bu da nasıl bir mallıktır anlamam birader. adam türküm dediği için iyi adam oluyor, vay amına koyim.
at binip kılıç kuşanan, özgürlüğü için oluk oluk kan döken bir millet oluşumuz ile övünürken böyle asimile olmuş bir adamı sevebiliyor olmamız çok ironik değil mi?
düşünebiliyorsunuz değil mi? boşa anlatmıyoruzdur umarım.
asimile diyorum asimile bey baba! bildin mi?
karaktersizdir, net.
yarın bir gün senden daha güçlü bir adam gelip boyunduruk kurmaya çalıştığında da o milletin insanı olacaktır.
herkesten önce o vuracaktır seni sırtından. ayıktın mı?
boş iş peşinde olandır. hissetmek ve olmak ayrı şeylerdir. bir gün öyle hissetmeyecek ve aslına dönecektir. veya siz bir gün ona hissetmek yetmez sen türk değilsin diyeceksiniz.
en bilinenlerinden biri mimar sinan'dır. kimilerine göre kendisi aslen bir rum, kimilerine göre ise ermenidir. ancak türk devletinin her köşesine eser bırakmış, türk mimarisine çok güzel ve harikulade eserler kazandırmıştır. yaptıklarına bakacak olursak bugün mimar sinan çoğu türküm diyenden çok daha fazla türktür. eserleri halen yaşamakta ve bütün dünya onu bir türk mimar olarak tanımaktadır.
vardır böyle insanlar. ben nasıl türk olduğum halde kendimi türkiye'ye ve türk geleneklerine ait hissettirmiyorsam o da bir o kadar ait hissediyordur. aklıma gelen bir örnek : (bkz: wilco van herpen)
insanlar doğdukları yeri ve ait olacakları ırkı seçemedikleri için kendini amerikalı gibi hisseden bir meksikalı ya da kendini türk hisseden bir hollandalı olabiliyorlar, bu kadar şaşırmak, hele bu insanlara ajan v.b demek yersiz.
ziya gökalp'i anlamış insandır, tabii okumuşsa. yıl olmuş ikinci milenyum, milliyetçiliğin esnekliği ve yeniden tanımlanması budur bence. küresel dünyanın milliyetçilik anlayışı daha esnek olmalı ve birey kendini nasıl hissederse o olmalı.