Türk kahvesi, Osmanlılar'ın yediği yemeklerin çok ağır olması ve hazımda zorluk çıkartması sebebiyle, hazımsızlık problemi çekmemek için yemekten sonra içilen bir keyif içeceği olarak görülebilir...
Ayrıca eskiden şekerli ve orta şekerli gibi çeşitleri yokmuş, kahve şekersiz pişirilir ve yanında lokum ile ikram edilirmiş...
Kahvenin yanında su getirilmesi ile ilgili bir rivayet ise şöyledir;
Kahveyi içecek kişi kahveden önce suyun yarısını içer ve ağzında başka bir tat var ise (yemek, tatlı vs.) temizler ki kahvenin tadını tam alabilsin...
Sonrasında ise kahve bitince yarım kalan suyu içmez bardakta bırakırsa,
Bakır cezvede mangal ateşinde ya da şöminede * iki defa taşacak gibi olduğunda köpüğünün alınmasından sonra kendine has fincanlarında içilirse hatrı 80 yıla çıkacak kahvedir. Asıl önemlisi kahvenin kültürüdür. içme adabıdır. Küçücük fincandadır ama uzun uzadıya muhabbet eşliğinde içilmesi esastır. Arkasından bir de ortam şenlensin diye fal patlatılır. Gülüş cümbüş olur.
Pişirilmesi ile ilgili olarak herkesin birbirine sıkça soru sorduğu geleneksel Türk içeceğidir. Makbul olanı bakır cezve ile kısık ateşte pişirilmesidir. Sırası ile su, arzuya bağlı şeker ve kahve konulur. Soğuk su kullanılması ve fazla karıştırılmaması köpüklü olmasını sağlar. Pişirilmesi kadar sunum aşaması da önemlidir. Yanında su ile servis edilir ve hazmı kolaylaştırır. Günde bir fincan önerilir. Ancak kahvenin alındığı yer hepsinden önemlidir. Kahvenin güzel (Arzuya göre koyu, normal, az) kavrulmuş, taze ve ince çekilmiş olması içerisine hiçbir yabancı madde karışmamış olması önemlidir. Ankara'nın en eski kurukahvecisi (babam diye yazmıyorum) Gül Kahve'dir.
tarihçesi yemen valisinin 1517 yılında kahve çekirdeğini istanbula getirmesiyle başlar, arabica denilen kaliteli kahve çekirdeği ile üretilir. pişirme, sunum ve içim teknikleriyle türk kültüründe törensel bir anlamı vardır. beraberinde su ve isteğe göre nane likörü ile servis edilir. osmanlı sarayında haremde pişirme ve servis yöntemleri öğretilen ve o dönemlerde kırk farklı çeşidi olan keyifli bir lezzettir.
2. viyane seferi sırasında yaklaşık 500 çuval kahve sefere görürülmüştür. kuşatmanın başarısız olması sonucu geri dönen osmanlı birçok eşya ile birlikte kahveleri de bırakmış ve bunlar ganimet olarak avusturyalıların eline geçmiştir. ilk olarak barut sanılan bu çuvallarda daha sonra pişirip içilen bir ürün olduğu anlaşıldı ve böylece avrupa türk kahvesiyle tanışmış oldu.
kurukahveci mehmet efendi adlı bir kahve ustasının onu markalaştırıp, paketler halinde satmaya başladıktan sonra o enfes kahve tadından daha bir haz alınan içecektir. yapılır, içilir, üstüne bir de fal bakılır..