istendiğinde anasını da alıp gidebilen,
prezervatifsiz bir hayata merhaba diyebilen,
en az 3 çocuk yapıp aşiret kurma yolunda emin adımlarla ilerleyebilen,
alkol yerine mekke kola içen,
rantı seven, çıkarları uğruna kişiliğinden taviz verebilen,
çevreye ve çevrecilere karşı olan, gerektiğinde tekme tokat dalabilen,
eğitimsiz, cahil, her söylediğine kanan bir gençliktir. bu yüzden eğitim ve sınav sistemleri her gün değiştirlmekte ve ne yazık ki her geçen gün de daha kötüye gitmektedir.
bir çuval patatese, iki çuval kömüre oyunu satabilen, sonrasında aldığı 300 lira maaşla geçinmeye çalışıp da yine de yönetimden memnun olduğunu söyleyebilen, din duygusu suistimal edilerek beyni yıkanmış bir gençlik.
en az 3 çocuk yapan, ve yaptığı onlarca çocuğu işsizler ordusuna katan, işsiz olduğu için de bir çuval kömüre oy veren gençler yetiştiren insanlar.
başında türban, veya baştan aşağı kara çarşaflara bürünmüş insanlar. o insanların mini etek giymesi bile önemli değildir onlar için, başında türban olduktan sonra...
üniversiteye girmek için dershanelere parayı yatırması yetmezmiş gibi kpss kapısında sürünmekten yaşı 30 olmasına rağmen hala bir iş sahibi olmamış gençliktir herhalde.
geçen sene yaptığı ara gaflardan birinde bu yolda bir cümle de kurup işsizilik yok iş beğenmeyenler var demiştir.
hay ben o gençliği, ona inan gençliği, onun istediği gençlik olma yolundaki gençliği ...
içi boş, düşünmeyen, üretmeyen, sorgulamayan, itaatkar, kaderci ve şükürcü gençliktir. toplumu cemaatleştirmeye çalışan her hangi birisinin, ilk uğramsı gereken yer tabi ki gençliktir ve cemaatleştirilmek istenen gençliğin vasıfları bu gibi örneklerle çoğaltılabilir.
"devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre. birincisi iki buçuk asır.aşk, vecd, fetih ve hakimiyet. ikincisi üç asır. kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet. üçüncüsü bir asır. allahın, kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret. ya dördüncüsü? . son yarım asır! .. işgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet. işte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören. bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi. beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik.
gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik.
halka değil, hakka inanan; meclisinin duvarında 'hakimiyet hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti hakka kölelikte bilen bir gençlik...
emekçiye 'benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... kapitaliste ise 'allah buyruğunu ve resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin islâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, islâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...
can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...
büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
tek cümleyle, allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve o'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve o'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
işte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allaha hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim şudur: tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! allahın selâmı üzerine olsun...
gemicik almak için her yolun mübah olduğu gençliktir. askerliğini kantin subayı olarak yapıp şehit askerlere kelle, savaşan askerlerimize yan gelip yatmayın diyebilen gençliktir.
sadece ilahi dinleyen ve hayatından merhaba cümlesini silmiş, günaydın selamına aleyküm selam diye cevap veren, bütün parasını gemiye yatıracak ardından babasının kankası tarafından burslarla ülkemiz yetmezmiş gibi amerikada okutulan gençleri görmek ister hz.rte.
gerici gençliktir ancak burada sorun tayyip erdoğan mıdır? onu tüm kemalistlere sormak gerekiyor. Bu bir düzen, sistem sorunudur. 12 eylül 1980'de tayyip erdoğan yoktu değil mi? ülke gençliğini yozlaştıran, pasifize eden, apolitik hale getiren darbelerin sahibi tayyip erdoğan da değildi. tayyip erdoğanları yaratanlardı.. orduyu kullananlardı.. Yani tayyip erdoğan diğerleri gibi sadece bir piyondur. Bu sistemin, düzenin, emperyalizmin piyonu. 10 yıl önce akp'mi vardı? Hayır yoktu.. 10 yıl önce ülke süper mi yönetiliyordu? Hayır yönetilmiyordu. Evet akp ve tayyip erdoğan gerici bir düzen için çabalıyor ama bu gençliği daha fazla ne kadar geriye götürebilirler orası ayrıca tartışılır. Sorun akp, tayyip değil düzendir, sömürüdür, oligarşidir.