Eyşan… sanırsam tanrı kendini şaşırıp yeryüzüne bir melek indirmiş. Bizimle yaşıyor, bizimle konuşuyor, gülüyor, oynuyor, uyuyor… ama masumiyetin en hat safhasında. Tanrım affet beni ama buna melek demek bile bana yetersiz geliyor, kullanacağım sıfatlar beni tatmin etmeyecek. Ama ne denli harika bir varlık olduğunu anlamanız için biraz bahsedeyim.
Sağ yanağını öptüğümde bal tadı alıyorum, solu öptüğümde reçel. Onun tadını tarif edemem size. Boynunu öpüp kokladığımda ise büyülenip sarhoş oluyorum. Cennetteki şelalelerden biri de saçları. insanoğlu dokunup içine çekmek istiyor. Ama lanetlenmekten korkuyorum. O minicik ellerini tuttuğumda sanki gezegenler arası geçiş yapıyormuşum gibi. Ama ben dünya dan mars a değil direk Plüton a gidiyorum. Sonsuza kadar izleyebileceğim tek film; okuyabileceğim tek kitap; yazabileceğim tek hikaye gözleri. Bakmak, yine bakmak ve yine yeniden bakmak… bu böyle asırlar boyu sürüp gider. Rengi bu evrende hala keşfedilmemiş. Ama ben Neptün den geldiğini düşünüyorum. Dudakları… yo hayır bunu size tarif edecek kadar aptal değilim. Onu okuyuculardan da kıskanıyorum. Burnu, ayakları, parmakları, göbek deliği, kulakları…
işte çoğu anlatımımda kelimelerimi kifayetsiz bırakan meleği az çok anlattım size. Keşke onu görseydiniz. Bana hak vermeyi geçip nazar etmenizden korkuyorum ya. O da apayrı bir mesele. Onun için sadece anlatacağım size kızımın hikayesini…
Eyşan 5 yaşında melek dışında bir süper kahraman olmuştu o kış. Annesinin süper kahramanı. Eşimle o zamanlar aramız kötüydü. Ayrılacaktık. Tek ortak yanımız eyşan ın bu savaşta en az yarayla çıkması düşüncesiydi. Biz yani eşim ve ben onun bizi şimdilik anlayacağını sanmıyorduk. Belki bunun için eyşan ı kendi ilişki uzmanımızın yanına götürdük. Eyşan o gün çok suskundu. Normalde güler, şakalar yapar, sorular sorar ve niceleri… suskundu sadece. Beril hanımın yanına gittiğimizde eyşan ı yanımızda görünce hemen bir tebessüm sardı yüzünü. Ama eyşan öyle bir şey yaptı ki hiçbirimiz beklemiyorduk.
-benim annem ve babam bu aralar biraz hasta. Ama tüm hastalar gibi onlar da iyileşecek biliyorum. Anne! dedi gözlerime bakarak. Hani sen ben hasta olduğum zaman nasıl ki şurup içiriyorsun işte sizin de iyileşmeniz için şuruba ihtiyacınız var. Yoksa iyileşmezsiniz.
Hepimiz eyşan ı dinledik. Beril hanım eyşan la ayrı konuşmuştu bizimle de ayrı. Ama o gün yine tam bir sonuca bağlanmadı meselemiz. Sadece zamana bırakmıştık.
Eşim o gece nöbetçiydi. Acil doktoru olduğu için sık sık eve gelmemezliği oluyordu. Zaten bunun dışında zamanlarımız uyuşmuyordu. Ayrılığımızı körükleyen bir sebep de buydu. Ama eyşan… o ne olacaktı.
-dıırrrttt. Dııırrrttt…
Gece gece ev telefonu kötü haber tellalı gibi çalıyordu. O uykulu halimle koşup açtım.
-Saren beyin eşi misiniz?
-evet.
-hanım efendi eşiniz trafik kazası geçirdi…
Devamında hastanenin adını söylemişti ve ben ne yaptığımı hatırlamadan hastaneye koştum.
-kaybettik!
Kaç yıllık acil doktoru olan eşimi acilde kaybetmiştim. Aslında daha önceden birbirimizi kaybetmiştik ama bu sefer çok farklıydı. Komşularım o gece sabaha kadar beni yalnız bırakmadılar. Eyşan ı da. iki hafta içinde cenaze işlerini, taziye ziyareti için gelenleri eş dost akrabayı geride bırakmıştım.
hala kendimi toparladığım söylenemezdi. Pişmandım onunla iyi bir şekilde ayrılmadığıma. O gün kanepede oturmuş eyşan ı izliyordum düşüncelere dalarak. Eyşan aniden;
-anne, neden hala üzgünsün? Babamla vedalaşamadığın için mi?
-sanırsam onun için kızım. Bunu söylerken eyşan ın benden daha güçlü olduğunu hissediyordum. Öyleydi de.
-ama anne siz hastaydınız. Hastalar iyileşir. Babam iyileşmedi. Belki acı çekiyordu ve onun şurubu yoktu. Allah da onu yanına aldı daha fazla acı çekmesin diye.
-ama ben de hala iyileş..
-anne senin şurubun var. Onun yoktu. Eve pek gelemiyordu. Belki onu en çok hasta eden buydu. Ama sen eve geliyorsun ve şurubun da benim. Beni öptüğün zaman iyi hissediyorsun değil mi?
-tabii ki de kızım.
-o zaman iyileşeceksin. diyerek yanıma yaklaştı. Elini yüzüme koyarak devam etti;
Ben seni hiç bırakmayacağım anne. Bana ihtiyacın var ama benim de sana ihtiyacım var. Daha çok küçüğüm bunu sen de biliyorsun…
O sanki benim annem gibiydi o an. Kendimi o zamana kadar hiç öyle duygulanmış hissetmemiştim. Ona sarıldım. Yanaklarından bir anne şefkatiyle öptüm. Gülümsedi bana ve ben de ona…
Kış bitti. Yazın okula başladı eyşan. Günler çabuk geçti ve ben eyşan ın varlığıyla her gün daha iyi oldum. O benim sadece kızım değil süper kahramanım, doktorum, annem, huzurum, arkadaşım her şeyim. Şimdi onunla parka gideceğiz sayın okur. Umarım sizin de bir meleğiniz olur.