Takvim, zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.
insanlar zamanı ölçerken, ölçü aracı olarak güneşi ve ayı kullanmışlardır.
Güneşi kullananlar, dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşünü esas almışlardır. 365 gün 6 saat.
Bu şekilde oluşturulan takvimlere "güneş takvimi" diyoruz.
Ay'ı kullananlar ise ayın dünya etrafında 12 kez dönmesini, 12 x 29.5 = 354 günü esas almışlardır.
Bu şekilde oluşturulan takvimlere "ay takvimi" diyoruz.
ilk güneş takvimini Mısırlılar, ay takvimini ise Sümerler oluşturmuşlardır.
Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır.
Romalılar, Roma'nın kuruluşunu, Hıristiyanlar, Hz. isa (a.s.)'ın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Hz. isâ'nın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul eden Milâdî Takvim, temeli Mısırlılar'dan gelen, güneş hareketlerini esâs alan takvimdir, iyon ve Yunanlılar kanalıyla Batıya aktarılmıştır. Romalılar, Sezar zamanında, "Jülyen Takvimi" olarak düzenlemiş ve kullanmıştır.
Yeni çağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek "Gregoryen Takvimi" olarak anılmıştır.
Gregoryen Takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye'de kullanılmaya başlayan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir.
Artık-yılhesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen Takvimi ile aynıdır. Jülyen takvimi 'artık-yıl' hesaplamasında, her 128 yılda bir günlük kayma oluşturduğundan Gregoryen Takvimi kullanımına 16. yüzyıldan itibaren geçilmiştir.
Yani bugün kullandığımız, Miladi Takvim diye bildiğimiz takvim, "Gregoryen Takvimi" diye anılıyor. Eski Mısırlılardan gelme bir takvim. Batı dünyası 16. yüzyıldan itibaren Jülyen Takvimini biraz değiştirerek kullanmaya başlamış. Jülyen Takvimi ile bunun arasındaki fark, artık-yıl hesaplamasında her 128 yılda bir günlük kayma oluşuyor, Jülyen Takviminde.
Papa XII. Gregor tarafından bu değiştirilmiş, 16. yüzyıldan itibaren Gregoryen Takvimi olarak Miladi Takvim kullanımı Batı dünyasında devam etmiştir. Biz de 1926 yılındaki kanun değişikliğiyle bu takvimi kabul edip bu takvimi uyguluyoruz, Türkiye olarak.
Hicrî takvim ise Ayın hareketlerine göre zamanı hesaplayan ve 622 milâdi yılında, Server-i Ser Efendimiz (s.a.s.)'in Medîneye hicretini târihin başlangıcı olarak kabul eden takvimdir.
Kur'ân-ı Kerim, mesajının tamamını ay takvimi esâsına göre indirmiştir. Hicri Takvim ay takvimidir. Kur'an-ı Kerim'in içindeki açıklamalar Hicri Takvim düzenine göre, aylara göre düzenlenmiştir. Biz, içinden aldığımız bilgileri, uygulamaları ay takvimine göre yapıyoruz. Mesela, içinde bin aydan hayırlı bir gece olan, Kur'ân-ı Kerîm'in de indirilişinin tamamlandığı gece, yine ay hareketlerine göre hesaplanmıştır, Miladi Takvime göre hesaplanmamıştır. Ramazan ayının son 10 gününde aranması Peygamber Efendimiz tarafından bize tavsiye edilmiştir.
Haccın ne zaman başlayacağı, temel ibadetlerimizden orucun ne zaman başlayacağı, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esâsına göre belirlenmiştir.
Her ayın eyyamı bîyd denilen 13,14,15'i Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvime göre değil. O günlerde oruç tutmak çok sevaplıdır.
Ramazan ayının başlangıcı, Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvimde yoktur. Her sene değişir.
Haccın başlangıcı Zilhicce ayı yine Miladi Takvimde yoktur. Hicri Takvime göre hesaplanır. Bütün Kur'an-ı Kerim mesajları Hicri Takvime göre düzenlenmiştir
ülkedeki aktif ve hevesli fb taraftarından en çok yararlanan üçüncü sınıf gazete. bir fenerbahçe taraftarı olarak bile hiç hoşlanmam. transfer sezonu açıldığında uzaktan bile bakılmamalı.
" Vakit geçmek bilmezdi oysa
Hangi ara koptu yaprak yaprak takvimler?
Akarken biriktir derler ya
Kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler..."
bugünlerde dinlemekten sıkılmadığım; ilk duyduğumdan beri vurulduğum şarkıdır. ama şu sıralar en çok bu kısmı beni acıtıyor. özellikle son haftalarda, özelde zaman hiç geçmiyor gibi gelirken, genelde nasıl geçtiğini anlayamamışım. hadi geçti diyelim bu kadar çabuk kabul de; bari kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler demeseydim.
daha once yuzlerce sarki da oldugu gibi bu sarkidan sonra da anladim ki bu kadin* kesinlikle bu evrenden degil. baska bir boyutta yasiyor. boyle tv dizilerinde birkac sahne izliyor, sonra tak diye oylesine anlamli sozler iceren, nejla kizimizin adeta hikayesini yazan sarki yapiyor. sarkinin sozleri olay, girisi baska olay, tenor'un yorumu baska bir olay.
kac kez ustuste dinledigimi unuttum valla.
bitmiş güne atılan çiziklerde, kopan her yaprakta insana zamanın hızını ve acımasızlığını anımsatan ve sürekli değişime uğrayan zaman, sürekli değişen rakamlardır.
insana geçmişin mazisini sunarken, geleceğin endişesini yaşattırır.
ve bunu anlatan güzel bir şarkı vardır. gülay' ın kadife sesinden dinlenir. dinlenirken demlenir insan...
Takvimlerden haberin yok mu
Geçiyor yıllar
Bana küsmüş yüzüme gülmez
Zalim aynalar
Kimimiz yorgun,kimimiz vurgun,
Kimi isyankar
Acı gerçek bu ömrümüz bir su
Geçiyor yillar
Vakit geç olmuş dönülmez yolmuş
Yürek bin pişman
Bundan böyle bana meyler dost
Geceler düşman
Hani nerde beklenenler
Medet umdum senelerce
Anılar hep dolu dizgin
Bana hayır yok gecelerden
Bir kisi ya da bir olay bekleniyorsa üzerindeki rakamlara sürekli halka,çizik,karalama gibi sekiller çizilen ve bir türlü diger aya geçmeyen olusum...*