türkiye de ki sol örgütlerin dünya soluna nazaran daha farklı olmasını kast edilmiştir.
evet dünyanın her yerinde solcular eşitlik ve özgürlük üzerine ellerinden gelen mücadeleyi vermişlerdir.
ülkemizde ise deniz gezmiş den sonra türk solu tamamen kapitalizmin kucağına oturmuştur. ve ''sol'' kavramı caddeler de bildiri dağıtan muhtemelen solun içine de düşünmeden sadece ahmet kaya dinleyerek giren (kızların daha farklı nedenleri var deniz gezmişin yakışıklı olması gibi) genç arkadaşlarımızın eline kalmıştır.
sol lider yetiştirmekte oldukça başarısız. ve bu lidersizlik de ''sol'' u olduğundan farklı yaşanmasına neden oluyor.
ülkemiz de sol işine geldiğin de özgürlükçü işine geldiğinde de yasakçı olmaktan geri kalmıyor. türban buna verilebilecek en güzel örnektir.
diğer bir örnekte düşünce özgürlüğüdür. şimdi çıkıp kimse söylemesin yok bizim yazarlarımız içeri atıldı işkence gördük ıvır zıvır vs.
türkiye de ki sol, kendinden başka fikre veya ideolojiye yaşam hakkı tanımaz. hemen tü kaka moduna girer ve onu aşalamaya kirletmeye çalışır. buna da örnek olarak ülkücülük verilebilir.
gerçi bu komünizmi deneyen rusya ve çin de böyle olmuştur fare suratlı mao ve pos bıyıklı stalin de kendilerinden olmayanı ya sibirya ya sürmüş yada kurşuna dizdirmiştir. mao ve stalin katliamları faşist hitlerin katliamlarından daha büyük katliamlardır. tek fark hitler bir ırka mao ve stalin de kendisi gibi düşünmeyen herkese katliam uygulamıştır.
neyse konumuza dönebiliriz. türkiye de özgürlükler konusunda ''sol'' sınıfta kalmıştır. ayrıca sol K. Marksın Katolik kiliseler için söylediği din afyondur sözünü henüz aşamamıştır.
islamı bilmemektedir. Halkının inancını dışlamıştır. tasavvufu/Anadolu Müslümanlığını elinin tersiyle iteklemiştir.
Tasavvufu; aklın ve bilimin öğretisi olmadığını söyleme kolaycılığına kaçarak kendi coğrafyasına yabancılaşmıştır.
Bugün cuma selâmlığı töreninden sonra Teşvikiye'deki silâhhâneyi
Padişah Hazretleri teşrifle oradan saraylarına dönerler iken yolda,
tuhaf bir şekilde bellerinden bağlı siyah çarşaflara bürünmüş ve
yüzlerini de siyah renkte ve gayet ince peçelerle örtmüş bazı
kadınlar gözüne ilişmiş, bunların örtünmemiş denilecek halde
açık saçık bulunmalarına ve âdeta matem elbisesi giymiş
Hıristiyan kadınlarına benzemelerine bakılarak
birden bire islâm olduklarında tereddüt buyrulmuştur.
izaha muhtaç olmadığı gibi büyük islâm devletinin ayakta durması,
devamı ve yükselmesi kadın ve erkek bütün Müslümanların her türlü
hal ve hareketlerinde şeriatın yüksek hükümlerine son derece
dikkatle uymalarına bağlı olup aksi hal Allah esirgesin
gerek fertler gerek devlet için maddî ve mânevî sonsuz zararlara
sebeb olacağından islâm kadınlarının Allah'ın emirlerinden bulunan
örtünme usul ve kaidelerine fevkalâde dikkat ve itina etmeleri
lüzumunu beyana hacet olmadığı, bu çarşaflar ise islâm kadınlarınca
örtünmeye aslâ uygun ve müsait olmadığı gibi bir maksatla şuraya
buraya girmek için bazı münasebetsiz erkekler tarafından da bir
fesat ve melânet perdesi olarak kullanılmakta olup hatta geçenlerde
bir erkek bu suretle çarşafa bürünerek kadın kıyafetinde silâhlı olarak
bir eve girip içerdeki kadının üzerine hücumla çaldığı eşyayı pencereden
arkadaşına atarak savuşmuş olduğundan dindarlık ve maslahat bakımından
meydanda olan zararlarından ötürü icap edenlere münasip bir şekilde
anlatılıp tenbihlerde bulunmak suretiyle kadınların çarşaf giymelerinin
yasaklanması Padişah emri iktizasındandır. Bu hususta emir sahibinindir.
edit: iyide anacım yasaktan bahsediyorsun, sonra karşımıza geçip aftan bahsediyorsun, yahu bunun yasakla ne alakası var yiğidim aslanım. sen kimsin necisin abi?
af dersen ben sana hizbullah derim. bişey anlatıyor mu bu sana? hadi sen bi gezin öyle gel.
bilgi editi yine mecburen. ;
--spoiler--
Hakikaten ülkemizde ilk başörtüsü yasağı , cumhuriyetin ilanından 58 yıl ve M. Kemal Atatürkün vefatından 43 yıl sonra (22.7.1981) tarihinde bakanlar Kurulu kararı ile orta dereceli okullarda ve bir yıl sonra (16.7.1982) tarihinde kamu kurum ve kuruluşlarında ve kanunla değil , Bakanlar Kurulunun kabul ettiği yönetmeliklerle yürürlüğe konulmuştur.
--spoiler--
acaba kim vardı hükümette o tarihte, solcular mı? yok yok solcular yoktu, o dönemde solcular cezaevlerinde işkence altındaydılar. bilmeden konuşmayın be kardeşim.
"namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. bir gün almanların pabucunu yalayan, ertesi gün ingilizlere takla atan, daha ertesi gün de amerikaya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik kanunlu kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. bugünün itibarlı kişileri gibi kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık, iç ve dış bankalara para yatırmadık. han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milletli kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. milletin derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. bu ne affedilmez suçmuş meğer.."
vahşice katledilen solcu, üstad, aydın sabahattin ali'den...
doğrusu, türkiye'de solcuların yasaklı olmasıdır.
Türban meselesini solculara değil,on yıldır tek başına iktidarda olmasına rağmen "çözmek" yerine durmadan ısıtıp ısıtıp önününüze koyan hükümete sormak icap eder.
Ayrıca türban yasak falan değildir, hangi devlet dairesine giderseniz gidin, hangi belediye kuruluşuna yolunuz düşerse düşsün az ya da çok türbanlı görürsünüz.
bu kendisini solcu olarak tanımlamanın, bir insanı enternasyonel bir solcu yapmayacağının göstergesidir. türkiye de enternasyonel sol diyebileceğimiz kitleler insanlar mevcuttur ve hiç biri de yasakçı değildir.
türkiye'nin yeniden formatlanan bir ülke olması nedeniyle jakoben bir sınıf doğmuştur zaten devrimin mantığı da meşruiyeti değil jakobenizmi esas alır dolayısıyla işçi sınıfı entelektüel sınıfın altında kalmıştır her daim demokrasiyi köylü benimserken entelektüel kesim romantik solculuğunu gökdelenlerde viski içerek yaşatmaya çalıştı. kemalist sol diye bir tanım zaten yoktur, onlar zaten kökten faşo, yasakçı. aristokrat kesim de sonuçta cılız kalmıştır. bugün biraz canlanmaya çalışırken vatan haini oluveriyor.
-spoiler--
hakikaten ülkemizde ilk başörtüsü yasağı , cumhuriyetin ilanından 58 yıl ve m. kemal atatürkün vefatından 43 yıl sonra (22.7.1981) tarihinde bakanlar kurulu kararı ile orta dereceli okullarda ve bir yıl sonra (16.7.1982) tarihinde kamu kurum ve kuruluşlarında ve kanunla değil , bakanlar kurulunun kabul ettiği yönetmeliklerle yürürlüğe konulmuştur.
--spoiler--
acaba kim vardı hükümette o tarihte, solcular mı? yok yok solcular yoktu, o dönemde solcular cezaevlerinde işkence altındaydılar. bilmeden konuşmayın be kardeşim.