nihayetinde (bkz: birleşmiş milletler) israil'in savaş suçu işledigine oylama sistemi ile kabul etmiştir. umarım artık bir dur denir bu duruma. türkiye bastırdı sesini duyurdu. sus pus durmak yerine artık tavır koymak gerektigini yıllar sonra görmek güzel.
türkiye'Nin orta doğu stratejisi. ermenilerle, suriyelilerle, iranlılarla olan barış çalışmalarını orta doğu'daki israil egemenliğini yok etmek için yapıyoruz. davos krizi de bunun parçalarından biri. islam'ın hakim olduğu coğrafyada yaşanan yahudi-müslüman çatışmasının müslüman tarafını tüm dünya önünde savunmak bu stratejenin olaylarından biriydi. trt'de yayınlanan ayrılık dizisi, israil'le her sene yapılan tatbikatın iptali, yine arap krallıklarıyla yakınlaşma da orta doğu'da israil'i psikolojik olarak zayıflatma amaçlı. israil devletinin bölgedeki tek destekçisi türkiye, bunlarla kendi çapında bölgeye egemen olma amacında.
tabii, tartışılır yürütülen yöntemler. bence de sert tavır alınıyor. diplomasiden fazla anlayan biri değilim ama ani ve sert tepkiler veriliyor. belki de devlet stratejisi çizme konusunda tecrübesiz olduğumuzdandır. bilmiyoruz.
Dün itibariyle Konya'da başlamış olan " Anadolu Kartalları " adlı tatbikatın uluslararası kısmına israil'in katılmaması yönünde Başbakan R.T.E. vasıtası ile talimat verilmesi sonucu oluşan siyasi kriz durumudur.
Söz konusu durum Dünya basınında geniş yer bulmuş ve bu tavıra anlam verilemediği manşetlerde yer almıştır.
attan inip eşeğe binmek gibidir. israel gerekeni yapıp soğukkanlılıkla karşılamakta ve tavır koymama konusunda diretmektedir.
israel'in ortadoğu'da tek güç olma hayalini son zamanlarda iyice zorbaca yapmaya çalıştığı su götürmez bir gerçek. ama israel'e tepki koyarken çok dikkatli olmak gerek zira tepkiler elinde patlayabilir.
hele türkiye'nin tepki koyması çok tehlikeli.
türkiye'deki musevi iş adamları,
the us federal bank ve amerika'daki yahudi lobisi;
tavır alırlarsa pek çok konuda sıkıntı yaşayabilir türkiye.
velhasıl ben imf'ye çekilen rest gibi içi boş bir tepki olarak görüyorum. yok eğer türkiye ortadoğu meselesinde taraf değiştirmekte kararlıysa; değişik günler bizi bekliyor demektir.
aslında bu bir danışıklı dövüştür. asıl amacı "bakın abd ve kankalarına tavır aldım, onların dediğini yapmıyorum, onlar dedi diye kürtlere küçük çapta özerklik vermiyorum, ermeni sınırlarını onlar istedi diye açmıyorum, ırakta 48 anlaşmayı sırf onlar istedi diye imzalamıyorum" demektir.
şahsen bunun vatandaşın tutumlarını yumuşatmaya ve rahatlık hissi uyandırmaya yönelik bir çalışmanın devamı olarak görüyorum. israil, dolayısıyla yahudiler ve tabii ki abd karşısında türkiye tek başına nasıl böyle rest çeker mek içerisindeyim doğrusu.
bu işin ilerleyen kısımlarında göreceksiniz ki türkiye'nin müthiş yükselişine şahit olacağız. tüm ortadoğu ülkeleri ve diğer islam ülkeleri arasında bir yıldıza dönüşen türkiye, kısaca özetlemek gerekirse, bu şişmenin içinde çözülecek ve eriyip bana sorsanız herkesin bahsettiği şu büyük oyunun odağına sürükleniyor.
elbette ben de inanmak isterim böyle dik bir duruş sergileyen ve israili azarlayan bir türkiye'yi ancak 'etin ne budun ne' derler. sanki türkiye suni bir kahramanlaştırma içerine giriyor gibi.
yok öyle bir şey konyada vızır vızır israil uçakları var. daha dün mayınlı araziyi veriyorduk. zaten bülent arınçta söylemiştir. israille dostluğu ilan etmiştir.
şimdiki süreç türkiye'nin ortadoğudaki dış politikasını israil güdümünden uzak kalarak belirlediğini ve bunu yaparken de israil'in ulusal çıkarları ile kimi zaman kesiştiğini göstermektedir. türkiye maalesef 28 şubat'ın büyük bir yanlışı olarak o dönem ki antlaşmalarla ortadoğu'da israil'in peşine takılmıştı. sonrasında yaşanan gelişmeler türkiye'nin de aynı israil gibi ortadoğu'da önemli bir aktör olması gerekliliğini ortaya koydu. yani türkiye bu bölgede israil'in rakibiydi. neden rakibi ile demokratik ve uluslararası seviyede rekabet etmek varken peşine takılsın ki? aklın yolu birdir ve türk dış politikası* doğru olanı yapmıştır. şu an yaşananlar, peşine takıldığı israil'den kopmalar ve sonrasında bölgede iki ülkenin çıkarlarının çatışması şeklinde yorumlanmalıdır. tabi ki bu sorunlar asla askeri boyutlara getirilmeden demokratik iki ülkenin uluslararası arenada veya karşılıklı diplomasi ile çözmesi gereken sorunlar olarak kalmalıdır. öte taraftan türkiye bölgedeki çıkarları doğrultusunda optimum kar için çalışmaya devam etmelidir.
dip*: bir ülkenin dış politikasını sadece hükümet belirlemez. hükümet, dışişleri bakanlığı bürokratları, büyükelçiler, askeriye, istihbarat örgütleri v.s. belirler. hatta çoğu zaman seçilmişlerin etkisi daha azdır, orta ve uzun vadeli planlarda özellikle.