heleki boğaz kenarında yürüyorsanız asla yorulmadan kafanızı iyice boşaltmanıza yardımcı olacak eylem. birinci kural cep telefonu almayın yanınıza yada sessize alın. yanlızlığınızla aranıza kimse girmesin. elinizde gevrek simidiniz olsun. saatlerde tek başına yürümek için herşeyiniz hazır demektir.
senede bir yapılması gereken aktivite. bazen o kadar dolarsınız ki dışarı atmanız gerekir fakat atamazsınız. işte o anlarda çıkıp dışarı yürümeye başlarsınız. kendi kendinize konuşursunuz, sanki insanlar yoktur orada sadece siz yürüyorsunuzdur. işte tek başınıza kalmıssınızdır. ayak sesleriniz yankılanır belli bir süre sonra kulaklarınızda nefes alış verişiniz müziğiniz olur. arada gözünüz dolar fakat kimseyi görmesenizde ağlamazsınız. ancak saatler sonra yorulduğunuzun farkına varırsınız. ama rahatlamışsınızdır sonrasında eve gidip yatağa uzanır gözlerinizi kapatırsınız sabah her şey yeniden başlamıştır.
bütün bir gece kapalı, tek bir penceresi bile olmayan bir ofiste çalıştıktan sonra sabah yedi buçuk sekiz gibi iş yerinden çıkıp ilk nefesi ciğerlere ilk* günışığını gözlere doldurduktan sora kazancı yokuşundan fındıklıya vurup sahilde bi dolmabahçe yapıp sonra geri dönüp tramvayda uyuklaya uyuklaya eve varma sefasının bir bölümüdür *.
genelde müzik olmadan dışarıya adım atmadığınız halde bir de o gün müzik dinleyecek bir şey yoksa yanınızda, sessizlikte yürümenin ne güzel bir şey olduğunu keşfedersiniz. evet şehirde bir sürü gürültü vardır ama kendi sessizliğiniz yorgunluğunuzu mayalanmış uykuya dönüştürürken içinize yayılan rahatlamanın tadını tarif edemiyor insan.
sınava gireceği binayı bulmak için sizden yardım isteyen, fakat adresi almayı unuttuğunu 1,5saatlik yolculuktan sonra aramanın başlayacağı yere varmaya 3dakika kala söyleyen bir adet arkadaş nedeniyle başa gelebilecek durum.
(arkadaş falan demeyin dövün, sonra dövmediğinize pişman olmanız kaçınılmaz)
nerede, nasıl yapılıyorsa yapılsın insanı kendisiyle başbaşa bıraktığından kutsal bir olaydır. ama kulakta kulaklık müzik dinlerken yapılırsa bir cacığa yaramaz.
ortalamaya vurursak senede iki kez yapıyorum bu işi sanırım, güzel şey.
herşeyden önce güzel bir spor yapmaktır.tek başınıza olmanızdan mütevellit düşünürsünüz.eve yorgun argın döndüğünüzde de garip bir mutluluk kaplar içinizi zira ara sıra yanlız kalıp düşünmeye ihtiyacınız olduğunu anlarsınız ve kendinize söz verirsiniz 'bir daha ki boş vaktimde yine' diye.
yürürler çünkü beynin tüm hücrelerinin havalanması gerekir... öyle çok karışır ki düşünceler, yürürken çözülmesi gerekir... öyle çok geri kalmıştır ki adımlar, yürürken açılması gerekir... öyle çok kapanmıştır ki gözler, yürürken görmesi gerekir... ve öyle çok susmuştur ki insan bazen yürürken bir türkü tutturması gerekir...
kafa içersindeki onlarca sonuçsuz düşüncenin gözlerdeki manayı kaldırıp da tüm fizyolojik ve biyolojik gücü ayaklarda toplama durumudur. etraftaki kişi ve olayların manasızlığı ve boş bakışlar olaya ne birşey kazandırır ne de kaybettirir. olay sadece arınmaya yönelik herhangi bir sonuca ulaşılamayan umuda yolculuktur.
kısa bir hesapla toplam 4 saat yürüse bir insan ve 1 saat boyunca güneye, 1 saat boyunca batıya, bir saat boyunca kuzeye ve 1 saat boyunca da doğuya yürürse eğer tekrar başladığı noktaya gelir. ha ne gerek vardı şimdi buna derseniz haklısınız.