun tarzı rakibin sahadaki performansı ve duruşuna bağlıdır bu yüzden, rakibin oyununa göre oyunun yönü şekillenmelidir.şu anda ağırlıklı olarak bu grubun temsilcileri, rakibi ilk 30 dakika tartıp daha sonra yavaş yavaş gardını almaya başlamayı tercih etseler de daha önce örneğini gördüğümüz üzere 90 dakika içinde mutlaka rakipten doğacak boşluklar ve bireysel hatalar nedeniyle skor olarak öne geçileceğine inanılmıştı. ayrıca, önce skor olarak öne geçip yaratılan skor avantajı dolayısıyla garantici oyuna döenmek de epey popüler olmuştur
dünyada ; morinho, ancelotti, lippi, oddo reagel, lucescu, trapattoni önemli temsilcileridir.
ülkemizde; hikmet karaman, aykut kocaman, nadir olanlarıdır.