yalnız başına olunması da tadına tat katar. depresiflikle yada bunalımla alakası yoktur.. kulaklara gelen hafif müzik sesleriyle saatlerce dünyadan sıyrılmak ayrı bi huzura varmaktır. düşünmektir, aramaktır, bulmaktır, kaybolmaktadır..
üniversiteyi kazandığınızı öğrenmiş, kayıt olmuş, yeni bi hayata başlamanıza 3 gün kalmış bi haldeyken, az yürim sonra tramvaya binerim deyip eminönünden zeytinburnuna yürümektir. bu arada mahmutpaşa, beyazıt, çapa, aksarayı geçip, topkapıda durakta oturup dinlenmek, o arada ezan okunmaya başlaması, kendini garip hissetmektir.
saatlerce yapabileceğim bir hadisedir. kendi kendine kalıp birçok şeyi düşünme fırsatı bulabilrsin. bir de yanında müzik varsa vur melankolikliğin dibinedir.
en güzeli eger yaşamadıgınız şehirde iseniz, zaman geçirmek için o bilinmeyen sokaklarda, caddelerde saatlerce keşfetmek duygusu ile yürümek gibisi yoktur. zaten yabancısınızdır, hayal aleminde dolaşırsınız sanki.
Genelde moral bozukluğunda insanın kafasını dağıtmak belki de daha da dertlenmek için kendini yollara vurması. Yanında bir de mp3 player var ise tadından yenilmeyecek bir durum.
kafa dağıtmak için yapılan eylemdir, birde bahar vakti yağan hafif yağmurdan sonra çıkan toprak kokusu eşlik ederse dayanılmaz bir hafiflik çöker, huzur bulur, aslında huzur değildir bulunan insanın kendi kendisini bulmasıdır.
Gecenin geç saatlerinde hafif, yumuşak bir şekilde yağan karın olması ve havanında dondurucu olmaması durumunda, ay ışığıyla zeminde parlayan karı ezip, çatırdatarak yapılabilecek eylemdir.
çelimsiz bulunulan anlarda yapılır çoğu zaman.beyninize işlenmiş düşüncelerinizle atarsınız her bir adımı, sabit ve kararlı.aklınızda da karar verilmesi gereken, düşünmek için zamana ihtiyaç duyduğunuz bir çok şey vardır.düşünür, tartar, karara varırsınız.içinizi bir duygu kaplar, rahat edemezsiniz bir an bile olsa içinizdekileri çözdüğünüzü farkettiğinizde...derin bir nefes alırsınız, eve dönme vakti artık gelmiştir.
düşünceleriniz, duygularınız bulutluysa mütemadiyen farkında bile olmadan yapılan eylemdir. iç hesaplaşmanızın mahkemeleri kurulduysa yüreğinize, bilirsin duvarlar gelir üzerine, çıkar sokaklara gidersin hedefsizce. iyi gelir insana, zaman içinde etkisini daha da gösterir. ilk zamanları öne eğik başını kaldırmaya başlarsın artık, yürürsün arkana bile bakmadan...
kış günü, yağmur hafif çiselerken yapıldıgında yanaklarınızda günün hatırası olarak uzun süre geçmeyen kızarıklıklar oluşur, allık görüntüsü verir.. ama sanki fazla kaçırmış gibi..
kendinizi eve son gücünüzle attıysanız, bir baş dönmesi, bacaklarda hissizlik belirir, yatılan yataktan uzun süre kalkılmaz..
işbu entry başlığın fiziksel sonuclarını açıklama amaçlıdır.
tek başına saatlerce yürümek,
içsel hesaplaşmanın eşiğinde
sorgulayan ve sorgulanan bir akıl küpü...
tek başına saatlerce yürümek,
birbirine karışmış onlarca düşüncenin
olasılıklar kapsamında kendi kendini
daha çok düşündürmesi
düşünülmeyecek olanlarla beraber...
tek başına saatlerce yürümek,
iç huzurun dışa vurulmuş
sapa duvarlarından kimsenin dokunamayacağı
tek başınalık ağları örmek
saatlerin hep tek başına işleyişlerinde...
tek başına saatlerce yürümek,
alışılagelmiş yürüyüşlerde tek başına
kaybetmek saatlerin zamansal tınılarını...
Eskiden çok yaptığım ama artık kendimin mıymıntı içsel konuşmalarımdan bıkarak geri döndüğüm aktivite.
Önce biraz yürüyorum, sonra yakıyorum bir sigara, balkonda ailece çay içenlerin bardak şıngırtısı, evlerden uzaklaşınca uzun kaldırımlar derken sıkılıyorum zihnimde dönen düşüncelerden, "ya olm bi s.tir git" deyip dönüyorum eve.
yapılası eylemdir. Gidene ve gittiğinde üzülünen her şeyi akla getirir sanki bir film şeridi gibi kalbiniz ne kadar kırıldığnı gözler önüne serer . Sahte bir gülümsemeyle gökyüzüne bakarsınız. Sonra dinlediğiniz şarkı biter yeni şarkı hüzün dolu gelir.
ne zaman bu tür yürüyüşler yapsam eve gittiğimde sanki her şey anlamsızmış gibi bir his ve rahatlama duyarım. insan derdini başka birine anlatamasa da istemeye istemeye yollara anlatıyor.