insanları; cipsler saçma saçma promosyonlar dağıtacağına tekrar taso dağıtsa da oynasak diye düşüncelere iten 90 neslinin çocukluğunun oyunlarından biridir. **
aldığım bir cipsin içinden iki tane birden mega taso çıkmıştı. hayatımın en mutlu günleri sıralamasında başa oynar. sonra üniversite kazandım falan ama o tadı vermedi...
bir gün taso oynayacağız bende ash' in rozetli tasosu var. ona karşı 5 taso teklif etti çocuk hadi tamam dedim. aldım 5 tasosunu en alta ash' i koyar gibi yaptım ama hitmonçen i koydum. vurduk vurduk tasolar bir aaçıldı ash yok. eee el geçti önceden farketcektin diye çocuğun bütün tasolarını ütmüştüm. ne günlerdi lan tamam pişmanım.
Ortaokul yıllarımın en değerli şeyi. Hiç cipsten çıkmış tasom olmadı benim; hepsini bileğimin gücüyle, dizimin tozuyla kazandım. Ilk plastik tasom kadabra idi; her tarafı çizik çizik vaziyette hâlâ durmaktadır büyüdüğüm evde.
eski mahallemizde üç kişi beraber takılırdık. biri benle yaşıt, diğeri benden iki üç yaş büyük. herkesin elinde tasonun olduğu dönemlerdi. biz bir grup gibiydik ve tasolarımızı birleştirirdik. genelde tasolar büyük olan arkadaşımızın elinde toplanırdı. bazen bize bir kaç tane verir ve o çocuk aklıyla baya sevinirdik. benle yaşıt olan arkadaşımla aynı okula gidiyorduk. öteki arkadaşımızın okul saatleri daha farklıydı. aynı yaşta olduğumuz arkadaşla sabah beraber buluşur, okula gider, öğlen civarı eve gelirdik. üstümüzü değiştirmeden dışarı çıkar ve büyük olan arkadaşımızı beklemeye koyulurduk. bazen hava kararana kadar gelmezdi ama beklerdik. aha geldi aha gelecek diye. bir işimizde yok zaten. ya eve gidip çizgi film izlicez ya da sokaklarda böyle sürtücez. genelde sürtmeyi seçerdik. bu böyle bir dönem gitti. okullar bitti ve biz başka bir eve taşınacaz. ama nasıl bir yere. sanki şehrin bir ucundan öteki ucuna. zaten küçüğüm. arkadaşlarımı bir daha görme ihtimalimin olmadığını biliyordum ve bir daha da görmedim zaten. şu an aklımda kalan sadece isimleri. yüzlerini bile unuttum. neyse işte taşınıcaz o gün. akşama doğru biz araba bekliyoruz annemle. bizim arabayla babam işyerine gitmişti. onun için aile dostumuzun arabasını bekliyoruz. gelip o götürecek bizi. o dostumuz şu an hayatta değil maalesef. neyse işte araba baya gecikti. sonunda geldi ve binip gidicez. tam arabaya binerken o an hiç beklemediğim bir şey oldu. benden büyük olan arkadaşım yanıma geldi, ve üçümüzün topladığı bütün tasoları elime tutuşturdu. tabi elime sığmıyor hepsi. cebime falan koymaya çalışıyorum birazını. yaklaşık yüz tane falan olmalıydı. aldım hepsini ve o heyecanla arabaya bindim. arabada çıkartıp çıkartıp bakıyorum, inanamıyorum resmen. bir çocuk için hazineden farksızdı. işte o hediye hayatımın en güzel hediyesiydi. şimdi araba hediye edilse doğum günümde onun yerini tutmaz. o derece sevinmiştim.
o günün gecesinde başka bir olay daha yaşanmıştı. eve taşınmıştık işte. o aile dostumuz da bizde kalacak. birde çocuğu var. çocuğun elinde de bir tane taso var. benim elimde yüze yakın taso var ama o tasoyu da almak istiyorum. nasıl bir iştahsa! gece oldu o hemen uyudu. ben hala uyanığım ve nasıl alacağımı düşünüyorum. usulca yanına gittim ve elinden tasoyu tuttuğum gibi çektim. elinde tuttuğuna göre o da baya seviyor olmalıydı. çocuk aklıyla hiç düşünemiyordum sabah kalktığında benden şüphelenir mi falan diye. taso gözümü döndürmüştü adeta. neyse ki sabah öyle bir şey olmadı. o tasoyu da almış oldum neticede. hırsızlıktı ama o yaşımda hırsızlığım baya masum bir şeydi.
taşındığımız evde bir kaç gün geçti ve ben sokağa çıkmaya başladım. bir gün bütün tasolarımı alıp aşağıya indim. evimiz site içindeydi. sitede yine benim gibi elinde tasolarıyla dolaşan başka biri vardı. onlarda yeni taşınmıştı. hemen kaynaştık ve başladık oynamaya. oyunun nasıl ustası olmuşsa o elimdeki bütün tasoları bir günde ütmez mi? yeni taşındığım için başka arkadaşım da yok ki borç alayım. hepsi gitmiş oldu öylece. şimdi çok hatırlamıyorum ama mutlaka üzülmüşümdür. ama sonra onunla baya samimi olduk ve yaklaşık 7-8 yıl arkadaşlığımız sürdü. onu da birkaç yıldır göremiyorum.
yani uzun lafın kısası, taso benim çocukluğumdur; şimdi göremediğim, unutulmaya yüz tutmuş çocukluk arkadaşlarımdır.
küçükken bi çuval pokemon tasom vardı.babam mahalledeki çocuklardan 10 tanesi 1 tl ye alırdı.güzel güzel oynardım.annem de her zaman döküp ortada bıraktığım için alttan alttan nedir bunlar büyüdün demeye başlamıştı.sonra baktım ki benim tasolar azalıyor.teyzemlere gittiğimiz gün benim kırık üzerinde golden resmi olan tasomun onlarda olduğunu gördüm ve ağlamaya başladım.sonra annem beni eve götürdüğünde ise tasoların hepsini sobada yaktı.o gün bu gündür tasolara daha çok bağlıyım ve annemden gizli biriktiriyorum ya da ben öyle zannediyorum.güzeldir ama insana çocukluğunu hatırlatır.bir mutluluk gelir aniden kalbine ve sonra bir hüzün.
Günümüzde yüksek fiyatlara satıldığını öğrendiğim pokemon oyuncağıdır. O zamanlar bende de Ash tasosu vardı. Şimdi duydumki Ash tasosu açık arttırmada 400TL'ye satılmış. Harıl harıl arıyorum o tasoyu. Bulsam satıcam direk. Normal tasolarda pokemonuna göre 80 90 ediyor.
hala sakladıklarımdır. koleksiyon halinde ölene kadar da duracak dolabımda. geçenlerde kardeşim alıp oynamaya tenezzül ettiydi de 10 gün tuvalete kitledim çocuğu. şimdi çıkardım tabi, pokemonlarda değil ama digimonlarla oynamasına izin verdim. taso sayısı mahallede rütbeyi belirlerdi, taso dağıtan, havaya atan, ''bende çok var ya havaya atıyom artık'' triplerine giren komşu çocukları hep çok havalı olurdu ama ne oldu, ben biriktirdim, savurmadım, kenara koydum. şimdi onlar yana yakıla taso ararken, ben evde zenginlikten gözü dönmüş bir patron edasıyla nıhahaha diye kahkahalar atarak tasolarımı sayıyorum.
bir zamanlar uğruna kavga ettiğimiz, cips satan marketleri zengin ettiğimiz ama bir o kadar da heyecanla oynadığımız plastik parçası. ayrıca koleksiyonculuk gibi ayrı bir boyutu da vardı bunun.
(bkz: ne günlerdi be)